Sezonun En Merak Edilen Oyunu… Saatlerimizi Serkan Keskin Ayarlıyor!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Bahar Çuhadar

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın eşsiz ve derinlikli eseri ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ Serdar Biliş’in yaratıcı, benzerine rastlamadığımız reji fikirleri ve Serkan Keskin’in kusursuz denebilecek performansıyla tek kişilik bir oyun olarak karşımızda.

SAATLERİ AYARLAMA ENSTİTÜSÜ (BEŞ ÜZERİNDEN DÖRT YILDIZ)
SAATLER KOLEKTİF

Sezonun en merak edilen oyunu... Saatlerimizi Serkan Keskin ayarlıyor

◊ Yazan: Ahmet Hamdi Tanpınar
◊ Uyarlayan ve yöneten: Serdar Biliş
◊ Oyuncu: Serkan Keskin
◊ Süre: 1 saat 55 dakika
◊ Ne zaman, nerede: Yarın, 20.00’de Zorlu PSM’de.
◊ Bilet fiyatları: 363, 440, 495 lira.

Hayri İrdal’ın hayatını, iç dünyasını, etrafındaki tuhaf insanları ve tuhaf ötesi olay akışını anlamak da anlatmak da kolay iş değil. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın 1961’de yayımlanan kült romanı ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’, ana karakter Hayri İrdal’ın çocukluğundan itibaren hayatının izinde, onun gözünden eşine zor rastlanır türde bir toplum okumasıdır. Osmanlı’nın son dönemlerinden Cumhuriyet’e uzanan bir çağı, memleketin ‘eşikte olma’ halini irdeler Tanpınar. Eskiyle yeni, gelenekle modern, Osmanlı ile Cumhuriyet, Doğu ile Batı arasında salınan bir toplumu; Hayri İrdal gibi her detayını ince ince ördüğü ve baştan aşağı özgün bir mizahla bezediği bir karakter ve onun çevresindeki kişiler, olaylar üzerinden anlatır. Ve bunu aslen ne iş yaptığı meçhul ama mütemadiyen gelişen bir kurum icat ederek yapar: ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’.

Ahmet Kutsi Tecer, roman üzerine Cumhuriyet’te yayımlanan yazısında şu ifadeleri kullanmış: “Romanda ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ memleket realiteleri arasında gösteriliyor. Okuyucunun belki en fazla gocunacağı nokta budur. Şüphesiz memlekette ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ diye bir kurum yoktur. Böyle bir ‘amme hizmeti’ yaratmak da fanteziden ibarettir. Fakat acele hüküm vermeyelim: Adı ve fonksiyonu ne olursa olsun, sahte sosyal değerler, sahte ekonomik değerler üzerine kurulan nice kurumlar, şirketler, birtakım menfaat dolapları yok muydu? Ya mideleri yahut da iyi niyetleri sömüren böyle sahte düzenler için, yağmurdan sonra fışkıran mantarlar gibi, manevi buhran geçiren her cemiyette bir yığın psikopat, manyak veya sadece tufeyli tipler her zaman vardır.” Yazının tarihi 24 Ocak 1963. Tecer’in yorumlarının, her bir kelimesiyle günümüze de uyması bize bu eserin neden ‘kült’ ve ‘ölümsüz’ olduğunu açıkça anlatıyor…

Bolca psikososyal gönderme içeren roman artık bir tiyatro oyunu olarak karşımızda. Duyurulduğu andan beri sezonun en merak uyandıran işlerindendi. Üstelik geniş bir zaman dilimine, onlarca karaktere yayılan bu romanı tek bir oyuncu sırtlanacaktı. Serdar Biliş’in uyarladığı romanı, Türkiye’nin tartışmasız yelpazesi en geniş, sahne ve sinema mahareti en güçlü oyuncularından Serkan Keskin, kelimenin gerçek manasıyla sırtlanmış.

‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ iki çok etkileyici fikir ve çaba üzerinde ilerliyor…

Fikir şu: Eseri tek kişilik bir oyuna uyarlarken sinema ve tiyatronun imkânlarını, seyirciyi ilk andan itibaren mest edecek bir yöntem ve akıcı bir sahne diliyle kullanmak. Oyunu hayata geçirmek için kurulan bağımsız yapı ‘Saatler Kolektif’, öncelikle bir film getirmiş dünyaya. ‘Sahnede oyunla iç içe geçen bir sinema filmi var’ desek abartmış olmayız. Ve sahnenin gerisindeki dev ekranda izlediğimiz tek oyuncu da Serkan Keskin.

Serdar Biliş’in, daha önce benzerine rastlamadığımız bu kurgu ve reji fikri, sadece görsel anlamda etkileyici ya da romanın ağırlığını sahneye taşıma konusunda (olumlu anlamda) hafifletici bir fayda sağlamamış. Aynı zamanda romanın taşıdığı ‘katman katmanlık’ halini de önümüze sermiş. Oyunun kısımları, yani Hayri İrdal’ın bir ‘film şeridi’ gibi geçen aşırı tuhaf hayatı parça parça arkadaki ekrandan geçerken film bir yerde ‘kopuyor’ ve biz kendimizi ekrandaki akışın devamını sahnede canlı olarak Serkan Keskin’den izlerken buluyoruz. Ekranda üstlendiği karakteri yahut ona eşlik eden bir diğerini, sahnede canlandırmaya devam ediyor oyuncu. Köşede onu bekleyen birkaç peruk, bıyık gibi aksesuarı ve ama asıl bedenini, sesini kullanarak… Ekrandaki film ya da durağan görüntü, sahnedeki Keskin’e fon/dekor olarak da hizmet ediyor.

‘Çaba’ ise Serkan Keskin’in ta kendisi. İki saat boyunca Hayri İrdal’ın iç ve dış dünyasında olanları, Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ndeki yükselişini, ‘velinimeti’ ve enstitünün mucidi Halit Ayarcı başta olmak üzere hayatındaki tüm kişileri seri şekilde birbirine ekliyor Serkan Keskin. Toplamda 24 karaktere bürünüyor. Az önce ‘sırtlanıyor’ ifademe ‘kelimenin gerçek anlamıyla’ diye vurgu yaparken, Keskin’in tüm kabiliyeti ve sahne üstü gücü bir yana, sahneye hakikaten ağır bir yükle çıktığını belirtmek isterim. Finale doğru bir oyuncuya bu kadar yük binmesini biraz fazla bulduğumu da eklemeliyim.

Gamze Kuş’un sahne ve kostüm tasarımı oyunun en güçlü yanlarından. Ekrandaki filmi tamamlayan dekor parçalarının raylı sistemle sahne önüne gelerek ‘oyun kısmındaki’ dekoru tamamlaması da tasarımdaki işlevsel fikirlerden. Keza Tuluğ Tırpan’ın özgün müziği, Cem Yılmazer’in ışık tasarımı ve Ahmet Sesigürgil’in görüntü yönetmenliği de öyle. Esasen ‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ her unsuruyla çok incelikle hazırlanmış, denenmemişi hayata geçiren bir iş. Bu yönleriyle mutlaka tecrübe edilmesi gereken bir deneyim.

Yalnız oyunun, her okumada (ya da her okuyana) memlekete, bize dair bir dolu şey söyleyen, çözümlemek için farklı bakış açılarına başvurmamız gereken bir eseri tam manasıyla hissettirebildiğini söylemek mümkün değil. Tanpınar’ın esere nakşettiği o gizli mizahı, Serkan Keskin’in de Serdar Biliş’in de net bir şekilde ele alıp seyirciyle buluşturduğuna şüphe yok. Ki düşünüyorum, bu karakter Keskin’den başkasına teslim edilmemeliymiş zaten! Ama Hayri İrdal’ın ve ‘enstitü’nün kader çizgilerindeki ‘bize özgü’ tuhaflıkları göstermesi bir yana, o tuhaflığın bu eserde ‘neden anlatıldığını’ oyunda bulmak pek kolay değil.

Bir başka risk de izleyicinin kendini bir süre sonra rejinin ana fikri olan ‘ekran/sahne’ kesişmesini, “Bakalım şimdi hangi bölüm akacak önümüzden” ezberine düşmüş halde yakalaması. Aynı şey Serkan Keskin’i bir oyunun içinde değil de tek kişilik bir gösteride, rolden role giren bir usta oyuncuyu izlermiş gibi hissetme durumu için de geçerli. Ya da belki de bunları oyunun olumsuzluğu değil, yaşattığı ‘derinlik sarhoşluğu’ benzeri hisle açıklamalı…

‘Saatleri Ayarlama Enstitüsü’ her yönüyle benzersiz bir iş. Her seyircinin kendi deneyimiyle baş başa kalması gereken…

SAHNEDE BUNLAR DA VAR

BİR YILDIZ BATIYOR
3KULAK

Sezonun en merak edilen oyunu... Saatlerimizi Serkan Keskin ayarlıyor

Nazmi Sinan Mıhçı eşine çok sık rastlamadığımız türde bir kukla oynatıcısı olarak karşımızda. Üniversite hayatı 1990’ların sonuna denk gelip 2000’ler boyunca da hayat gailesi içinde debelenen kuşağa mensupsanız, ekstradan gülüp eğleneceksiniz. Bu akşam 20.30’da Oyun Atölyesi’nde.

İTİRAZ EDİYORUM

Sezonun en merak edilen oyunu... Saatlerimizi Serkan Keskin ayarlıyor

Müfit Can Saçıntı tek kişilik gösterisinde evlilikten eğitim sistemine, çalışma hayatından reklamlara hayatın pek çok alanındaki ‘itirazlarını’ pek
tabii ki eğlenceli üslubuyla dile getiriyor. Yarın akşam 20.30’da Adana Büyükşehir Belediyesi Tiyatro Salonu’nda.

Hürriyet

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Bahar Çuhadar

Yanıtla