Bale Öğrencilerinden 1 Mayıs Çağrısı: Nitelikli Eğitim Talep Ediyoruz

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Müzik ve Sahne Sanatları Lisesi Klasik Bale Anasanat Dalından öğrencilerin yazdığı ve Evrensel’de yayımlanan yazıyı okurlarımızla paylaşıyoruz.

Sizin opera ve balelerde ya da ütopik filmlerde gördüğünüz bale sanatçılarının aslında büyük bir aşkla ve emekle yaptıkları bu işin temelini atarlarken neler yaşadığını biliyor musunuz? İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuvarı tüm maddi imkansızlıkları sonuna kadar yaşarken, bir de buz dağının görünmeyen yüzünü bilseniz…  Evet yaşanan zorluklar insanı güçlendirir. Ama bedeninde ve ruhunda açtığı tamiri mümkün olmayan yaraları o büyülü sahnede dans eden bir dansçının yüzünde hissettiniz mi? Sahnede yüzümüze koyduğumuz gülümsemelerin ve maskelerin ardını biliyor musunuz?

“TARİHİ BİNAMIZDAN ZORLA ÇIKARILDIK”

Biz İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Bale Bölümü öğrencileri olarak; Kadıköy’de yaşlısından gencine, işçisinden, sanatçısına oradan geçerken müzik seslerinin seferber ve eşlik ettiği o büyüleyici tarihi binamızdan zorla çıkarıldık. Her çocuk ve genç okulunda yüz yüze eğitime başlasa bile biz evlerimizde ekranlardan online ders yaptık. ‘Devlet’ okulu adı altında kendi paramız ve imkanlarımız ile stüdyo tutup zor şartlar altında sanata, topluma, insana ve içimizdeki aşka tutunmaya ve hizmet etmeye çalıştık.

Savaşarak aldığımız bina ise ulaşım açısından çok zor bir konumda ve her gün saatlerce yol gidiyoruz. Ulaşım ve binanın kendi fiziki şartları konservatuar için uygun olmayan bir şekilde planlanmış. Bale salonları eksi ikinci katta, camsız, tozlu ve morg gibi… Hâlâ aynalarımız bile yok. Nasıl gözüktüğümüzü unutacak kadar trajikomik bir durumdayız. Ne bir kantin ne de bir yemekhanemiz var. 2 buçuk TL’ye verdikleri taze olmayan ve menüde hiçbir değişiklik yapılmadan her gün aynı verilen ton balığı ve konserve barbunyadan zehirlenen arkadaşlarımız bulunmakta. 3 yıldır sahneye çıkamadık. Biz geleceğin sanatçıları olarak sanatımızı icra edemiyoruz.

Hâlâ bu imkanlar ile bir avuç sanatçı genç olarak bir şeyleri değiştirmek istiyoruz. Biz bir avuç ruhları yaralı sanatçılar bu zorlu dünyada var olmaya ve sanatımızla iz bırakmaya çalışıyoruz. Her bale sanatçısı 7-8 yaşlarından itibaren zorlu bir eğitim sürecinden geçer. Bu küçücük yaşımızda ne gibi fedakarlıklarda bulunduk biliyor musunuz? Bisiklete binemedik, koşamadık, dilediğimiz yiyemedik, kendimize vakit ayıramadık, çocuk olamadık. Bizden çok şey beklendi.  Vücudumuzla ilgili sürekli kalıplara sokulduk. Kilo ver, az ye, dik dur, gülümse, çok gülme…

“PSİKOLOJİK TACİZ VE ŞİDDET NORMAL!”

Bir bale sanatçısı için psikolojik taciz ve şiddet normal! Çünkü bize küçük yaştan itibaren bunun normal olduğu empoze edildi. Türlü türlü aşağılanmalara, psikolojik tacizlere ve zorbalıklara maruz kaldık. Bazen şiddeti hak ettiğimizi hissettirdiler. Bazen de yeterince iyi olmadığımızı. Biz yine de olanca gücümüzle yaşadığımız her şeye ve yaşamadığımız her şeye rağmen çabalıyoruz. Bir avuç sanatçı olarak kötü şartlar altında “eğitim ve sistemi olmayan” eğitim sistemi altında haklarımızı talep ediyoruz. Ve bugün burada bir avuç insan sesini duyurmaya çalışıyor. Ve belki şu an bir fısıltıyız. Ama birlik sağlandıkça büyük bir ses olacağız. Ne yazık ki mezun olunca da problemler bitmiyor… Birçok sanatçı mezun olduktan sonra işsiz kalıyor. Opera balelerde kadro bulunmuyor. Bu yüzden geleceğin sanat emekçileri olarak 1 Mayıs İşçi ve Emekçi Bayramı bir o kadar bizim için de önemli. 1 Mayıs işçi ve emekçi bayramı olması dışında birlik, dayanışma ve haksızlıklarla mücadele etme günü. Bizler de emekçiler olarak, nitelikli eğitim, uygun ve rahat şartlar talep ediyoruz. Artık geleceğimiz için kaygı ve endişe duymak istemiyoruz.

Paylaş.

Yanıtla