“Mut”-luyum, Ü-“mit”liyim!!!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Dündar İncesu

Uzun süredir yazmama nedenimi anlatmayacağım. Yazarken aldığım haz ve mutluluk ile yazmama sırasında yaşadıklarımı sanırım ilerde bir gün ayrıntılarıyla ele alacağım. Çünkü, her iki halde de yaşamımdan “hoşnut olma” bilincini yaşadım. “Haz” duymalar yüksek bir arzulama nesnesidir. Harika bir uyum sağlama yeteneği olmadan ortaya çıkmıyor. Birinin istediği neyse öbürünün de onu istediği gibi… İ. Kant’ın verdiği örnekten gidersek {Kral I. Franz’ın İmparator V. Karl’a bağlılık bildirisinde anlattıkları üzere, her ikisi de aynı şehri istiyor, bu durumda alınacak “haz”ın belirlenmesi her birinin kendi öznesini, eğiliminin temelini ortaya koyuyor.} Herkes kendi kapısının önünü süpürdü mü alt kattakinin kapısı “çöplük” olarak ortaya çıkar mı? (!) Meselesini düşün-dürttü “MUT” adlı oyun bana. “Umut” ile “ümit” arasında böylesine bir bağ varken her cuma akşamı “Tiyatro Fobi”nin sahnelediği iki boyutlu yaşamların üç boyutlu hayallerini paylaşmaya gideceğim tuttu. Mutlu, mutsuz, umutlu, umutsuzluğun ele alındığı eseri izledim. Yazarları- oynayanları aynı kişiler. Onların deyimiyle bu coğrafyada bir “tiyatrofobi” olduğunu gördüm. Denemelerini izledim. Ekip olarak başarılarını kutladım. Tiyatroyu gerçekten sevdiklerini görüp sevdirme çabalarını alkışladım.

Yazarları ve oynayanları olarak Şirin Öten ile Erdal Baran Şahin’i ele aldıkları (u)mutlarını, seyirciyle paylaşma gayretlerine, yer aldıkları sahneyi bölüşme isteklerini, seyirciyi kışkırtmalarını, onların da katkılarını almaya yönelik bu gayretlerini “fobi”yi kırma çabalarını çok sevdim.

Seyirci olarak hazırlıklı olmak, her an tetikte olmak, bir tedirginlik değil bir “haz” duyma mutluluğu tattırıyor.

“Tiyatro Fobi”yi sonuna yaklaştığımız bu sezonu kapamadan izlemenizi, daha doğrusu bu oyunla sahneye çıkmayı kaçırmamanızı söylerim. Siz de hayallerinizin boyutlarını enine-boyuna sergileme fırsatını yakalayacaksınız. Tam size göre bir “rol” de var. Haydi sahne ışıklarını üzerinize çekin. MUT-lu olun…

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Dündar İncesu

Yanıtla