Hiçbirimiz Öyle Tiyatro Âşığı İnsanlar Değiliz

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Tiyatro Krek’in sahneye koyduğu “Güzel Şeyler Bizim Tarafta”nın oyuncularından Bartu Küçükçağlayan ile HaberTürk’ten Pınar Tezcan’ın yaptığı ropörtajı yayımlıyoruz.

Dört farklı karakterin hayatları bir anda kesişir, ortaya ilginç bir hikâye çıkar. Berkun Oya’nın yazıp yönettiği, Tiyatro Krek’te sahnelenen “Güzel Şeyler Bizim Tarafta”da Tülin Özen, Ozan Çelik ve Öykü Karayel’le sahneyi paylaşan Bartu Küçükçağlayan, sorularımızı içtenlikle yanıtladı.

Oyunu bize kulaklıklarla izletiyorsunuz. Aklımıza, sahnede fısıltıyla da oynama hakkını kullanmak, merdiven boşluğundaki diyalogları duymamızı sağlamak gibi nedenler geliyor. Neden kulaklık taktık?

Bu bize 2010’lu yılların kıyağı. İki taraf için de avantajları var bu durumun. Seyirci sadece bizim onlardan duymasını istediğimiz şeyleri duyuyor hem de yüksek bir kalitede. Sadece bizi dinlediği için dikkatini daha iyi verebiliyor. Bir şekilde bizimle yalnız kalıyor. Oyuncular içinse avantajları beni daha çok ilgilendiriyor açıkçası. Ben sahnede günlük hayatta nasıl konuşuyorsam öyle konuşabiliyorum bu oyunda. Sesinizi büyük bir salonda yüzlerce kişiye duyurmak başka iş, gerçeği kovalamak başka iş. İkisinin de ayrı güzellikleri var benim için.”

Oyun, farklı yaşam tarzlarını anlatıyor, karakterlere gerçek hangisi gibi bir soru sordurmaya çalışıyor. “Güzel Şeyler Bizim Tarafta” size ne anlatıyor?

“Güzel Şeyler Bizim Tarafta” oyununu pek anlatmak istemem. Ama bu oyunun benim tarafını anlatabilirim size oyunu anlatmaktansa. Biz Krek’te kocaman bir ekibiz. Bu ekibin çoğu bizle çalışan, bize yardım eden öğrencilerden oluşuyor. Biz Ekim ayından beri haftanın 4 günü oyunlar oynuyoruz. Hiçbirimiz de öyle tiyatro âşığı insanlar değiliz açıkçası. Tiyatronun ilginç bir rutini vardır. Oyunun öncesi ve sonrası da en az oyun kadar her gece aynıdır. Bu aynılık bir yerden sonra kendi içinde tatlı tatlı kırılır başka bir şeye dönüşür… Kısık ateşte demlenen çay gibi böyle. Biz bütün ekip hayatımızın bir parçasını bir arada geçirmek için sessizce anlaşmış gibi orada buluşuyoruz. Bu buluşmanın “Hop Gitti Kafa”da yarım saatlik, “Güzel Şeyler Bizim Tarafta”da 85 dakikalık kısımlarında aramıza seyirci karışıyor. Ve biz her gece orada seyircinin arkasından, onların bilmediği işler çeviriyoruz. Valla ne diyeyim güzel dükkân.

Altın Portakallı oyuncu olmak… Bir şey ifade ediyor mu?

Ödül almak fena bir şey değil ama bir performansı herkesin beğenmesi diye bir şey yok sonuçta. Bu işin doğruları yanlışları çok değişken o yüzden hafif illüzyonlu güzel bir numara diyeyim.

Berkun Oya ile yollar nasıl kesişti? Bu bir yönetmen oyuncu uyumu, beyinlerin uyuşması gibi bir şey mi?

Biz Berkun Oya ile Selimpaşa Yakamoz’da tanıştık. O o dönem İngilizce konuşmaya yemin etmişti. Bir süre İngiliz zannettim ben onu. Çok iyi arkadaşız o yüzden.

Yıldız Kenter üzerine bir dakika düşün deseler, aklınıza ne gelir?

Yıldız Hoca bize derste bir gün “Mutluluk yaşanmaz anımsanır” demişti. Size böyle şeyler söyleyebilen biri o. Çok seviyorum.

Sahnede olmak için delilik gerekiyor mu?

Bu ülkede gerekiyor.

Röportaj vermek neden bu kadar sıkıcı?

Röportajın genelde bir formülü var. Oyuncuya sorulan sorular genelde Google’dan türetilmiş “Yaratım süreci”, “Peki karakterinizden bahsedersek”, “Projeye nasıl dahil oldunuz?”, “Dizi var mı?” içerikli sıkıcı, gerçek olmayan sorular. Sohbet gibi değil de Google’a karşı ifade vermeye dönüşüyor. Sonra o röportaj da Google’a düşüyor. Çoğalıyor. Yayılıyor. Islığınız dağı taşı tutuyor, güttüğünüz bir tane keçi.

HaberTürk

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.