“İktidar Çalar, DT Oynar”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Ramis Sağlam’ın Evrensel’de yayımlanan söyleşisini okurlarımızla paylaşıyoruz.]

AKP’li yılların klasiği haline gelen liyakatsiz atamalara son örnek Tamer Karadağlı’nın Devlet Tiyatroları Genel Müdürü yapılması oldu. Tiyatro Yazarı Haluk Işık, Devlet Tiyatroları Eski Genel Müdürü Yücel Erten ve Yönetmen Hatice Altan ile yaşanan son gelişmeleri konuştuk.

“KURUMUN TÜZEL KİŞİLİĞİ YOK EDİLDİ”

Karadağlı’nın DT Genel Müdürlüğüne atanmasına ilişkin “uygun düşmedi” diyen Devlet Tiyatrosu eski Genel Müdürlerinden, İzmir Şehir Tiyatrosu Genel Sanat Yönetmeni Yücel Erten, tiyatro dünyasında, “bireysel bazı beklentileri” olanlar dışında olumlu karşılanmadığını vurguladı. Devlet Tiyatroları’nın içindeki durumu, “Sakat bir merkezi yönetim anlayışı içinde toramanlaşmış, hantallaşmış, ucu bucağı görünmeyen, yarım akıllı bir imparatorluk haline gelmişti” şeklinde yorumlayan Erten şunları söyledi; “Süregelen bu şaşkın padişah yönetiminden kurtarılıp; yerinden yönetim doğrultusunda, rasyonel bir yeni yapılanmaya kavuşturulması gerekirdi. Ama özellikle AKP iktidarında süreç tersine işledi. Kurumun tüzel kişiliği de yok edilip, ekselanslarının bando-mızıka takımını andıran bir duruma indirgendi.”

Adı geçen kişiyi tanımadığını ve kafasında olumlu iz bırakan bir davranışını da hatırlamadığını söyleyen Erten, “Hatırladığım tek nokta şu: Bir dönemde Devlet Tiyatrolarına sınavla 120 sanatçı almıştık. Bu arkadaş, o 120 kişi arasına girememişti. Tiyatro sanatı ile pek de ilgisi olmadığı halde şimdi zembille tepeden inmesi, anlaşılır gibi değildir. Ama çok önemli de değildir. Böyle bakınca, bando-mızıka takımının başına kimin atandığı, o kadar da önem taşımaz. Öncekiler ya da önceki temel tercihler neydi ki, şimdi daha iyi olsun? Evet, elbette ufuk, birikim, yetenek, liyakat gözetilmelidir. Ama bunlar nerede ve ne kadar gözetildi ki, şimdi Devlet Tiyatrolarında farklı olsun?” diye konuştu.

DT YASA TASARISI VE ÖZERKLİK

Devlet Tiyatrolarının, halkın tiyatro izlemek, öğrenmek, seyretmek ihtiyacını karşılamak amacıyla kurulmuş en büyük kurumlarımızdan bir tanesi olduğunu söyleyen Yönetmen Hatice Altan, hantal hale gelmiş yapısı ve artık ihtiyacı karşılayamayan yetersiz kalmış yasası nedeniyle yıllardır çalışma sürdürdüklerini vurguladı. DT Yasa Tasarısı için yıllardır çalışıldığını ifade eden Altan şunlara dikkat çekti: “Bu çalışmalarımızın temelini, ruhunu özerklik oluşturmuştur. Bu çalışmayla, görecelide olsa iktidarların sanata müdahalesinin en aza indirgenmesini hedefliyorduk. Ama ne yazık ki, hemen hemen hiçbir iktidar bu anlayışın hayata geçmesine izin vermedi. Sonuç olarak gelinen noktada sanata düşman, sanatçıyı hedef gösteren, özgür düşünceye, özgür yaşama karşı koyan bir iktidarın elinde, tüm müdahalelere açık olarak duruyor kurum”

“GERİYE İNSAN VE SANAT KALDI”

Altan, “Bizim anlayışımıza uymayan sanatı yapamazsın!”, “Ben söylerim sen yaparsın!”, “Biat…” anlayışlarını hayata geçirmek üzere atadıkları idarecilerle yıllardır bu değerli kurumun niteliğini yok etmeyi başardıklarını dile getirdi.  Altan sözlerini şöyle tamamladı: “Şimdi de son nokta Tamer Karadağlı oldu. Devlet Tiyatrosunun işleyişine, yapılanmasına, özerklik mücadelesine dair bir fikri ve beyanı bulunmayan, kurumsal deneyimi olmayan Karadağlı’nın oynadığı ve yönettiği oyun niteliği ve niceliği ile kurumun Genel Sanat Yönetmeni olma hevesini büyük cesaret olarak görüyorum. Bu cesaret; liyakat aramayan iktidarın döneminde atağa geçebilirdi ancak. Şimdiden görüyoruz; iktidar çalar, Tamer Karadağlı eliyle Devlet Tiyatrosu oynar”

Bu atamanın genel kabul görmesinin mümkün olmadığını belirten Devlet Tiyatrolarına yıllarını veren Haluk Işık, bugüne kadar hiçbir genel müdürün böylesi bir itirazla karşılaşmadığını belitti. Işık, “Bu atama, bugünkü iktidarın ve zihniyetinin insan kaynakları açısından durumunu bir daha göstermiştir. Sanat kurumlarına biçilmeye çalışılan gelecek adına, bugüne kadar atılan adımlara tipik bir örnek olup olmadığına gelince, bunu birlikte yaşayacak, yalnızca atayanları ve atananları değil, hepimizi kapsayan bir turnusol süreci yaşayacağız. Kimler geldi, kimler geçti, geriye insan ve sanat kaldı. Elbette yitirilen ve yitirilecek zamanlar, hepimizi düşündürmeli ve gereği için yüreklendirmelidir. Bu gelişmenin, kamusal bir kurum olan DT’ye bakışları da temize çekeceğini ummak istiyorum” dedi.

Evrensel

Paylaş.

Yanıtla