"Gülüşün Güller Açsın" Dramaturji Notları

Bu metin, Mimesis Tiyatro/Çeviri-Araştırma Dergisi’nin 15. sayısında (Ocak 2009) yayınlanmıştır.
DRAMATURJİ NOTLARI[

Cüneyt Yalaz, Uluç Esen

GİRİŞ
Gülüşün Güller Açsın (GGA) 1990’lı yıllarda üniversitedeki sol muhalefet ile ilişkilenmiş üç arkadaşın arasındaki ilişkilere odaklanır. Oyunun öyküsü bu üç arkadaş arasındaki iktidar oyunlarını/ilişkilerini/mekanizmalarını temel alarak akar. Eleştiri okları temel olarak sözde özgürlükçü orta sınıf solculuğunu ve bu kesimdeki çürümeyi hedef alır. Yazarın da deyişiyle oyun “birbirine dolaştıkça yayılıp hayatı zehir eden küçük iktidar oyunlarının aptalca, kirli ve acımasız dünyasına yapılan küçük bir iç yolculuk”tur.
GGA öncelikli olarak psikolojik bağlamı öne çıkarır. Oyun karakterlerinin öznelliklerinin, öznel kurgularının çıkmaza girdiği noktada toplumsal arka plan belirgin hale gelir.
GGA’da toplumsal cinsiyet meselesi önemli bir eksen olarak ortaya çıkar. Üç arkadaşın ilişkilerine nüfuz etmiş olan erkek egemen söylem ve pratik oyun boyunca deşifre edilir ve eleştirilir. Her ne kadar üç arkadaş da özgürlükçü, muhalif, entelektüel olma iddiasına sahip bir ortamda yaşasalar da, ilişkilerinde kadına biçilen rol klasik erkek egemen dünyanın kadına biçtiği rolden farklı değildir. Farklı biçim ve düzeylerde de olsa, kadın, her iki erkek karakter tarafından da “kullanılır”. Fakat oyun boyunca bu iki erkek figürü de üstlendikleri rolün bir anlamda kurbanı olacak ve öznel kurguları hiçbir biçimde gerçekleşmeyecektir.
GGA’daki bir diğer eksen insanlar arasındaki iktidar ilişkileridir. Üç arkadaş da ilişkilerinde irili ufaklı iktidar oyunları oynarlar. Bu oyunlarda cinsellik hem bir iktidar aracı hem de bir iktidar alanı olarak ortaya çıkar. Cinsellik sözde politik bir örgütlenmenin harcı olarak kullanılır. Ayrıca cinsellik karşısındakine üstünlük sağlanmaya çalışılan bir alan olarak görülür. İnsanlar arası ekonomik ilişkiler de bir iktidar aracıdır. Kişiler ekonomik güçlerini ya da potansiyellerini kullanarak diğeri üzerinde egemenlik kurmaya çalışır.
Kişiler arasındaki iktidar ilişkilerini belirleyen bir başka öğe de politik tavırlar ve konumlanışların getirdiği hegemonyadır. Politika sisteme karşı bir mücadele biçimi olmaktan ziyade ötekine karşı bir iktidar aracı olarak kullanılır. Bir anlamda politika toplumsal bağlamdan kopuk, yalnızca öznel kurgularla belirlenen bir şey olarak algılanır. Üç arkadaşın üniversite yıllarındaki politik tavrı geleneksel sol anlayıştan ziyade, sahte bir özgürlükçülük anlayışıyla bezenmiş bir tavırdır. Üniversite yıllarındaki politik eylemliliklerine fazla bir değer atfetmez, gelecekte yapacakları “büyük işler”in hayalini kurarlar; üniversite yılları yalnızca ileride yapacakları “büyük işler”in prova edildiği zemindir onlar için. GGA biraz da “büyük aydınlıklara açılma adına küçük karanlıklarda boğulmanın” hikayesidir ve Türk solunun hastalıklarından birine işaret eder.
GGA ve Pilavdan Dönenin Kaşığı Kırılsın oyunları arasındaki ilişki oyunun yazarı tarafından şöyle açıklanır: “Gülüşün Güller Açsın’ı yazarken Uluç Esen, Sevilay Saral ve Cüneyt Yalaz tarafından yazılıp sahnelenen Pilavdan Dönenin Kaşığı Kırılsın’a gönderme yaptığımı belirtmek isterim. Orta sınıf solculuğunun eleştirisi ve insani ilişkilerin bir aşk üçgeni bağlamına da sahip olması bakımından, iki oyun arasında benzer noktalar vardır. Pilavdan Dönenin Kaşığı Kırılsın 12 Eylül sonrası orta sınıf solculuğunun çözülmesine odaklanır; Gülüşün Güller Açsın ise, bu sürecin ardından yeni kuşaklarda meydana gelen çürümeyi anlatır. Kısacası, iki oyun arasında bir çeşit devamlılık ilişkisi vardır.” Oyunu yorumlarken de bu devamlılık ilişkisi bizi etkileyen bir nokta oldu. Karakterler arası ilişkileri yorumlarken aynı zamanda iki farklı kuşağın insan ilişkilerinde nasıl bir yönelime sahip olduklarını da keşfetmeye çalıştık. Bu oyunlardaki karakterler dikkate alındığında şöyle bir ayrımdan söz edilebilir: PDKK’daki insanlar kendilerine zarar veren, özyıkımcı bir eğilime sahiplerdir; bu anlamda da bir çözülmeden söz edilebilir. GGA’da ise karakterlerin birbirleriyle kurdukları ilişkide kendilerinden ziyade karşısındakine zarar veren, karşısındakini tahrip eden bir yönelime sahip olduklarını görürüz; ki bu da çürümeye işaret eder. Her iki tavırda da bireyciliğin yansımaları gözlemlenebilir; ama iki oyundaki iki farklı kuşakta bireycilikler farklı düzeylerde ve şekillerde tezahür ederler.
GGA altı bölümden oluşur. Her bir bölümde monologlar ve iki ya da üç kişilik bir sahne vardır. Monologlar bazen bir iç konuşma, bazen bir elektronik mesaj, bazen de günlükten alınmış bir sayfadan oluşur ve ana öyküde açık kalan noktaları, bulmacanın eksik parçalarını tamamlar. Oyundaki karakterler Hande, Kamil ve Cemil, onların izdüşümleri olan (sırasıyla) Hamiye Hanım, İyi Polis ve Kötü Polis ve üç arkadaşı üniversite yıllarından tanıyan ve “farklı saflarda” mücadele etmiş olan Cevat’tır. Sahneler kısa ve kendi içinde bütünlük arz eden episodik bir karaktere sahiptir.
I. BÖLÜM
Oyun bitmekte olan bir ilişkiye dair monologlar ve bu ilişkinin enkazı üzerine inşa edilecek yeni bir ilişki girişiminin resmedildiği bir sahneyle başlar. Bu bölümde oyunun ana karakterlerine ve onların aralarındaki ilişkilere dair ilk izlenimlerimizi ediniriz. Cinselliği bir iktidar aracı ve alanı olarak gören Cemil, çalkantılı bir gönül ilişkisinden bitkin bir biçimde çıkan ve artık sağlam bir limana demirlemek isteyen Hande ve her istendiğinde yardıma koşan ve koruyucu/kollayıcı/arabulucu tavrıyla hiyerarşik olarak kendini diğer ikisinin üstünde bir yere yerleştiren Kamil.
MONOLOG CEMİL
“Cemil Hande’yle son sevişmesini bir iktidar mücadelesi biçiminde anlatır.”
Oyunun ilk monologu cinsellik-iktidar ilişkisine odaklanır. Erkek egemen bir bakışla cinselliği bir iktidar alanı/aracı olarak gören Cemil aynı zamanda bu bakışın açmazını da sergiler. Cinsellik üzerinden iktidar kurmaya çalışan erkeğin karşısında cinsel açıdan istekli, şehvetli bir kadın vardır; dolayısıyla Cemil için tam bir iktidar alanı kurmak hiçbir zaman mümkün olmamaktadır. Ne kadar aşk ve iktidar oyunları oynasa, şiddet kullansa, hakaret etse de baştan çıkarılan erkek bedeni yeniden alevlenecektir. Cemil’in kadın-erkek ilişkilerine bu iktidar-odaklı bakışı aynı zamanda kendi kendini bitiren bir şeydir; monolog, devamlı olarak kadın karşısında iktidar kurmaya çalışan ve bu beyhude çabadan yorulmuş, yılmış erkeğin trajik denebilecek bir tasviridir. Monologa acz ve yılgınlık hakimdir.
Burada ve bir sonraki monologda Cemil’in cinselliğe bakışıyla Hande’nin cinselliğe yaklaşımı (bir anlamda erkek cinselliği ile kadın cinselliği) arasında bir farklılığı not etmek gerekir. İktidar odaklı erkek cinselliği ölümcüldür; kadın cinselliği ise hayat doludur, yaşamsaldır. İktidar odaklı cinsellik tükenmeye, kaybetmeye mahkum iken, kadın cinselliği şefkati, empatiyi, üretmeyi temel alır.
MONOLOG HANDE
“Hande bir türlü kopamadığı ve kendisini aşağılık bir konuma sürükleyen ilişkisine son vermeye çabalarken annesinin hayaline sığınır.”
İlk monologda Cemil’in ağzından anlatılan son sevişmeyi bu kez Hande’den dinleriz. Hande sevişmeye ben-merkezci olmayan bir biçimde yaklaşır: Karşısındakini rahatlatmak için onunla yatar. Fakat bir önceki monologla birleştirildiğinde bu sevişmenin Hande’nin kullanıldığı bir sevişme olduğu açığa çıkar. Monologun bu kısmında melankolik ve içe dönük bir anlatımla beraber, kullanılıp atılmış olmanın öfkesi de sezinlenmektedir.
Hande Cemil’i terk eder. Cemil’in evinden ayrılışının ardından kız kardeşine gidip biraz onunla dertleşir, kız kardeş de ilişkisinin bitmesini desteklemektedir. Hande zaten bu konuda kendisini onaylayacak birinin düşüncelerine sığınmıştır. Bu onu rahatlatmaz. Evine dönen Hande’nin huzursuzluğu devam etmektedir.
Bu zayıflık anında Hande annesini çağırır: Hayali bir anne figürü ile konuşmaya başlar. Yetişkin bir kadın olarak melankolik bir hava içinde anne-çocuk ilişkisine geri dönme, annesinin sevgi ve şefkatine sığınma ihtiyacı duyar. Hayali anne kızına tembihlerde bulunmak istemektedir, ama şefkate ihtiyaç duyan Hande’nin o an tembih dinlemeye sabrı yoktur, o annesinden masallar anlatmasını ister. Annesi kızının hep gülmesini, gülüşünün güller açmasını ister. Annesiyle yaptığı hayali konuşma sonunda Hande kararını vermiştir: Artık aklını başına toplayacaktır. Annesi ona “hiç bilmediği dilde” en güzel masallarını anlatırken Hande uykuya dalacak, huzura kavuşacaktır.
Anne farklı bir düzlemi, farklı bir dünyayı temsil etmektedir. Hande’nin anlamadığı ama Hande’ye huzur veren bir dilde konuşmaktadır. Hande’nin şu an içinde olduğu dünyada, yaşadığı ilişkilerde bu dil konuşulmamaktadır.
HANDE-KAMİL SAHNESİ
“Hande kendi yaşamıyla da paralellikler içeren annesinin yaşam öyküsünü Kamil’e ilk defa anlatır.”
Hande’nin talebi sonucunda Hande ve Kamil buluşmuşlardır. Başı sıkıştığında Hande’nin koştuğu kişi Kamil’dir, çünkü Kamil’in kendisini geri çevirmeyeceğini bilir.
Hande gerçekten yaşanmış bir hikaye anlatmak ister. Kamil pek gönüllü görünmese de hikayeyi dinler: Dinlemeyi iyi bilir. Hande’nin hikayesi art arda üç adamla ilişkisi olan bir kadının hikayesidir. Hikaye melodramatik bir film senaryosu gibidir: Hamile kaldığı nişanlısı kendisini terk eden kadın, kendisine kucak açan başka bir adamla evlenir. Geri dönen nişanlı çıkan arbedede adamı öldürür. Bu sefer de yardıma koşan bir komşu kocasız kalan kadınla evlenir. Hande’nin anlattığı hikayeyi Kamil biraz burun kıvırarak, biraz inanmayarak, yer yer dalga geçerek dinler.
Kamil’in yer yer etkilense de genel olarak alaycı bir tonda dinler; ta ki Hande hikayedeki kadının kendi annesi olduğunu söyleyene kadar. Bu yeni enformasyon hikayenin bağlamını tümden değiştirmiştir. Kamil artık mesafeli bir biçimde dalga geçebileceği bir hikayeyle değil, karşısındaki yakın arkadaşının bunca yıldır sakladığı mahrem bir hikayesi ile karşı karşıyadır. Doğal olarak hikayenin neden bunca yıl saklandığını ve neden şimdi anlatıldığını merak eder. Bu sorunun cevabı Hande tarafından geçiştirilse de birkaç replik sonra Hande’nin hikayeyi anlatışının ardındaki niyet açığa çıkacaktır.
Hande Cemil’den ayrıldığını söyleyerek Kamil’den kendisine evlenme teklif etmesini ister.”
Hande doğrudan evlenme teklif etmese de Kamil’in kendisine evlenme teklifi yapabileceğini söyler. Kamil bu açıklama karşısında afallamış ama aynı zamanda heyecanlanmıştır. Fakat “rasyonel insan” olarak heyecanına kapılıp gitmez; meselenin Cemil’le ilgili boyutunu sorgular. Hande ve Cemil önceleri de pek çok kez ayrılmışlar ve Kamil tarafından barıştırılmışlardır. Hande Kamil’i ilişkilerinin bu defa gerçekten bittiğine ve beraber yemeğe çıkmaya ikna eder. Yemeğe bu defa Cemil’siz, baş başa çıkacaklardır.
Hande aynı annesi gibi zor durumda kaldığında sığınabileceği bir erkeğe ihtiyaç duymaktadır. Bunu insani bir ihtiyaç gibi görebiliriz. Hikayeler arasındaki temel fark şudur: Annesi Hamiye Hanım farklı bir zamanda ve farklı toplumsal koşullarda yaşayan bir kadın ve anne olarak korumacı bir erkeğin desteğine ihtiyaç duyar. Bir bakıma toplumsal baskının sonucu olarak bir erkekle olma ihtiyacı duymaktadır. Hande’nin durumunda ise herhangi bir toplumsal baskı ile karşı karşıya olma durumu yoktur; onunki tamamen bireysel bir tercihtir. Cemil’den ayrılışının hemen ardından dünyasındaki diğer erkeğe gider, ona sığınma ihtiyacı duyar. Bu üçlü ilişkiye öylesine gömülmüştür ki iki erkeği de dışlayan üçüncü bir yol aklına gelmez.
II. BÖLÜM
Bu sahne, gerek monologları gerekse sahnenin kendisi itibariyle, üç arkadaş arasındaki ilişkinin çözümlendiği, eleştirildiği ve sonunda bu ilişkinin dönüşü olmayacak bir biçimde parçalanmasına yönelik kritik jestin (cinayet) gerçekleştiği sahnedir. İlk sahnede ipuçları verilen ilişkinin mekanizması bu bölümde deşifre edilir. Cemil ve Hande arasındaki “tutkulu” “git-gelli” ilişki her kopma aşamasına geldiğinde, ilişkinin mimarı olan Kamil tarafından yeniden üretilir. Üniversite yıllarında belli politik, kişisel ve ekonomik hesaplarla Kamil tarafından inşa edilmiş olan bu ilişki mekanizması, bu hesaplar geçerliliğini yitirdiğinde de –eskisi kadar güçlü olmasa da– bir alışkanlık olarak sürdürülecektir. Alışkanlık olgusunun altını oyan ise I. Bölüm’de Hande’nin Kamil’e yaptığı dolaylı evlenme teklifidir. Bu teklif, Kamil’in eski hesaplardan kaynaklanan alışkanlığı terk etmesine, maziye gömdüğü aşkının yeniden alevlenmesine ve yeni hesaplarla -sonu belirsiz de olsa- yeni bir stratejiye yönelmesine neden olacaktır. Ne var ki Cemil “kolay lokma” değildir ve Kamil’in yeni stratejisini yürürlüğe sokması, Cemil’den ayrılması pek kolay olmayacaktır. İlişkilerinin dinamiğini çözümlemiş, geçmişin karanlık muhasebesini yapmış olan Cemil -Kamil’in rolünü reddetmesiyle- ilişkinin eskisi gibi yeniden üretilemeyeceğini anladığı anda bütün kirli çamaşırları ortalığa dökecek, ilişkide belki her üçünün de –en azından Kamil ve Cemil’in- bildiği ama dile getirmediği “mahrem” noktaları dile getirecek, bastırılanı sözel düzeye çıkaracaktır.
Bu sahne, gerek dil, gerekse içerik anlamında oyunun en sertleştiği bölümdür. İlk sahnedeki dingin ve anlatıya dayalı üslup, bu sahnede seyirciyi rahatsız edici derecede müstehcen konuşmalarla ton değiştirir. Bu ton değişikliği sahnenin dramaturjisinden bağımsız değildir. Erkek egemen kültür içinde devinen ve her ne kadar muhalif geçinseler de bu kültürle belli bir eleştirel mesafe oluşturmamış olan iki erkeğin konuşma dağarcığı belli düzeyde bir müstehcenlik içerecektir. II. Bölüm bir “erkek sahnesi”dir. Her ne kadar bu konuşma biçiminin öznesi Cemil olsa da, her ne kadar Kamil bu tondan rahatsızlık duysa da, erkek egemen söylem ortaklaşa kurulur. Kadın figürü karşısında cinsellik vasıtasıyla iktidar kurmaya çalışan Cemil’in karşısında, koruyucu, kollayıcı, “dert ortağı” ve gizli “pezevenk” olan Kamil de kadın karşısında erkek egemenliğini farklı bir model içinde üretir. Bunlar göz önüne alındığında sahnenin müstehcen bir dille flört etmesi, seyircide rahatsız edici bir seyire yol açması, farklı düzeyde de olsa iki erkeğe eleştirel bir tavır geliştirmesi anlamını taşır.
MONOLOG HANDE
“Hande Kamil’le geçirdiği gecenin devamında evlilik teklifinin ciddiyetini dile getirir.
Kamil’le buluşmasının ertesinde günlüğüne yazdığı satırlardan oluşan bu monologda Hande ilk bölümde örtük olan bir gerçeği ifade eder: Kamil’in olası bir evlenme teklifine tereddütsüz olumlu yanıt verecektir.
Hande’nin monologundan geçmişte iki erkekle de –farklı düzeylerde de olsa- cinsel bir deneyime sahip olduğunu öğreniriz. Kamil’le yaşadığı ilişki sadece öpüşme düzeyinde kalmıştır. Cemil’le olan ilişkisinde ise cinselliğin ön plana çıktığı tutkulu bir birliktelik yaşamıştır.
MONOLOG CEMİL
“Cemil Hande’yi Kamil’in elinden alışını böbürlenerek anlatır. Hande’yi aşağılasa da yeniden bir araya gelmek için Kamil’i yardıma çağırır.”
Monolog narsistik bir söylemle açılır. “Beğenilmenin ilk şartı kendini beğenmektir.” Cemil Kamil’in hiçbir zaman bu formüle uygun davranmadığını, bu sayede de Hande’yi kendisinin “kaptığını” düşünür. Monolog boyunca yeniklikten kaynaklanan bir agresiflik, bir üstünlük kurma kaygısı gözlemlenir.
Bütün monolog boyunca Cemil gel-gitli bir ruh halindedir. Hande’nin ayrılığı onu bu kez derinden sarsmıştır ve bu ayrılığa, geçmişteki ilişkilerine dair yorumları sık sık birbiriyle çelişir. Cemil monolog boyunca yer yer gerek Hande’yi gerekse Kamil’i küçümseme ihtiyacı duyar. Bunda, aslında bu insanlar karşısında yaşadığı aşağılık duygusunun etkili olduğu söylenebilir. Bu üçlü ilişkide sık sık Kamil’in “bilgeliği” ve Hande’nin “canlılığı” karşısında ezilen Cemil, zayıflayan egosunu yeniden kurmak için çabalar. Kamil’in cinsel pasifliğiyle alay eder; Hande’yi aşağılarken erkek egemen söylemin farklı veçhelerinden faydalanır: kadınını aldatmaktadır; kadını anne adayı olarak görmemekte, cinsel bir obje olarak görmektedir; kadından kalan birincil imge ‘muamelesinin iyi olması’dır.
Cemil’in sözlerinden üçlünün ilişkisine dair şu veriler çıkarılabilir:
Cemil’e göre Hande’yle olan ilişkisi anlaşmalı bir biçimde “aldatma hakkı”nı içerir. Cemil bu hakkı sık sık kullanmış, Hande kullanmamıştır.
Hande Cemil’i terk etmiştir. Cemil terk eden mi, terk edilen mi olduğu konusunda çelişkidedir.
Cemil’in ilişkiyi yeniden kurabilmek için yine Kamil’e ihtiyacı vardır.
MONOLOG KAMİL
“Hande’ye dönük arzusu yeniden alevlenmiş olan Kamil aralarındaki üçlü ilişkini dinamiğini değiştirmek üzere Cemil’le görüşmeye gider.”
Kamil sıkıntılı bir biçimde Cemil’le olan telefon konuşmasını anlatır. Sıkıntılıdır, çünkü Hande ile yemeğe çıkmıştır ve “yeni ufuklara yelken açma” planları içindedir. Ama Cemil’in telefonu bu planları bozmuştur; ilişkinin yeniden, alışılageldik haliyle restorasyonunu talep edecektir. Ama bu kez Kamil arabulucu/pezevenk rolünü reddetmek, bizzat kendisi ilişkinin öznesi olmak istemektedir.
Kamil’in sözlerinden üçlünün ilişkisine dair şu veriler çıkarılabilir:
Cemil her başı sıkıştığında Kamil’den yardım ister; Kamil de yardıma gider. Bu yardım Hande’yle olan ilişkinin restorasyonu da olabilir, ekonomik bir sorunun çözümü de.
Cemil’in kendisine ihtiyaç duyması Kamil’in gururunu okşamakta, bu ilişki biçimini rutin olarak sürdürmektedir.
Kamil artık bu üçlü ilişkiyi parçalamak, Cemil’i dışlayan bir ilişki modeli oluşturmak niyetindedir.
CEMİL – KAMİL SAHNESİ
“Buluşma: Cemil üçlünün gerçekleşmeyen gençlik ideallerini hatırlatır. Hande konusunda Kamil’in ağzını arar. Beklemediği yanıt karşısında Kamil ile Hande’nin geçmişteki birlikteliğini hatırlatarak onunla dalga geçer.”
Konuşmanın başında Kamil’in diyalog kurmakta isteksiz olduğu hissedilir. Daha önce alışkanlık haline gelen ilişki biçimini yeniden üretmemeye kararlı gibidir. Cemil yakıcı bir yerden konuya girer. Geçmişteki ortak “devrimci” ideallerinden, yazarlık/şairlik hayallerinden dem vurur. Kamil ise bu ideallerin gençlik yıllarında kalmış şeyler olduğunu düşünür gibidir. Yenilgiyi kabullenmiş bir “eski devrimci” görüntüsü çizer. Fakat Cemil’in hala –sadece kendine de olsa- yazmaya devam ettiğini öğrenmesi onu –beklenmedik ölçüde- şaşırtır ve heyecanlandırır. Bu heyecan, Cemil’e yönelik bu beklenti Kamil’in oyun boyunca sürecek aymazlıklarından biridir.
Cemil’in Hande’yle ilgili sorusuna kaçamak cevap verir. Fakat bu kaçamak cevabın (“Bilmiyorum…Üzgündü biraz, ama konuştuktan sonra düzeldi morali.”) içinde hem kendini önemseyen bir yan, hem bir olgun ağabey tavrı, hem de Hande ile ilişkilerinde farklı bir yönde gelişme yaşandığı iması vardır. Cemil ise doğrudandır: “Yoksa onunla yattın mı?”
Cemil Hande ile Kamil arasında yaşanmış olan “öpüşme olayı”nı bilmektedir. Kamil’in olgun ağabey tavrını kıracak şekilde öpüşme vakası üzerinden Kamil’le dalga geçer. Kamil ise bu dalga geçişe oraya çağrılma sebebini sorarak karşılık verir: Cemil’e, kendisine muhtaç olduğunu hatırlatır.
“Cemil borçlarını kapatabilmek için varlıklı babasının güvenini Kamil ile kazanmaya çalışacaktır. Yıllardan beri hayalini kurdukları yayınevini açmayı önerir. Kamil’in yanıtı olumsuzdur.
Birinci mesele Cemil’in yaşadığı ekonomik krizdir. Oradan buradan iş kurmak bahanesiyle borç para toplamış, bu paraları batırmış, babasından yardım istemiş ama olumlu yanıt alamamıştır. Kamil’den babasını ikna etmesini ister –anlaşılan Cemil’in babası Kamil’i sevmekte, güvenilir bulmaktadır. Cemil Kamil’i yumuşak karnından vurmaya çalışır: Birlikte bir iş kurmayı, bir yayınevi açmayı teklif eder. Geçmişte de benzer boş teklifler, başarısız iş kurma denemeleri yaşandığı için Kamil bu öneriyi geri çevirir. Üstelik kendisine göre planları vardır. Cemil gibi bir anda voliyi vurma planları kurmaktansa, rasyonel bir küçük burjuva olarak “ufak ufak bir şeylerin birikmesi” yöntemini tercih etmektedir.
“Kamil Hande ile Cemil’in arasını bulmayı reddeder. Bunun üzerine Cemil aralarındaki üçlü çarpık ilişkiyi pis bir dille ortaya döker. Aralarında çıkan arbedede Kamil Cemil’i öldürür.”
Cemil Hande’nin kendisini terk ettiğini, ama kendisinin bunu istemediğini söyleyerek Kamil’den yardım ister. Kamil eski ilişki mekanizmasının ironik bir tarifini yapar ve artık bu mekanizmanın yeniden üretilemeyeceğini söyler. Bunu yaparken de sebebi dışsallaştırır: “Hande’yi kararlı gördüm bu sefer.”.
Ayrılma kararının aktif öznesinin kim olduğu tartışmasında Cemil yenilginin de verdiği agresiflikle terbiyesizce konuşmaya başlar. Cemil’in bu tarz konuşmalarına alışık olan Kamil bu kez tepkisiz kalamaz; çünkü artık Cemil’in küfrettiği kişi Kamil’in kendi sevgilisidir.
Cemil ve Kamil arasındaki tartışmada Cemil’in git-gelli ruh hali (öfke, zayıflık, alay, ihtiras) dikkat çekicidir. Kamil’in, Hande’nin geri dönmeyeceğini kesin bir dille ifade etmesinin ardından Cemil son kozunu oynar: yıkılmış insan ruh haline geçer. Bu geçiş, bir taktikten ziyade Kamil ve Cemil arasındaki eski ilişki biçiminin yeniden üretilmesi denemesi olarak yorumlanır: Cemil Kamil’in omzuna yaslanıp “çocuk gibi ağlar”. Bu kritik anda Kamil bir an kararsızlık yaşasa da eski ilişki biçimini yeniden üretmeyeceğini ifade eder; Cemil’i reddeder.
Bu red, tüm kozlarını oynamış –ve istediğini alamamış- Cemil’in agresifleşmesine ve gerçekleri tüm çıplaklığıyla dile getirmesine yol açacaktır. Cemil’in ilişkiye dair yaptığı çözümleme, kaba, açık/saçık ve saldırgan bir dille ifade edilse de son derece gerçekçidir. Bu çözümlemenin satırbaşları şöyle sıralanabilir:
Aralarındaki ilişki Tanrı-Adem-Havva üçlüsü metaforuyla ifade edilir. Kamil (Tanrı) haşarı, sempatik, delikanlı şair adayı Cemil’i (Adem) adam edecek, onun kitaplarına önsözler yazacak, onu “yaratacaktır”. Bu projeyi gerçekleştirmek için Cemil’e bir yol arkadaşı, bir sevgili, bir yatak arkadaşı gerekir; bu da Hande (Havva) olacaktır; Tanrı Adem’i bu yolla (Havva sayesinde) elinde tutacaktır. Adem ile Havva “düştüklerinde”, “şehvete battıklarında” Tanrı gelip onları kurtaracaktır.
Cemil ve Hande’nin uç noktada cinsel deneyimleri vardır ve bu deneyimlerde Hande de aktif öznedir.
Cemil ve Hande’nin yaşadıkları, Kamil’in yapmak isteyip de cesaret edemediği şeylerdir. Kamil Hande’yi hayali bir cinsel obje gibi görüp kendini tatmin eder.
Diğer metafor: Pezevenk (Kamil) – Orospu (Hande) – Müşteri (Cemil)
Cemil diyalog-tartışma boyunca farklı tonlar kullanır: saldırganlık, küfür, alay, provokasyon, vb.
Gerçekliğin tüm çıplaklığıyla ortaya döküldüğü noktada Kamil’in yapabileceği iki şey vardır: bu gerçeklikten kaçmak ya da bu gerçekliğin açığa dökülmesine neden olan şeyi ortadan kaldırmak. Önce birincisini dener. Fakat Cemil kaçmasına izin vermez. Yapabileceği tek şey kalmıştır: Cemil’i ortadan kaldırmak.
Cemil’in söyledikleri ne kadar doğru da olsa bunları dile getiriş biçimindeki saldırganlık, seyircide Cemil’e karşı bir cephe alma etkisi uyandırır. Seyircilerin çok büyük bir çoğunluğu Cemil’in ölümüne üzülmez, hatta bir kısmı bu unsurun ortadan kalkmasıyla rahatlar. Her ne kadar gerçekleri ifade eden öğe ortadan kaldırılmış olsa da Pandora’nın kutusu açılmış, her şey açıkça ortaya dökülmüştür. Seyirci bu sahnede Kamil’le özdeşleşse de, cinayete ortak olsa da, oyunun geri kalan kısmında onu artık bir “pezevenk” olarak izleyecektir.
III. BÖLÜM
İki erkeğin Hande üzerinde kurdukları tahakküm bu bölümde açığa çıkar. Kamil, Hande- Cemil ilişkisinin mimarıdır. Kamil ve Cemil arasındaki bu danışıklı döğüşte Hande aradaki bağı kuran cinsel bir nesneye dönüştürülmüştür. Hande ise melodramatik bir şekilde kendisini annesiyle özdeşleştirmeye çalışır. Koruyucusu Kamil’e sığınmaya ve Cemil’le yaşayamadığı romantik birlikteliği onunla yaşamaya hazırlanır.
İyi Polis-Kötü Polis klişesi iki erkeğin Hande üzerinde kurduğu tahakküm ve faydalanmacı ilişkiye metaforik bir göndermedir. Polisler aynı zamanda Kamil ve Cemil’dir. Aydın adayı kisvesindeki iki erkek imgesinden avam maşist söyleme kolayca geçiliverir. Erkeklerden biri cinselliği bir iktidar aracı olarak kullanıp kadını aşağılayacak, diğeri kollamacı bir maşist söylemle durumu onarmaya çalışacaktır. İster aşağılasın ister kollasın ikisinin de amacı ondan faydalanmaktır. Biri kadın üzerindeki tahakkümünü sürdürebilmek için diğerinin söylemine ihtiyaç duyar.
Cemil’in Kamil tarafından öldürülmesinden sonra geriye dönüşü olmayan biçimde değişecek yaşamların ilk yönelimleri ortaya çıkar. Cemil’in ölümü geriye kalanlarda bir rahatlama yaratmıştır. Üçlü ilişkinin bitmesi için bir anlamda Cemil’in ortadan kaybolmasına ihtiyaçları vardır. Kamil işlediği cinayeti kahramanca bir eylem biçiminde anmaya çalışır. Cemil’in kanı üzerinden Hande’ye aşkını ilan eder. Cemil’in defterinden aralarındaki ilişkinin çarpıklığı ortaya dökülür.
MONOLOG CEMİL
“Cemil Hande ile ilk cinsel birleşmesini anlatır.”
İlişkinin cinsel birleşmeye taşınması aylar almıştır. Cemil, bilinçli ya da bilinçsiz Kamil’in ilişkideki kurucu rolünün farkındadır. İlişkinin yatağa taşınmasında da Kamil’in teşvik edici rolü olduğu hissedilmektedir. Hande’yle ilk cinsel birleşmeleri romantik bir aşk ritüelinden çok uzaktır. Cemil açısından bir tatmine dönüşememiş, bunda birleşmeye tanıklık etmiş Kamil’in hayali etkili olmuştur. Hande açısından ise cinsel birleşme zoraki bir teslimiyet biçiminde yaşanmıştır. Cemil’e güvenmediği hissedilir. Terk edilmeyeceği garantisini ondan tekrar tekrar almak ister.
Cemil’in sevişmeyi Kamil’e ballandıra ballandıra anlatması cinsel birleşmeyi teşvik edenin Kamil olduğu çıkarımını güçlendirir. Ancak cinsel birleşmenin gerçekleşmesi Kamil için de üçlü arasındaki ilişkiyi farklı bir boyuta taşır, zira Hande kendisinin de arzuladığı kadındır. Cemil ilişkiyi sahtekarlıklar üzerine kuracaktır –birlikteliklerini mükemmel bir cinselliğin yaşandığı bir ilişki olarak Kamil’e yansıtır. Hande ise aldatılmalara, hor görülmelere rağmen kolay kolay kopamayacağı bir ilişkiye kendini bağlamıştır. Kamil bundan böyle sürekli tamirci rolüne soyunacağı bir ilişki yaratmıştır.
MONOLOG KAMİL
“Kamil işlediği cinayeti kahramanca bir eylem gibi yorumlamaya çalışır. Cinayetin kanı üzerinden Hande’ye aşkını ilan eder.”
Tek başına okunduğunda cinayet şövalyevari bir klişe ile anlatılır; iyi, aşkı uğruna kötüyü öldürür. Üstelik cinayet işlediği için en ufak bir vicdani hesaplaşmayı dile getirmez. Bu “kahramanca” işlenmiş cinayet Hande’ye aşkını ilan etmesi için vesile olur. Böylece ona karşı geçmişten beri beslediği arzuların da itirafını yapar.
“Yendiği” kişi cinsel cazibesi, parası ve cüreti olan, kendi yarattığı rakibi güzel (cemil) erkektir. Sevdiğinden ayrı düşmemek için kendi yarattığı “kötü” kahramanı şimdi kendisi yok etmiştir.
MONOLOG HANDE
“Hande’yi Cemil’in ölümünden çok Kamil’in girdiği risk ilgilendirir. Kendi hikayesini annesinin hikayesiyle melodramatik bir biçimde özdeşleştirir. Şimdiye kadar yaşamadığı romantik aşkı Kamil’de arar.”
Cemil’in öldürülmesi değil de Kamil’in girdiği risk Hande’yi endişelendirir. İlk tepkisi cinayet kanıtlarını yok etmek üzerinedir.
Hande Cemil’le olan ilişkisini bitirmiş görünse de aslında Cemil’in ölümüne kadar son noktası konulmamış bir ayrılıktır bu. İlişkinin Hande’nin kafasında tamamen bitmesi ve Kamil’in de aşkını itiraf etmesi için Cemil’in ortadan kalkması gerekmiştir. Aslında Hande bu ilişkiyi tek taraflı olarak bitirememiş, son noktayı koyması için Kamil’den açık bir yardım istemiştir. Ama Kamil ilişkiyi umulmadık bir sonla bitirmiştir.
Annesiyle hayali bir konuşma yapar. Kendi durumunu onun durumuna benzetir. Onun gibi başka birinin koruyuculuğuna ihtiyaç duymuş ve koruyucusu da kötü adamı öldürerek görevini yerine getirmiştir.
Cemil’le yaşadığı ilişkiyi aşağılayıcı olarak tanımlar. Romantik bir sevişmeyi bilmediğini söyleyen Hande bir anlamda ilişkiye dair gerçekçi bir tanımlamayı ilk defa açık yüreklilikle yapar. Hande Cemil’le olan ilişkisinde esirgediği duygusallığı ve şefkati Kamil’le paylaşacaktır. Ama bu güne kadar böyle “romantik” bir ilişkiyi yaşamamıştır. Bu noktada Kamil’e yönelik duyguları belirsizdir. Daha çok koruyucusunun himayesini kabullendiği hissedilir.
İYİ POLİS – KÖTÜ POLİS – HANDE SAHNESİ
“Polisler Hande’yi sorgular. Sorgulama sırasında polislerin katilden ziyade paraların peşinde oldukları anlaşılır. Polislerin Hande’ ye yönelik tavırları Kamil-Cemil ikilisinin tavırlarının bir parodisini oluşturur.”
Babacan ve kollayıcı polis ile Hande’yi orospu yerine koyan polisin sorgulaması Kamil ve Cemil’in Hande’ye olan tavırlarına da bir göndermedir.
Başlangıçta sorgulama bir cinayet soruşturması kisvesinde olsa da işin aslı sonradan açığa çıkar. Cemil bir borç batağına saplanmıştır ve polisler Cemil’in alacaklılarıyla ortak çalışmaktadır. Polislerin sorgulamadaki hedefleri Cemil’in parasını aldığını düşündükleri Kamil’in yerini bulmaktır. İki polisin de çıkarları özdeştir. Parayı bulacak ve bundan pay alacaklardır. Kendi çıkarları için Hande’yi aşağılar ve ona baskı yaparlar. Hande bu durumu fark ettiğinde onu daha da sıkıştırmaya ve bunun Hande’nin iyiliği için olduğuna ikna etmeye çalışırlar. Hande hayatına istem dışı olarak giren bu iki figürden yalnızca bu sorgu seansı ile kurtulamayacaktır. Onu yine arayacakları tehdidini savururlar.
Sahnelemede Cemil-Kamil karakterleri seyircinin gözlerinin önünde ufak kostüm değişiklikleri yaparak Polislere dönüşürler. Birinin aslında diğeri olduğuna yönelik gönderme net olarak yapılır. Fiziksel kişilendirmeleri diğer iki karakterden çok da farklı değildir. Biraz daha kaba ve maşist avam bir söylemle Hande’yi sorgularlar. Biri bacım muhabbetiyle ona yaklaşırken diğeri onu orospu yerine koyar. Rolleri gereği birinin aşağılayıcı diğerinin kollayıcı olması gerekmektedir.
Kamil-Cemil-Hande üçlüsü için de benzer bir şey geçerlidir. Üçlü arasında sözde sıkı bir dostluk varken Cemil çirkin bir şekilde yatak maceralarını Kamil’le paylaşır. Kamil de “dost” tavrını her ayrılıklarında Hande’yi Cemil’e dönmeye ikna etmek yönünde gösterir. Kamil Hande’den kopamamaktadır çünkü ona karşı tutkuları vardır. Cemil’den kopamamaktadır çünkü idealini gerçekleştirmek için onun parasına ihtiyacı vardır. Birinden kopması diğerinden de kopması anlamına gelecektir.
IV. BÖLÜM
Bölüm boyunca karakterlerin geçmişleri ve şimdiki konumlanışlarının muhasebesi yapılır. Cemil’in ölümüyle birlikte kendilerini polisiye bir kaçma kovalamacanın da içinde bulurlar. Cemil’in ölümü yaşamlarının akışının değişmesinde belirleyici olsa da, aslında yaşadıkları sarsıntı o ana kadar hayata karşı sergiledikleri tutumları ile ilgilidir.
Hande hala kayıtsız şartsız Kamil’e destek vermeye ve onu içinde bulunduğu durumdan kurtarmaya çalışır. Cemil’in defterinden Kamil’in çıkarcı yönünü öğreniriz. Cemil kendi şiirlerini yayınlayacağı bir yayınevi hayalinin peşinde koşarken Kamil Cemil’in parasıyla kuracağı yayınevinin peşindedir. Kamil kendisinin ve arkadaşlarının değişik açmazlarını açıkça ortaya koysa da bunları görmezden gelmeye devam eder. Cevat karakteri de üçlüyü kendi politik bakışıyla değerlendirir. Kamil’in ilişki yumağındaki örgütçü rolü belirginleşir. Gençliklerinde şair, yazar, aktivist olma potansiyelleri taşıyan karakterlerin gençlik ideallerinin çok uzağında bir yaşam sürdükleri ortaya serilir.
MONOLOG HANDE
“Hande Kamil’e kayıtsız şartsız destek vermeye çalışır.”
Hande’nin tavrı polisiye bir işe bulaşmış olmanın verdiği tedirginliği vurgular. Cemil’in öldürülmüş olmasının etkileri pek hissedilmez. Dahası öldükten sonra bile bir alacak verecek belasını başına saran Cemil’e sitem eder. Aldığı kişisel tedbirler hep Kamil’i korumak yönündedir.
MONOLOG KAMİL
“Kamil geçmişte tanıdığı bir yorgun devrimci olan Cevat’ın pansiyonuna sığınır.”
Kamil geçmişini, işini terk ederek kayıplara karışmıştır. Sığındığı liman üniversitedeki geçmişinden tanıdığı eski aktivist Cevat’tır. Anlaşılan gündelik yaşamında çevresinde bulamayacağı sorgusuz sualsiz bir yardımı Cevat sağlamıştır ona. Yaza kadar planını yapmıştır ama sonrası belirsizdir. Cemil’in borç meselesini öğrendiği o ana kadar birlikte bir yayınevi kurma teklifini ciddiye aldığı sezilmektedir. Cemil’in kendisini kullanmaya çalışmasına kızgındır.
MONOLOG CEMİL
“Kamil’in kendisiyle olan kullanmacı ilişkisini ilk deşifre edişini anlatır.”
Cemil Kamil’le olan ilişkisini deşifre eder: Cemil şiir yazamadığını ona açtığında Kamil durumu önemsemez. Kuracakları yayınevinde başka kitaplarla başlangıç yapabileceklerini söyler. Cemil bu andan itibaren Kamil’in kendisiyle kurduğu çıkar ilişkisini deşifre etmeye başlamıştır. Kamil’in asıl hedefi Cemil’in babasının parasını kullanarak bir yayınevi açmaktır. Cemil bundan sonra Kamil’i yayınevi kurma vaadiyle yıllarca bekletecektir.
MONOLOG KAMİL
“Kamil iki arkadaşının ve kendisinin açmazlarını itiraf eder. Ama kendine itiraf ettikleri pratik bir özeleştiriye dönüşemez. Hande ile kuracağı küçük dünyanın hayalini kurar.”
Öğrencilik idealleri hiçbir zaman gerçeğe dönüşememiş, dahası yaşamlarını yalanlar üzerine kurmuşlardır. Cemil baba parası yemeye devam etmiş, Hande amaçsız bir şekilde iş değiştirip durmuş, aileden kalan evlerin kira gelirine sığınmıştır. Kendisinin yayınevi kurma hayali de bir türlü gerçekleşmemiştir. Üçünün de asıl eylemi beklemektir. Yazmaya başlamayı, yayınevi kurmayı, bir şeyler olmayı, aydın olmayı hep beklerler.
Kamil bunun itirafını kendine yapsa da asıl olarak cesaret edemediği şey aydın olabilmenin yükünü omuzlayamamaktır. Üniversite sonrası yaşamında muhalif basında bulduğu işi bir deneyim basamağı olarak kullanmıştır. Bunu yaparken muhalif basının içinde bulunduğu bir açmazdan yararlanmıştır: entelektüel donanımlı insan gücü eksikliği. Aslında bu faydalanma karşılıklıdır. Muhalif basın da yazara-gazeteciye ihtiyaç duymaktadır. Ama sonunda maddi açıdan rahat bir yaşam ve kariyer hırsı ağır basmış, döneminde kendisine benzer pek çoklarının yaptığı gibi muhalif basında edindiği deneyimle holding medyasına kapağı atmıştır. Fakat buralarda da köşeler kendisinden önceki eski muhalif kuşak tarafından kapıldığı için ancak arka sırlarda yer kapabilmiştir. Bir yayınevi açmak ideali kolayca ev, araba almaya dönüşmüştür.
Bütün bu itirafları yapmasına rağmen gerçeklikle yüzleşmekten kaçınır ve Hande’nin küçük çaplı kira geliriyle kuracağı yayıncılık işinin hayalini kurar.
CEVAT- KAMİL SAHNESİ
“Cevat ve Kamil geçmişlerinden gelen politik çekişmelerin komik hesaplaşmasını ciddi bir tavırla yaparlar.”
Cevat ve Kamil üniversite yıllarında muhalif saflarda yer almış iki farklı “devrimci” tipini temsil ederler. Cevat dogmatik bir söylemin belirlediği devrimci bir hareketin eski aktivistidir. Kamil’lerin grubunun üniversite yıllarında sergilediği küçük burjuva tavırlarla alay ederken, Kamil de onların gelenekselciliğiyle dalga geçer. Her ikisi de kopamadıkları gençlik dönemleriyle ilgili bir söylem kurarlar. Artık geride kalmış politik kimliklerini yeniden üretmeye çabalarlar. Bu durum sol muhalefetin açmazlarından birini sergilemeye olanak verir.
“Üç arkadaşın öğrencilik yıllarındaki halleri Cevat tarafından o zamanlar içinde bulunduğu hareketin gözüyle anlatılır. Cevat kendi politik yaklaşımlarını da gözler önüne serer.”
Cevat Cemil’in kötü bir şiirini beğenerek okur. Onların gözünden Kamil’lerin küçük burjuva grubu halkı için yazıp çizecek, kendileri ise halkı için dövüşecektir. Grubun örgütleyicisi Kamil bir gerçeği yeni öğrenir: Cemil bir devrimci yazar adayı olarak Cevat’lar tarafından çıkarılan devrimci dergide yazmaya davet edilmiştir. Üstelik Hande de Cemil’i kazanmak için bir koz olarak düşünülmüş, derginin sanat sayfası sorumlusu olarak önerilmiştir. Sevgililik ilişkisi üzerinden örgütlenme taktiği Cevat tarafından bir özeleştiri konusu olmaktan uzaktır. Bunu doğal bir örgütlenme modeli olarak görür. Aslında Kamil de kendi grubunu ve bireyci ideallerini gerçekleştirmek için benzer bir taktiğe başvurmuştur.
Cevat üçünü de potansiyelleri olan insanlar olarak yorumlar. Cemil toplumcu şiirler yazan şair adayı; Hande eylemlerde ön saflarda koşarak onları bile zorlayan bir aktivist; Kamil duvar gazetesindeki yazılarından fikir arakladıkları bir aydın adayıdır. Kendilerini ise eyleme endekslenmiş bir yaşam süren, teorik anlamda kendilerini geliştiremeyen bir grup olarak tanımlar.
“Karşılıklı olarak birbirlerine kendi yaşamlarını, içinde bulundukları politik durumu anlatırlar.”
Cevat’ın samimi itirafları karşısında Kamil kendi yaşadığı süreci yorumlar. İşler hiç de Cevat’ın söylediği gibi devam etmemiştir. Karşılarında konumlandıkları geleneksel sol hareketin hapishaneye derdest edilmesiyle birlikte kendi altları da boşalmıştır. Sorunu dışsallaştırarak suçu okula gelen yeni kuşakta arar. Onları kendilerinin kopyası olmakla suçlar. Cevat’ın yorumu ise farklıdır: Kopya olan aslında kendileridir. Eylemliliklerinde hep önceki kuşağı ciddi bir sorgulamaya tabi tutmadan örnek almış, taklit etmiş kayıp bir kuşağın temsilcisidir. Hapiste yattığı yıllarda mücadeleci kimliğinden sıyrılmış, sonrasında ise örgütünden bir kopuş yaşamıştır. Baba ocağında yaptırdığı pansiyonundan eski örgüt arkadaşlarının mücadele uğruna öldükleri haberlerini gazetelerden okumuştur. Bu onun için son darbe olmuş ve artık bir süredir de tamamen dünya meselelerinden elini eteğini çekmiş, münzevi bir yaşamı tercih etmiştir. Trajik bir şekilde yaşamı içinden kaçılamayacak bir hapishane şeklinde tasvir eder. Eski ideolojisini belirleyen “politik öncü öznelerin dünyayı değiştirebileceği” düşüncesi farklı bir paradigmaya evrilmemiştir. Artık düşüncesi “dünya bu şekilde değişmiyorsa mücadele etmenin bir anlamı yoktur” şeklindedir. Yine de kendi kurduğu dünyasında yaşamdan el etek çekerek bir nevi bir derviş pratiğiyle yaşamaktadır.
V. BÖLÜM
Bu bölüm bir anlamda oyunun birinci finalidir. Hayali düzlemde Cemil ve Kamil’in izdüşümleri olan İyi Polis ve Kötü Polis’in Hamiye Hanım tarafından öldürülmesi aynı zamanda Hande’nin kafasında Cemil ve Kamil’in defterinin dürülmesi anlamını taşır. Hande’nin bu sahnede zihinsel olarak gerçekleştirdiği “bağımsızlaşma” bir sonraki sahnede reel düzlemde, pratikte gerçekleşecektir.
III. Bölüm’de agresif, rahatsız edici ve karanlık yüzlerini gördüğümüz İyi Polis ve Kötü Polis bu sahnede birer komedi karakterine dönüşürler. Sorgu sahnesindeki iktidarları Hamiye Hanım ve onun lezzetli yemekleri karşısında yıkılır. Her iki anlamda da yiyicilikleri onların sonunu getiren şey olacaktır.
Kişilerin birbirlerini eleştirdikleri/tasvir ettikleri monolog bölümleri aralarındaki ilişkinin eksik parçalarının seyirci tarafından tamamlanmasına hizmet eder. Ayrıca Cemil’in defterini okumuş olan Hande’nin “aydınlanması” da bu sahnede gerçekleşir. Bu sahnedeki monologların “birbirine hitap” tarzında yazılmış olması nedeniyle üç arkadaş da sahnede bulunur ve sanki bir mahkemede birbirlerini itham edercesine ya da kendilerini savunurcasına bir monolog biçimi icra edilir.
MONOLOG KAMİL
“Geleceği belirsizleşen Kamil biraz öfkeli, biraz nostaljik, biraz melodramatik bir biçimde geçmişi hatırlar.”
Geleceği belirsizleşen Kamil geçmişine yönelir.
Ağırlıklı olarak Hande’ye hitap eden Kamil’in monologunun her paragrafı ayrı bir bölüm olarak değerlendirilebilir.
1. Hande’nin eylemlerdeki aktifliğini, gözü karalığını anlatır. Eylemlere katılış sırası Hande, Cemil, Kamil şeklindedir. Eylem sonraları yeniden geleceğe dair planlar, projeler konuşulur.
2. Üniversitedeki edebiyat grubu yalnızca bir basamak olarak görülür. Bu grupta yalnızca ileride yapılacak “büyük işler”in provası yapılmaktadır. “Büyük aydınlıklara açılma adına küçük karanlıklarda boğulmanın” hikayesidir. Üstteki paragrafta da burada da üniversite sırasında gerçekleştirilen eylemlere ya da kültürel etkinliklere fazla bir değer atfedilmez. Önemli olan gelecekte yapılacak “büyük işler”dir. Bu yaklaşım küçük burjuva itkilerle hareket eden orta sınıf solculuğunun “futuristik” eğilimlerine, bugünü es geçip hayali bir geleceğe dair “devrimci” planlar kurma hastalığına işaret eder. Cemil ve Hande’nin bir süre sonra edebiyat grubu toplantılarına katılmayı bıraktıklarını, Kamil’in yalnız kaldığını görürüz.
3. Aslında yalnız da kalmamıştır. Yeni bir kuşak gelmiştir. Ama Kamil’in bu kuşağa tepeden bakan tavrı, onu yalnızlaştırır; yeni örgütlenme perspektifleri geliştirmeyi düşünmez. Yaptığı tespitte doğruluk payı olsa da (yeni kuşağın üniversite öğrencisi değil de ortaokul öğrencisi gibi olması), asıl olan onun bireyci bir yaklaşımla yeniden örgütlenme faaliyetinden kaçınmasıdır.
4. Cemil ve Hande artık onu terk etmiş, sefahat alemine dalmışlardır. Kamil’in destek taleplerine cevap verecek durumda değillerdir artık.
5. Geçmişlerine dair bir karanlık nokta daha aydınlanır. Hande Cemil’den hamile kalmış, kürtaj yaptırmış ama bu süreçte Cemil olanlarla ilgilenmemiş, bu riskli operasyon sırasında Hande’nin yanında olmamıştır. Kamil’e olanları anlattığında sarhoştur. Cemil bu tavrıyla kendisinin erkek egemen yaklaşımının ne kadar uç noktalara varabileceğini göstermektedir.
6. Kamil o kritik dönemde Hande’nin evinin önüne kadar gitmiş ama kapıyı çalamamıştır. Bu durumu romantize etse de sonuçta Kamil de bu zor günlerinde Hande’yi yalnız bırakmıştır.
MONOLOG CEMİL
“Cemil’in günlüğü Hande-Kamil ilişkisini de olanaksız hale getirir .”
Cemil yine açık sözlülükle yaşadığı durumu ortaya serer. Herhangi sanatsal bir kaygısı olmaksızın, yaşadıklarını, yazmak istediklerini, istediği edebi biçimde (örn. düzyazı) yazmakta, kendisiyle ve arkadaşlarıyla ilgili mahrem konuları da kağıda dökmektedir. Kadını (Hande) cinsel obje gibi gören bakışı bir kez daha açığa vurulur. Ama yazısının nesnesi yalnızca Hande değildir. Kamil’le ilgili karanlıkta kalmış şeyleri de yazmaktadır; bu yüzden Kamil’in endişe etmesi gerekir. Son cümlesi ile yine bir gerçekliği açığa vurur: Bu yazma eylemi hem Kamil’in en büyük yatırımı olan “şair Cemil”in sonunu haber verir, hem de Hande’yi Kamil’den koparacak zemini oluşturur. Defter ortaya çıktığında Cemil kendisiyle birlikte Hande’yi de Kamil’den koparacaktır.
MONOLOG HANDE
“Hande üçlü ilişkiyi ve Kamil’in konumunu Cemil’in defteri sayesinde çözer.”
Hande’nin monologu onun “aydınlanmasının” şiddetli bir dışavurumudur. Cemil’in defterini okuyan Hande en yakın arkadaşlarıyla olan ilişkisinin yıllardır yalanlar üzerine kurulmuş olduğunu anlar. Ne Cemil “şair adayı”dır, ne de Kamil her zaman ona destek olacak “güvenli bir liman”. Cemil bir porno yazarıdır, Kamil ise bir pezevenk. Bu gerçekle radikal bir biçimde yüzleşen Hande, kendine göre radikal bir eylem yapmak durumundadır. Bu eylemi gerçekleştirecek gücü annesinde, hayali Hamiye Hanım figüründe bulacaktır. Annesini bir kez daha yardıma çağırır.
İYİ POLİS – KÖTÜ POLİS – HAMİYE HANIM SAHNESİ
“Hamiye Hanım’ın defteri ele geçirip polisleri zehirlemesiyle, Hande de hayatındaki iki erkeğin tahakkümünden kurtulur.”
Görece kısa olan bu sahne Hamiye Hanım’ın polisleri ağırlamasıyla başlar. Onlara rahat bir ortam ve güzel yemekler sunar. Polislerin derdi Hande’yle değildir, onlar Kamil’in yani paraların peşindedir; Hande sadece onların bu hedeflerine ulaşmasını sağlayacak kişidir, ama konuşmamaktadır.
Bu sahnede Hamiye Hanım Hande’nin, İyi Polis Kötü Polis ise Kamil ve Cemil’in izdüşümüdür. Bir kez bu denklik kurulduğunda birçok diyalog çift anlamlı bir hale gelir. Örneğin Hamiye Hanım’ın Cemil’le ilgili kötü sözleri ve Kötü Polis’in buna verdiği karşılık iki bağlamda da okunabilir.
III. Bölüm’de olduğu gibi bu sahnede de İyi Polis ile Kötü Polis arasında çok belirgin tavır farklılığı vardır. Kötü Polis her fırsatta densizlik edip Hande ve Hamiye Hanım’a dair hakaretamiz sözler sarf eder (“söyle orospu kızına”, “teyze tahrik olmasın”, vb.), tehditlerde bulunur (“gazetelerin eline geçse”), vb.
Hamiye Hanım ise saf yaşlı kadın rolü oynayarak iki amacına doğru emin adımlarla ilerler: i. Cemil’in defterine ulaşmak; ii. polisleri bertaraf etmek.
Kötü Polis bir noktada “rolüne” isyan eder. Artık Kötü Polis rolünü oynamak istememekte, İyi Polis ile rolleri değiştirmek istemektedir. Bu isyan polisler arasındaki ayrımın suni olduğunu, hedeflerinin ortak olduğunu, farklı yaklaşımlarının yalnızca kendilerine verilmiş rollerden kaynaklandığını gösterir. Kötü Polis’in isyanı ile Cemil’in II. Bölüm’deki isyanı arasında paralellik vardır; ikisi de geçmiş rollerinden duydukları rahatsızlığı ifade ederler. II. Bölüm’de Kamil’in başaramadığını İyi Polis başarır ve isyanı “güzel gelecek” vaatleriyle, sabır telkinleriyle bastırır.
Fakat bu bastırmanın da anlamı yoktur artık. Zira Hamiye Hanım bütün bu iktidar oyunlarına, iyi polis-kötü polis rollerine, ekonomik hesaplara, zengin olma hayallerine, her türden manipülasyona son verecek hamleyi yapmış, polisleri “tatlı tatlı zehirlemiştir.”
VI. BÖLÜM
Oyun finalini veren bu son bölüm Hande’nin kendini Cemil ve Kamil ile kurduğu dünyadan sıyırması ve değişen tavrı üzerine odaklanmıştır. Cemil’in defterinde yazılanları okumak, onda üçlü arasındaki ilişkiler yumağını, açmazlarını deşifre etme konusunda bir fırsat yaratır. Geçmişine dair analizinde artık melodramatik bir kipten kurtulur. İki erkekle olan ilişkisini daha rasyonel bir şekilde değerlendirir. Bu değerlendirme sonucunda üzerindeki erkek egemen baskıya karşı bir yanıt verme fırsatını yakalar.
Diğer bölümlerden farklı olarak bu bölümde sadece bir adet monolog vardır. Hande, uzun monologunda çocukluğundan bugüne bir geçmiş muhasebesi yapar. Bu muhasebe, nereden nereye geldiğini, üzerindeki baskıların (mahalle, aile, arkadaşları) kendisinde nasıl değişimlere sebep olduğunu anlamasına yardımcı olmuştur.
Cemil’in defteri sayesinde Kamil ve Cemil ile olan ilişkisinde bir kadın olarak düştüğü pozisyonu görmüş ve bu erkek egemen ilişki ağından kurtulmasının yolunun Kamil ile olan ilişkisini bitirmek olduğunu anlamıştır. Bölüm boyunca seyirci karşısında rasyonel, rahat ve “aydınlık” bir Hande görülür. Oyun, erkek kahramanların aksine, Hande açısından umut dolu ve aydınlık bir finalle son bulur.
MONOLOG HANDE
“Hande, Cemil ve Kamil ile kurduğu dünyadan sıyrılmaya karar verir ve çocukluğundan üniversite yıllarına kadar geçmişin kısa bir muhasebesini yapar.”
Hande’nin geçmiş muhasebesi yaptığı monologu yedi bölümde incelenebilir:
  1. Dönem: Hande atılgan, akıllı, kendi doğrularını uygulayan bir çocuktur. İlkokulu tamamladıktan sonra okumaya devam etmiştir. Mahalledeki kız çocukları arasında okumaya devam eden ve her gün gururlu bir şekilde okuluna giden bir tek Hande vardır. Bu durumuyla mahallenin dikkatlerini ve takdirini üzerine çeker. Bu dönem kendinden emin bir kadına dönüşecek olan Hande’ye dair ilk ipuçlarını barındırmaktadır.
  2. Dönem: Büyümeye başlama dönemi. Hande ilkokulu bitirdikten sonra mahallesinin dışındaki başka bir okula başlamıştır ve artık mahallenin korunaklı sınırlarının dışına çıkması gerekmektedir. Anne kızının güvenlikli alanlardan çıkmasını endişeyle izler, ve kızına endişe dolu tembihlerde bulunma ihtiyacı duyar. Anneye göre başına kötü bir şey gelmemesinin tek yolu kendini belli etmeden, duygularını dışa vurmadan hareket etmesidir. Bir bakıma kendisini topluma karşı gizlemesi gerekmektedir. Bir genç kız için dış dünya tehlike demektir. Hande böylece coşkun çocukluk döneminin ardından genç kızlıkla birlikte kendini, duygularını, vücudunu, kadınlığını saklamayı öğrenir. Bu, genç kadının sağaltıldığı ve kadının toplum içinde ikincil pozisyonu olduğunu öğrenmeye başladığı dönemdir. Annenin tembihleri yorumlanırken, annenin hem endişeli olmasına, hem de (özellikle gülüşünü gizleyeceksin repliğinde) bu öğüdü vermekten dolayı hüzünlü olmasına özen gösterildi. Oyuna da adını veren ‘gülme’ eylemi Hande’nin özgürlüğüne, kadınlığına atıfta bulunan sembolik bir eylemdir. I. Bölüm’deki monologda anne kızının gülüşünün güller açmasını ister: Burada sembolik olarak kızının özgür olmasına, dilediğince, toplumun veya ilişkilerinin dayattığı sınırları yıkarak yaşamasına duyduğu özlemi dillendirir. Bu bölümdeki tiratta ise anne küçük kızından gülüşünü gizlemesini ister. Bu aslında istemeden verilen, vermek zorunda olunan bir öğüttür. Hande’nin annesi de aynı yollardan geçmiştir, toplum içinde bir kadının rahatsız edilmeden yaşamasının yolu ‘gülüşünü gizlemesinden’ geçer.
  3. Dönem: Sorunlarla ve erkeklerle başa çıkmayı öğrenme dönemi: Bir süre annenin öğütleri işe yarar ve Hande etrafına korku ile bakan bir genç kız olur. Fakat bu durum Hande’nin karakterine uymamaktadır, o aslında çocukluğundaki gibi kendi doğrularını uygulamayı seven, cesur ve akıllı bir kızdır. Dolayısıyla toplumun ondan beklediği ‘uslu kız’ olmayı reddeder. İnsanlarla doğrudan ilişkiye girmekten, gerektiğinde tehlikelerle yüzleşmekten kaçınmaz.
  4. Dönem: Annesinin hikayesini öğrenişi. Mahallede yapılan dedikodulardan kafasında babasına dair soru işaretleri oluşur. Annesi gerçek hikayeyi anlatır. Mahalle bu konuda dedikoducu, acımasız ve anlayışsızdır. Fakat bu durum Hande’nin annesi ile olan özel ilişkisini etkilemez, annesi hala onun biricik sığınağı durumundadır.
  5. Dönem: Mahallenin bitişi: Zamanla mahalle ve onun temsil ettiği değerler kaybolur. Mahalle hayatından her koyunun kendi bacağından asıldığı, birbirinden izole hayatların yaşandığı büyük şehir hayatına ve onun temsil ettiği toplumsal değerler dönemine geçilir. Böylece Hande’nin mahallesindeki nispeten korunaklı hayatı da sona erer.
  6. Dönem: Üniversite dönemi: Hande alışık olduğu ve sevdiği mahalle ortamını bulmak umuduyla üniversiteye başlar. İlişkilerinde dolaysız ve açık bir kadındır. Önce Kamil ile, ardından Cemil ile tanışır ve arkadaşlarına karşılıksız bir güven besler.
  7. Dönem: Bugüne gelindiğinde Hande, Cemil ve Kamil’in kendisiyle kurduğu ilişkiyi deşifre etmiştir. Fakat bu aşamada, hayal kırıklığı ve üzüntüden ziyade Cemil ve Kamil’in küçük çıkarlar peşinde koşmaktan geldikleri bu duruma dair Hande’de küçümseme ve acıma duygusu hakimdir.
HANDE – KAMİL SAHNESİ
“Kamil’le arkadaşlığını bitirmeye kararlı olan Hande son bir kez Kamil’i ziyarete, kaldığı pansiyona gelir.”
Hande Kamil’le olan ilişkisini bitirmeye karar vermiş olmanın rahatlığı içindedir. Kamil ise Hande’nin kararından habersizdir, dolayısıyla Hande ile kuracağı gelecek planları devam etmektedir.
Hande polislere dair bilgi verir: Cinayet dosyası çoktan bırakılmıştır, polis ve alacaklılar Cemil’in kayıp parasının peşindedir ve paranın Kamil’de olduğu düşünüldüğü için Kamil’in başındaki bela ortadan kalkmamıştır. Kamil bu durumu Cemil’in kendisini yine sırtından bıçaklaması olarak değerlendirir.
Kamil Cevat’ın yanındaki hapis hayatına bir süre daha devam edeceğini söyler. Sığıntı durumu, kılık ve kimlik değiştirmek gibi planları Kamil’i acınası bir duruma sokmuştur. Fakat Kamil’in kendini soktuğu bu hapishane hayatı Hande’de herhangi bir empati duygusu uyandırmaz. Hande artık Kamil’in durumuyla ilgilenmemektedir.
Hande ilk defa Cemil’in nasıl öldüğünü öğrenmek ister. O ana kadar Cemil’in Kamil tarafından öldürülmüş oluşu hiç gündem olmamıştır. Vicdani bir örtbas dürtüsüyle dile getiremediği soru şimdi sorulmuştur; Kamil’in katilliği kendi aralarında ilk kez dile gelmektedir. Hande’nin Kamil’le olan bağlarını koparma kararı bu soru ile somutlaşmaya başlar. Kamil rahatsız bir tonda Cemil’le olan kavgayı anlatır ve konuyu tekrar Cemil’in yazdığı şiirlere getirir. Bu durum artık Kamil için bir takıntı halini almıştır. Hande Cemil’in defterinin kendisinde olduğunu söyler; Kamil Cemil’in daha iyi şiirler yazıp yazmadığını merak etmektedir. Cemil’in defterinde okudukları sayesinde bu iki adamın ipliğini pazara çıkaran Hande Kamil’in bu aymaz sorusu karşısında sinirlenir. Kendisini ziyarete gelen Hande’nin bu sinirli ve “duygusuz” tavırları Kamil’de huzursuzluk yaratmaya başlamıştır.
Hande Kamil’in gece kalma teklifini reddeder, bu reddedişte kibarca savuşturma hali vardır. Kamil bir kez de tekrar ziyaretine gelip gelmeyeceğini sorar, Hande işi şakaya vurur ve yolu düşerse “hapis yatan” arkadaşını ziyaret edeceğini söyler. Kısa bir süre önce sevgilisi olduğunu söylediği adamdan kurtulmak istemektedir. Kamil son bir umutla sorar: “Belki bir kaç yıl sonra..?” Hande Kamil’in beklediği cevabı vermez. Hande kurdukları üçlü dünyaya dair görüşlerini şu sözlerle belirtir: “Ama bizi yazma sakın (romanına). İlla yazacağım diyorsan, kıyıda köşede sıkışıp kalmış tipler arasına serpiştirirsin. Daha fazlasına değmez.”
Kamil’in Hande’yle ortak bir geleceğe dair hayalleri bitmiştir artık. Hande, Kamil’in Cemil’e dair beslediği boş hayalleri de yüzüne vurur: ‘Senin şair adayın hep sınıfta kaldı’. Cemil hiçbir zaman Kamil’in kafasında çizdiği başarılı şair olamamıştır ve Kamil bunu göremeyecek kadar kördür.
Oyun Hande’nin kendine dair kararını açıklamasıyla son bulur: ‘Söz verdim. Aklımı başıma toplayacağım. Gülmek serbest ama’. Hande annesine verdiği sözü tutmaya karar vermiştir, artık aklı başında bir kadın olacaktır, yani kendinden emin, kendine güvenen, bağımsız bir kadın olarak kimliğine sahip çıkacaktır, adına yaraşır şekilde kadınlığının, canlılığının ve bağımsızlığının da göstergesi olarak içinden geldiğince ‘gülecek’tir. Oyun bu anlamda, Hande’nin kendisini bu iki erkekle kurduğu küçük hesaplar dünyasından kurtarması ile son bulur. Kamil kendisine kurduğu hapishanede yapayalnız kalmışken Hande geleceğe umutlu bakmaktadır.

Bu yazı asıl olarak Ocak-Şubat ve Temmuz-Ağustos aylarında Gülüşün Güller Açsın kadrosunun yaptığı dramaturji toplantılarının notları temel alınarak oluşturulmuştur.
Gülüşün Güller Açsın, bgst Yayınları, 2006, İstanbul, sf.7.