On Soruluk Sohbetler 102: Antonio Afonso Parra

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Röportaj: Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel

Oyun yazarlığının özü sizce nedir?

Beni eğlendiren, beni kendi varlığımdan bir süreliğine uzaklaştıran bir şey. Ve sonra eve gitmek için araba kullanırken, bunun beni geceleri uyanık tutan şeylerden bahseden ve kendini açıklamayan bir metne dair bir an olduğunu algılamak.
 
Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
İnanmak zorundayım, yoksa bunu kayalar ve bitkiler için yapıyor olurdum. Sanat eserlerimiz için bilet satıyor olmamız bu sorunun mükemmel cevabı. Hedef kitlemize bir mesaj göndermeye çalışıyoruz, aslında onları bakış açımızın ne olduğuna ikna etmeye çalışmıyoruz, sadece var olduğumuzun farkında olmalarını sağlamaya çalışıyoruz. Bu bir pazar alışverişi: Size bir şey söylerim, ister kişisel farkındalık, ister sizi çevreleyen ve bilmediğiniz şeylere dair olsun, oradan daha zengin ayrılırsınız.
 
Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinizde etkisi olur mu?
Bir metne başladığımda beni nereye götürdüğünü asla bilmiyorum. Ana ilham kaynağının hikâye ve karakterlerin kendisi olduğuna inanıyorum. Önce bir evren ve oyun (game) olasılığı yaratmam gerekiyor ve bunun için her türlü ilk fikir geçerli oluyor. İlk bölümden sonra uzanıp seyirci olarak işlerin nereye gittiğini izliyorum ve ilgilenip ilgilenmediğimi düşünüyorum. Bu benim barometrem. Rüyalar bana normalde düşünmeyeceğim enfes düşünceleri vermek için iyiler. Birkaç yıl önce Romalıların Amerika kıtasına yelken açtığı bir rüya gördüm. Vardılar ve orada kimseyi kolonileştirecek teknolojiye sahip olmadıklarını anladılar, bu yüzden eve geri döndüler. Bunun hakkında hiç yazmadım çünkü bu aptalca bir fikirdi ama bunun rüyaların malzemesi olduğunu yani yüzeye çıkan sıra dışı şeyler olduğunu düşünmeye devam ettim. Bunu zenginleştirici buluyorum.
 
Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?
Bir şeye isim vermek son derece kolay. Bazen ön prodüksiyon çalışmasını başlatmak için metni yazmadan aylar önce projeye isim vermeniz gerekir. Ve sonra isim ona yapışır. Bazen metni bitirmiş olursunuz ve yayınlamak veya bilgisayarınıza kaydetmek için bir isme ihtiyaç duyar onu adlandırmak sorunda kalırsınız. Böyle durumlarda sadece ona bakıyorum ve isim aklıma geliyor. Adlandırmanın bir sorun olduğuna inanmıyorum. Başlık bir metnin güçlü müttefiki olabilir veya yazar işleri berbat edip ilginç olmayan bir isim verse bile, eğer oyun iyiyse, adı onu bozmaz. Klasik yazarlar işi basit tutarlar. Ne yazık ki, bugünlerde bazı yazarlar ismin metnin kalitesini artıracağını düşünüyor, bu yüzden bir oyunu adlandırmak için şiir ve uzun cümleler yazıyorlar, ancak başlığa bir tür en kısa özgeçmiş olarak bakarsanız, bu vermeniz gereken bir karar değil, oyundan çıkarmanız gereken bir şey haline gelir.
Sanatınızı etkilediğini düşündüğünüz biri veya bir sanatçı var mı, varsa kim?
Her sanatçıyı sanatsal tarifler pişirdiği bir kap olarak görüyorum. Mesela sanatı çorba olarak düşünürsek, malzemeler çok farklı yerlerden gelebiliyor. Sözde sanatsal olmayan, her gün bakkalda, fırında karşılaştığımız insanlar eninde sonunda bizim en büyük ilham kaynağımız oluyor. Görebileceğimiz en organik ve dürüst insan dokusu onlar. Elbette konuştuğum, birlikte çalıştığım sanatçılar bana çok ilham veriyor. Ama onlar da benim gibi, çorbaları için malzeme toplayıcıları. Müziği, tiyatro oyunlarını, dans gösterilerini, resimleri tartışıyoruz, her zaman ilham arıyoruz ve duyguları paylaşıyoruz. Çok fazla çizgi roman okuyorum ve sinema da her zaman bana ilham veriyor. Ama bunlar kendime ilham vermek ve hayatımı çok daha tatmin edici bir durumda yaşayabilmek için kullandığım uydurmalar. Sanatı hayatıma ilham vermek için kullanıyorum ki hayatı sanatıma ilham vermek için kullanabileyim.
Sohbetin devamını okumak için tıklayın.
Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Mehmet K. Özel

Yanıtla