Eskişehir’den Meslek Büyüklerine Kocaman Selam: ‘Lüküs Hayat’

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Üstün Akmen

Cemal Reşit Rey’in bestelediği, librettosunu Ekrem Reşit Rey’in yazdığı, esası 3 perdelik ünlü “Lüküs Hayat” müzikali, Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları (EBBŞT) yapımı olarak ve de (81 yıldan bu yana ilk kez) Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Senfoni Orkestrası eşliğinde, hem de Duayen Haldun Dormen’in yönetiminde sahneleniyor.

İstanbul Şehir Tiyatrosu tarafından sipariş edilen ve ilk kez cumhuriyetin 10. yıl kutlamaları vesilesiyle 1933 yılında sahnelenen eser, 1946 yılına kadar yoğun ilgi görerek büyük seyirci kitleleriyle buluşmuş, daha sonra 1958’de Zeki Alpan, 1962 yılında ise Muammer Karaca tarafından yeniden sahneye konulmuş. Ben, yaşım gereği Zeki Alpan, Muammer Karaca ve de 6 Mart 1985 yılından bu yana Haldun Dormen yönetiminde İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları tarafından kesintisiz sahnelenmeye devam etmekte olan yapımların tanığıyım.

Haldun Dormen, benim hesabıma göre “Lüküs Hayat”ın 6. prodüksiyonunda dönemsel Türkçe farklılıklarını cımbızla ayıklamış, bu kere de kendi içinde tiyatro mantığı olan yorumu yeğlemiş, değiştirmemiş. Vodvil, fars kalıplarından gene kaçınmış, çağdaş bir “komedi müzikal” yaratımını yenilemiş.

Dekor-Kostüm-Işık
Barış Dinçel’in dekoru da Haldun Dormen’e katkı sağlamış. 2 perdeye inen eseri 2 dekorlu olarak tasarlayan Dinçel, çizgilerinde yeterince incelikli görünmeyenin esasında çok fazla incelikli olduğunun, kaba görünenin yeterince kaba olmadığının altını çizmiş. Selçuk Borak “Lüküs Hayat”ın iskeletini sabit tutmuş, ama kimi hareketleri yenilemiş.

Tülay Kale’nin giysi tasarımları (hele hele Atıfet’inkiler) pek güzel, pek zevkli,   “matluba” uygun. Ersen Tunççekiç, genel atmosferi tamamlamada ve diğer yönlerden gelen ışıkların gölgelerinin yok edilmesinde kullandığı tepe ışıklarıyla başarıya ulaşmış. Ersen Tunççekiç ve ışık deyince, profil projektörlerden birinden mi, “Beam-Lights”lerden mi (bilemem) kaynaklanan pırpırlaşmayı eleştirecek değilim elbette.

Aytuğ Ülgen’in Yönetimi
Orkestranın Şefi Aytuğ Ülgen, tüm müzikleri yeniden elden geçirmiş ve üç de yeni müzik eklemiş.  Ülgen, Cemal Reşit Rey’in insanın duygularını, düşüncelerini seslerle anlatma olanağını yaratan “dil”ini iyi yakalamış. Değişik ritimleri bir potada kaynatan ve kulaklarda eriten müziği, hiç kuşkum yok ki gösterim içinde bütünüyle “biricik” konuma ulaştırmış. Müzik tam da istenildiği gibi oyuna hizmet katıyor, atmosfer yaratıyor, açıklıyor, belirginleştiriyor.

Oyunculuklar
Müzikalin oyunculukları genel anlamda kusursuza çok yakın. Serhat Onbul ve Pınar Bekaroğlu yönetmenin istediği düzeyi tutturuyorlar. Nesrin’de Bilge Cezayirli, Veysi’de Korel Cezayirli uygun durumları saptamalarıyla, bedenlerine uygun pozisyonlarda imgelemlerinde kurdukları rolü sindirmeleriyle dikkat çekiyorlar. Nüveyde’de Elif Savran Perk, İrfan’da Emir Murat İzci danslarında kol ve bacaklarının devinimlerinin farkındalıklarıyla aldıkları alkışı hak ediyorlar.

Şevket’de Sermet Yeşil oyuncunun en yoğun anlatım aracının hareket olduğunu çok iyi biliyor. Lütfiye’de Başak Boran Oksal, vücut yapısının canlandırdığı karakterin bir parçası olduğunun farkında, teatral açıdan da başarıya ulaşıyor. Ezgi Coşkun ellerinin, sırtının, ayaklarının herhangi sözlü anlatımdan daha verimli ve etkili olacağının bilincinde olarak Belkıs’a can veriyor. Ruhi’de Mehmet Özgür Onan görevini yapmakta. Ali Eyidoğan, Memiş’i dozunda köpürterek hayata geçiriyor. Gamze Demirer, Hizmetçi Şadiye karakterinin altından başarıyla kalkıyor. Sahnede her göründüğünde, dramatik sürekliliğin kopacağını sezmiş, önlemini de almış, karakterinin fiziksel ve psikolojik yönelimlerini iyi araştırmış olduğunu ortaya koyuyor.

Elif Melda Yılmaz Hatipoğlu’na Dikkat
Yıllar önce “Ocak” oyununda mercek altına aldığım Elif Melda Yılmaz Hatipoğlu, Atıfet’te sesinin titreşimlerini çok iyi duyumsuyor. Sesinin tınısını büyüterek güzelleştirmesini de biliyor, rol yapmayı da pek güzel başarıyor. Şarkı söylerken yüz estetiğini hiç bozmaması, sözcükleri ağzında yuvarlamaması yanı sıra, dinleyiciyi sarıp sarmalayan ıpıl pırıl sesini de pek güzel kullanmasıyla özel dikkat çekiyor.

Berkay Akın (Fıstık) oyuncunun sahne üzerindeki hareketlerini belirleyici temel kuralları biliyor ve bu kuralları doğru biçimde uyguluyor. Elçin Tezcan, Zeynep’te konuşma ve tepkiyi aynı anda mükemmel dengelemesiyle dikkat çekiyor. Oyunculuğun özellikle komedide ön plana çıkması için, etkileyici olmanın bireysellikle gerçekleşemeyeceğini iyi biliyor. Seyirciyle olan iletişimi fevkalade iyi sağlıyor. Devrim Özder Akın’a gelinceee… Onun duygu paleti “Rıza”yı mükemmel resmedecek kadar zengin, renkli ve çeşitli.

Eskişehir Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları yapımı “Lüküs Hayat”, her şeyden önce oyun boyunca sanatsal arzu ateşini korumak için çaba gösteren bir kadroyu izlemek açısından önemli bir yapıt.

Emre Basalak’ın genel sanat yönetmenliğindeki EBBŞT, “Lüküs Hayat” ile Hazım Körmükçü’ye, Vasfi Rıza Zobu’ya, Muammer Karaca’ya, Şevkiye May’a, Halide Pişkin’e, Bedia Muvahhit’e ve diğerlerine anlamlı bir selam gönderiyor.

(Benim Değerli Okurum: Mevcut ortamda yeni yıldan bir şey bekliyorsanız, umarım haklı çıkarsınız ve yeni yılınız hem mutlu, hem de kutlu olur. Ben, dileklerle değil, gerçeklerle yaşamayı yeğliyorum. Sağlıcakla kalın!)

 Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Üstün Akmen

Yanıtla