“Karagöz Balıkçı “ (Ç.O.) Şehir Tiyatroları, Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Savaş Aykılıç

Karagöz -çok şükür- kurumsallaşıyor

Bu cumartesi günü saat 11.00’de Haldun Taner Sahnesi’nde idik küçük kızım Başak ile… Şehir Tiyatroları uzun bir süredir -bilebildiğim kadarı ile- ilk kez kendi sanatçıları ile bir Karagöz Oyunu kotarıyordu, kaçırır mıyım…

Karagöz’ü 7’den 70’e herkes severek izliyor

Sahnenin ortasında bir Karagöz perdesi… Perdenin her iki yanında aşağı yukarı insan boyutlarında bir renkli Karagöz ve Hacivat arkadan ışık verilerek aydınlatılmış… Bütün salon cıvıl cıvıl çocuk dolu. Çoğunun ailesi yanlarında. Kalabalık aileler çocuklarını oturtuyor, sularını, tembihlerini (kardeşine dikkat et, kalkmak yok vb.) vererek kendileri dışarıda beklemeyi tercih ediyor…

Ön oyun

Derken oyun başlıyor… Ön oyunda önce bir oyuncu çıkıyor iki eli ile kuş gölgesi yapıp oynuyor… Işık ile oyun oynuyor… Sonra bir ikinci oyuncu daha katılıyor ona… Karagöz ustası Özgür Atkın çıkıyor ve yardaklarını “Karagöz Balıkçı’’yı oynamaya çağırıyor…

Ön oyunun işlevi

Ön oyun küçük izleyicileri birazdan başlayacak olan Karagöz’e hazırlıyor… Derken sipsiye benzeyen bir Karagöz müzik aleti olan narekenin o muhteşem eksantrik sesi ile Karagöz’ün büyülü dünyasına adımlarımızı atıyoruz…

Karagöz “canlı Karagöz” adı altında Karagöz kostümlü iki oyuncu tarafından canlandırılması yanlışı ve yozlaştırılmasının aksine orijinal hali ile “perdede” kukla –tasvirlerle oynatılan-bir “gölge tiyatrosu” olarak karşımızda

90 cm’lik orijinal derisinden yapılan ve ustalıkla boyanmış figürler sahnede resmigeçide başlıyorlar… Şimdi perdede sol üst köşede bir güneş ve sağ köşede ise Karagöz’ün evi var… Hacivat çıkıyor ve Karagöz’e seslenerek onu dışarı çağırıyor…

Karagöz bir ucu ile Yunan ve Latin mimus; halk tiyatrosu geleneği’ne ve bir ucu ile İvriz Hitit kaya kabartmalarında geçen (bir elinde bir demet buğday, diğerinde üzüm salkımı tutan Bereket Tanrısı Turhazza’ya uzanır

Karagöz Hacivat’ın sözlerine kafiyeli ve gülmeceli cevaplar vererek kaçıyor her seferinde… Sonunda dayanamıyor ve Hacivat’a “dalıyor”, alt alta üst üste derken çocuklar kırılıyor gülmekten…

Karagöz’de muhavere ve asal bölüm

Muhavere (atışma-çatışma) bölümünden sonra dikkatleri yoğunlaştırılmış, hayal perdesi dünyasının illüzyonuna (yanılsama) kendisini iyice kaptıran seyirci artık gösterinin ana hikayesine (bölümüne) hazırdır…

Karagöz (kır) ; Hacivat (merkez) karşıtlığı ve çatışması

Hacivat balıkçı bir arkadaşı ile konuşarak Karagöz’e kayıkla balık tutma işi bulur. Karagöz kayığı ile açılır, gör başına ne işler gelir…

“Karagöz Balıkçı” oyununun dibinde yatan hazine

“Kayıp Balık Nemo” çizgi filminin altında nasıl ki Behrengi’nin “Küçük Kara Balık”ı varsa; “Karagöz Balıkçı”nın altında da Homeros’un olmasa da “Troya Destan Çemberi”nden “Odiseus”un maceralarından kalıntılar, Karagöz’ün kaynağı olarak gösterilen Mısır’daki Osiris’in Yolculuğu’nun gölgeleri ve Doğu masallarının ve “Garaip ile Acaip” gölge oyunlarının izleri en dipte örtük bir hazine olarak oyunun alt katmanlarında bir gün keşfedilmeyi bekliyor…

“Karagöz Balıkçı” oyununun yaptığı çağırışımlar

Ernest Hemingway’in “İhtiyar Balıkçı ve Deniz”i, Herman Melville’nin “Mobydick”i,”Jaws” filmleri ve “Kayıp Balık Nemo” karakterleri Karagöz Balıkçı oyunu boyunca serbest çağrışımla gözümün önünde; zihinsel sörfümde akıp gidiyorlar…

Unutulmaz sahneler ve oyunun sürprizi “karagöz balığı”

“Hacivat”ın elinde limonatası ve sürat motoru ile Karagöz’ü ziyarete gelmesi, “Yengeç”in Karagöz’ün burnunu ve kulağını tuttuğu, bayan kılıçbalığının ve martının Karagöz’ün tutacağı balıkları çaldığı sahneler unutulmazdı ama bence oyunun en büyük sürprizi Karagöz’ün Karagöz’e ikizi kadar benzeyen bir yüzle karşısına çıkan “Karagöz balığı” ile karşılaştığı andı…

Oyunun yönetmeni ve iki yazarından biri, tasvirlerin tasarımcı ve yapımcılardan biri olan “hayali özgür atkın” beyefendinin ismini bir kenara not alın

“Karagöz Balıkçı” hanesinde iki yazar adı dikkat çekiyor: Özgür Atkın ve Ceren Hacımuratoğlu. Özellikle Özgür Atkın ismine dikkat isterim! Çünkü bu isim sadece yazmamış; bu oyunu yönetmiş, tasvirlerin yapımında çalışmış…

Karagöz; ilk meddah; ilk oyuncu (Thesbis); tek kişilik ilk oyun

Bilenler bilir, hakiki Karagözcü; Karagöz’ün tasvirlerini bizzat tasarlayan, çizen, deriden kesen ve doğadaki bitkilerden yaptığı organik boyalarlar ile boyayan; sonra da Karagöz’ü ve Hacivat başta olmak üzere tüm tasvirleri ayrı sayrı seslerle seslendiren dört dörtlük bir sanatçıdır…

Ustaları Özgür Atkın ile ne kadar övünseler az

Özgür’ün de sıkı ve kaliteli bir Karagöz eğitiminden geçtiği ve yeteneğini geliştirdiği görülüyor, ustaları kendisiyle ne kadar övünse az!….

Yardaklar; Uğur Dilbaz ve Can Alibeyoğlu

Özgür’ün en büyük yardımcıları; “yardak”ları da olan ve diğer oyun karakterlerini (tasvir) seslendiren ve oynatanlar Uğur Dilbaz ve Can Alibeyoğlu.

Yaratıcı yapım ekibine tebrikler

Gölge Tasvir Tasarım ve Yapım da önceki saydığım üç isme ek olarak Zeynep Göktay Dilbaz’ı görüyoruz ki bu isim aynı zamanda reji asistanlığını da üstlenmiş… Ergün Işıldar; Proje Danışmanlık ile ve dramaturgluk ile de Sinem Özlek’in görevlendirildiğini tespit ediyoruz…

“Karagöz Balıkçı” oyununa Zihni Göktay katkısı

Oyundan sonra kuliste İsmail Dümbüllü’nün torunu Ufuk Çıngay ile kız arkadaşına ve Zihni Göktay ile eşine rastlıyoruz… Geleneksel ve Karagöz üzerine doyumsuz bir sohbete dalıyoruz hemen…

Platon, Kur’an, Shakespeare, Tasavvuf ve Karagöz’de ortak olan nedir

Karagöz, Türk Tiyatrosu’nun özü ve özetidir… Eflatun’un “Mağara Benzetmesi”nin özü de bu “hayal perdesi önünde kuklalarla oynatılan insan taklitleri” aynı gölgelerdir… Kur’an’a, Shakespeare’e, Tasavvuf inancına ve Platon’a göre ; “bu dünya ideal-gerçek dünyanın bir ‘gölge’sidir”…

Bu dünya göklerdeki ideal gerçek dünyanın bir gölgesidir

“Bu dünya, yalancı ve taklit bir dünyadır” (Platon); “bu dünya bir eğlence ve oyun dünyasıdır” (Kur’an); “tüm dünya -bu anlamda- bir sahnedir” (Lope de Vega ve Shakespeare); “insan dediğin nedir; yürüyen bir ‘gölge’, bir zavallı ‘kukla’ bu ‘sahnede’; bir saat boyunca boy büküp -kukla gibi-boyun kırıp gidecek, bir daha da duyulmayacak ne sesi, ne de nefesi” (Macbeth-Shakespeare); (bu dünya bir zıll-i hâyâl bilmeyene bilmek muhal (bu dünya bir gölge oyunudur, bunu bilmeyenler de bilmelidir )(Karagöz)…

Ata yadigarı Karagöz’ün yeniden doğuşu (Rönesansı ) başlıyor (mu)

Geçmişi bu denli zengin, derinliği bu denli kadim olan Karagöz’ü Güllü Agop’tan bu yana Karagöz’e -bilerek ya da bilmeyerek- yapılan bir haksızlığın giderilmesi yolunda atılmış bir önemli adım; Karagöz’ün hak ettiği ilginin kurumsal bir başlangıcı sayıyor ve Şehir Tiyatroları’nda bir Çocuk ve Gençlik Tiyatroları Bölümü ve ona bağlı bir “Karagöz” bölümü açılarak bu başlangıcın geliştirilmesini ve bu ata yadigârı perde tiyatrosu sanatımızın yaygınlaştırılmasını arzu ediyorum…

Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni ve Yönetim Kurulunu “Karagöz Balıkçı” için kutluyor, her sahneye her hafta sonu bir Karagöz oyunu talep ediyoruz

Oyunda emeği geçenleri ve Genel Sanat Yönetmeni Sayın Ayşenil Şamlıoğlu’nu ve Şehir Tiyatroları yönetimini kutluyor, başarılarının artarak devamını diliyorum…

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Savaş Aykılıç

1 Yorum

  1. ufuk cingay Tarih:

    Sevgili Savaş,

    Seninle ŞT kulisinude ŞT nin milli oyunumuz Karagözü kurumsallaştırdığı bir günde görmek çok mutlu etti gerek ben gerek müge kulistedede konuştugumuz gibi başta özgür atkın gibi (abisi olarak onunla gerçekten büyük gurur duydum) uğur gibi can gibi zeynep gibi isimleri bu projeyi ŞT repertuarına aldırmayı başardıkları için yürekten kutladım kuptluyorum onlarla bir gelenekselci olarak gurur duysak az elbetteki bu cesurca yüreklice karar için Şehir tiyatroları gene sanat yönetmeni Ayşenil şamlıoğlu’nu ve ŞT yönetiminden tebrik ediyorum umarım geneksel tiyatro adına gelecekte çok daha güzel projelere’de adım atılır bu arada izlemeyen seyircilerimiz varsa SURNAME yi de izlemelerini özellikle tavsiye ederim..

    Ufuk CINGAY DÜMBÜLLÜ

Yanıtla