Çocuk Tiyatrosu Yapmak Devrimci bir İştir

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Öznur Oğraş Çolak’ın Cumhuriyet’te yayımlanan söyleşisinin bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz]

Kukla tiyatrosu ve çocuk oyunlarını merkeze alan çalışmalarıyla Türkiye ve dünyada sahneler kuran yönetmen Ebru Kara, tiyatronun dönüştürücü gücünü, çocuk seyircinin geleceğini ve Türkiye’de sanatla ayakta kalma mücadelesini anlattı.

Türkiye’de ve yurtdışında, hem kurum tiyatrolarında hem de özel tiyatrolarda oyunculuk ve yönetmenlik çalışmalarını sürdüren Ebru Kara, uzun zamandır kukla tiyatrosu ve çocuk oyunları üzerine çalışıyor. Kara, Fransa’da kendi tiyatro topluluğu olan Compagnie Ici L’Ombre’unun da kurucusu. Fransa Dışişleri Bakanlığı’nın “Dünya Sanatçıları” projesine kabul edilen yönetmen, bu proje kapsamında Etiyopya, Yemen ve Cibuti’de kimsesiz, mülteci ve AIDS’li çocuklarla çalışmalar yürüttü; amatör ve profesyonel oyuncularla oyunlar sahneledi, atölyeler düzenledi.

Ayrıca Kara, Yemen’de ilk kez bir kadın oyuncunun özel izinle sahneye çıkmasını sağladı ve Arthur Rimbaud’nun şiirlerini Arapça ve Fransızca olarak sahneye taşıdı. Kara bu aralar Bursa Devlet Tiyatrosu’nda “Barış Adası” isimli oyunun prova sürecinde. Akabinde de Bursa Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrolarında yeni bir projeye daha başlayacak. Ayrıca Kara, “Reşat Nuri Güntekin’nin “Çalıkuşu” adlı eserini ‘live cinema” tekniği ile sahneleyecek. Kara ile tiyatro üzerine konuştuk.

Çocuk oyunları ve kukla tiyatrosu üzerine yoğunlaşıyorsunuz, projelerinizden bahseder misiniz?

Fransa’dan Türkiye’ye dönüş yaptığım 2010 yılından beri sadece devlet tiyatrolarında çoğu çocuk ve kukla oyunları olmak üzere otuz beş adet oyun yönettim. Türk tiyatrosunda çocuk oyunu ve kukla tiyatrosunun özel bir yere sahip olması gerektiğine yürekten inanıyorum. Çocuk tiyatrosu yapmak devrimci bir iştir. Çünkü çocuk seyirci, tiyatronun geleceği demek; bugün sahneden çocuklara nasıl hitap ediyorsak yarının seyircisini, sanat anlayışını ve estetik algısını da öyle şekillendiriyoruz. Çocuğun hayal gücüne ve duygularına saygı duymak, aslında geleceğe yapılan en güçlü kültürel yatırımdır. Bu sebeple özellikle kurum tiyatrolarında, çocuk ve kukla oyunlarının nitelikli, yaşa uygun ve sanat değeri yüksek biçimde üretilmesi önemli. Oyunculara kukla tiyatrosu oyunculuğunu öğretirken aynı zamanda teknik ekibe de kukla tiyatrosu sahneleme teknikleri konusunda bilgiler veriyorum. Çalışma fırsatı bulduğum tiyatrolarda, bilgi ve deneyimimi aktarmak, yeni bir alan açmak ve bu alanı sürdürülebilir kılmak da işin önemli bir parçası. Amacım kukla tiyatrosunun istisnai bir alandan çıkıp sürekli üreten, kendi estetiği ve kadrosu olan güçlü bir disipline dönüşmesi. Bugün yetiştirdiğimiz her oyuncu ve teknik eleman, yarın bu alanın taşıyıcısı olacak; ben de bu bayrağı devretmek için çalışıyorum.

‘YÖNETMEN TEK BAŞINA HİÇBİR ŞEYDİR’
Tiyatro sizin için ne ifade ediyor?

Tiyatro, sanatın bütün dallarını içinde barındıran ve kolektif yapılan bir meslek. Yönetmen tek başına hiçbir şeydir, oyuncu tek başına hiçbir şeydir, ışıkçı, tasarımcı da öyle. Tiyatro kariyerimde kendimi hep şanslı bir insan olarak gördüm. Çünkü hiçbir zaman tek bir yere, tek bir yapıya ya da tek bir estetik anlayışa bağlı kalmadan çalışabildim. Farklı ülkelerde, farklı kültürlerden sanatçılarla birlikte üretme imkânı buldum. Kocaeli Şehir Tiyatroları’nda kurum sanatçısı olarak çalışırken her şey yolunda gitmesine rağmen hayatımın yavaş yavaş monotonlaştığını hissettim. Bu yüzden ciddi bir risk aldım ve bildiğim düzeni bırakıp bambaşka bir yol seçtim. Bu yol beni Fransa üzerinden Etiyopya’ya, “Dünya Sanatçıları” projesine götürdü.

Devamı için tıklayın: Cumhuriyet

Paylaş.

Yanıtla