Ne İstediğini Değil Ne İstemediğini Bilirdi

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Orhan Alkaya’nın Beklan Algan için kaleme aldığı yazıyı sizinle paylaşıyoruz.

Yaşamak anı biriktirmektir ve ne acı ki anılar ölmüyor. Hep ufka doğru giden bir geminin mürettebatı da hayatı biriktirerek yola devam ediyor.

Keşke anılar da ölebilseydi. Beklan Algan öldüğünde sözgelişi, benim için 34 küsur yıla yayılan yaşanmışlıklar, birkaç zaman öncesinden gelen, tanımadan hayran olma hatırlamalarıyla birlikte yok olabilseydi… Kuşkusuz daha mutlu bir adam olurdum.

Onun tarafından seçilmeyi çok istediğimde sene 1976 idi. İstanbul Şehir Tiyatrosu ‘audition’unda Tepebaşı Deneme Sahnesi’ne seçileceğimden neredeyse emindim, olmadı. Kadıköy Tiyatrosu’na, Zihni Küçümen’in yanına geldim. Çok da mutlu oldum ama hep bir burukluk kaldı içimde. Beklan Abi en yakın arkadaşım Reha’yı tiyatrosuna almıştı çünkü.

Eşsiz deneyimler

Kulaktan dolmacılarla yalancı dolmacıların habire çamur atıp durduğu ‘Yerinden Yönetim’ döneminin, İstanbul Şehir Tiyatrosu’ndaki ilk ve tek muhtariyet denemesinin yani, başlangıç yılıydı ve efsanesi kuşaklar boyu yayılarak süren Tepebaşı Deneme Sahnesi’nin başındaydı Beklan Algan. ‘Adsız Oyun’u yapmış, yönettiği ‘Cesaret Ana ve Çocukları’ ile Marat-Sade, Çetin İpekkaya’nın yönettiği ‘Salozun Mavalı’, Erol Keskin’in yöneteceği ama tamamlanamayan ‘Troilus ve Cressida’, Başar Sabuncu’nun yönettiği ‘Bahar Noktası’, Macit Koper’in yönettiği ‘Godot Geldi’, Reha Bilgen’in yönettiği ‘Hoşu’nun Utancı’ gibi, bir sonraki jenerasyonun zihin haritasını belirleyen eşsiz deneyimlere imza atmıştı.

12 Eylül’de kovuldu

Sonra 12 Eylül 1980 belası geldi çattı. İlk ekipte, 17 Aralık 1980 kadrosunda atılan 16 kişi arasındaydı Beklan. Ben de o ilk atılanlardandım ve ikinci listeyi bekleyemeyeceğimi bildiğimden, mutluydum. Beklanlar Almanya’ya, Peter Stein’ın Schaubüchne’sine gitmiş ‘Giden Tez Geri Dönmez’i yapmıştı öncesinde. Sonrası faşizmden ötürü kaldı.

Bizim hayatımızda ‘kovulmalar’ın büyük önemi vardır. 1983’te canımın içi arkadaşım Mustafa Kemal Ağaoğlu, kurucusu ve fikir babası olduğu Yazko’dan tart edilip, 12 Eylül faşizmine karşı en etkili sivil itaatsizlik kurumlarından belki birincisini, Bilsak’ı kurdu. Beklangil de oradaydı.

Haluk Şevket’i, Macit’i, Taner’i, Ayla’yı, Erol Abi’yi, Yekta’yı, Müge’yi, inziva evveli Ergüder Yoldaş’ı ilk etapta hatırlıyorum. Bir algı devrimi yarattı Beklangiller. Yetiştirdikleri dememem gerekir, zihin boyutlarına anahtar verdikleri genç tiyatrocular, Türkiye’de tiyatronun kalıplarına müdahale etti bilahare.

Ardından İstanbul Şehir Tiyatrosu’na geri dönüş başladı. Beklan ilk dönenlerdendi ve yeni projesiyle geldiydi: Tiyatro Araştırmaları Laboratuarı. Yani kısa ve her türlü dile pelesenk olmuş haliyle TAL.

‘Aslında hoşlanmazlar’

Bir öğlen oturmasının akşama sarkan saatinde, Nişantaşı’nda, “Bakma beni sever göründüklerine, çoğu benden hoşlanmaz aslında” demişti. TAL bu cümlenin gövde bulduğu yerdi bir bakıma.

Beklan Algan’la çalışmak zordu, meşakkatliydi. Çünkü o ne istediğini bilmezdi. Ne istemediğini bilirdi. Son 30 yılında, ne sözünü ne işini noktaladı. Bu yüzdendi. Kendisinde de buluyordu istemediklerini, reddettiklerini. Her türlü ezberden kurtulmak, soyundukça soyunmak istiyordu. Başka bir yerde, başka bir zamanda doğmamıştı ve günümüzün bir kahramanı olmaya ayak diriyordu.

1959-66 arası İstanbul Şehir Tiyatrosu, kurucu ustamızın, Muhsin Ertuğrul’un ikinci tiyatro devrimini gerçekleştirdiği dönemdi. Bu dönemin ‘çocuklar’ından biri de Beklan Algan’dı. ‘Sezuan’ın İyi İnsanı’ oynanırken tiyatroyu arkaik faşistler bastığında, sene 1963, sıkı dövüşenlerin başını çektiği de bilinir. Güçlü bir bünyesi vardı ve olağanüstü güzeldi. Bu yüzden galiba, benden erken öleceğine hiç inanmamıştım. Ardından Muhsin Bey öncülüğünde LCC deneyimi geldi ki başlı başına bir büyük macera! Beklan ilk Marat-Sade’ını orada yapmıştı.

Tutkusu öğrenmekti

By pass olup dört damarı değiştirildiğinde, sigarayı değil paketi bırakmıştı. En büyük tutkusu öğrenmekti. Konuşurken düşünürdü ve dinlemeyi iyi bilirdi. Öncülleri Muhsin Ertuğrul ve Jerzy Grotowski idi. İsmayıl Hakkı Baltacıoğlu’nun oyuncu tarifini Grotowski’den öne koyardı ve bu konuda bir uluslararası açılım, bilebildiğim son hayaliydi. Ne Ayla’sını ihmal etti ne Sevi’sini.

Beklan Algan. Canımın içiydi.

Radikal

Paylaş.

Yanıtla