Sidi Larbi Cherkaoui ile Sutra Üzerine…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Aşağıdaki yazı Radikal Gazetesi’nden Ece Baktıaya’nın Sidi Larbi Cherkaoui ile yaptığı söyleşiyi içerir.)

Çağdaş dansın büyük ismi Sidi Larbi Cherkaoui’nin Tiyatro Festtivali’nde sahneleyeceği ‘Sutra’, Budizm, Kung Fu, çağdaş Batı dansının ilginç bir kolajı. Cherkaoui, ‘Bence ‘Sutra’ birey ve toplum arasındaki oyunu anlatıyor’ diyor

İstanbul Tiyatro Festivali’nin konuğu çağdaş dansın önemli isimlerinden Sidi Larbi Cherkaoui’nin yönettiği ve koreografisini üstlendiği ‘Sutra’. Budizm, Kung Fu ve çağdaş Batı dansının ilginç bir kolajı olan gösteri müziğinden kostümüne, figürlerinden dekoruna oldukça ilgi çekeceğe benziyor. Budist Shaolin rahiplerinin yaşam felsefesinden yola çıkılarak uzun araştırma ve çalışmalarla hazırlanan gösterinin önemli esin kaynaklarından biri de efsanevi dövüş sanatçısı Bruce Lee. Lee sadece gösterinin değil yönetmen Cherkaoui’nin yaşamının da önemli bir figürü…

Sidi Larbi Cherkaoui, projeyle ilgili sorularımızı yanıtladı.

Proje nasıl oluştu?

2007’de Japon arkadaşım Hisashi Itoh’un tavsiyesi üzerine ziyaret ettiğim Shaolin tapınağında doğdu ‘Sutra’ fikri. Bu aynı zamanda Avrupa’dan ayağımı çekip kendi hayatıma bir adım atmaktı. Tapınakta Shaolin rahiplerinin başı olan ve rahip olduğu kadar da kaligrafi ve müzikle ilgilenen bir sanatçı olan Yen Da tarafından karşılandım. Koreograf olmam ilgisini çekti ve kung fu hareketleriyle ne yapmak istediğimi sordu. Anlattığımda ise, o felsefeyi keşfetmem için genç rahiplerle çalışmamı önerdi ve böylece ‘Sutra’ için çalışmaya başladık. Belçika’dan bazı rahipleri burada dansçılarla nasıl çalıştığımı görmeleri için davet ettim. Birlikte bir şeyler yapmaya karar verdiğimizde ise görsel tasarım için, daha önce de çalıştığım Budist felsefesi adına doğru işler yapacağına emin olduğum Antony Gormley ile iletişime geçtim. Ve güzel müziğini o dönemde yeni keşfettiğim Polonyalı besteci Szymon Broska katıldı bize. Sonunda, 2008’de Ali Ben Lotfi ile daha uzun bir süreliğine Tibet’e gittim. Tibet’te kaldığımız iki buçuk ay boyunca buradaki rahiplerle birlikte ‘Sutra’ üzerinde çalıştık. Sadece son hafta ışık üzerine çalışmak için Londra’ya gittik.

‘Sutra’nın hikâyesinden bahseder misiniz?

Bence ‘Sutra’ birey ile toplum arasındaki oyunu anlatıyor… Kimi zaman birey manipüle ederken bazen de birey grup tarafından manipüle ediliyor. Bir çocuk keşiş hem iki dünya arasında hem de grup ve birey arasında köprü kurulmasına yardım eder. Birey, kendi evreni hakkında her şeyi sorguladıktan sonra bir gruba adım atar… İşte bizim anlattığımız da bu.
‘Sutra’ Budizm, Kung Fu ve çağdaş Batı dansının bir kolajı gibi…

Bu üç farklı öğeyi bir potada nasıl erittiniz?

Budizm en büyük ilham kaynağı. Rahiplerden oluşan ve tüm yaşam biçimlerine saygı gösteren bir din. Ying yang arasında gidip gelerek her zaman dengeyi buluyor. Kung Fu ise hareketli bir sözlüğün sonunda sanki. Bir dansçı olarak temel kural prensipleri anlamaya çalıştım ve yeni formlar yaratırken bunları kullandım… Farklı yollardan evrime açılan bir form…  Shaolin kung fu dili üzerinde temel koreografik yöntemleri uyguladım.

Bruce Lee sizin ve koreografiniz için önemli bir figür sanırım…

Bruce Lee Batı kültürü üzerinde etki yaratan ilk Asyalı dövüş sanatçısı. Bir çocuk gibi etkilendim onun ruhundan ve yeteneklerinden. Benim için cömertlik ve vizyonu temsil ediyor. Babası Çinli bir opera sanatçısı olan Bruce Lee, aktör olarak oldukça donanımlıydı fakat Amerika’da kariyer yapabilmesi için  kültürel sınırlamaları kırması gerekiyordu ve yaptı. O benim için muhteşem bir referans…

Sahnede ahşap kutular kullanıyorsunuz. Fonksiyonu nedir bu kutuların?

Kutular bu dünyada verilmiş alanları temsil ediyor. Bunu beden olarak veya bir keşiş ruhu olarak görebilirsiniz. Kutular çok sayıda takım yıldız yaratmak için birlikte çalışabilirler. Onlar ‘Sutra’nın yapı taşları… Gormley tarafından tasarlanan kutular, kurulan köprüleri, ve örülen duvarları anlatan temel oyuncağımız. Shaolin keşişlerinin yörüngesinde ve onların manevralarıyla, dönüşüm devam ediyor sahnede ve bir fikirden başkasına geçerken farklı manzaralar oluşturuluyor…

Rahipler gösteri süresince kostüm değiştiriyorlar; önce geleneksel kıyafetler, sonrasında daha Batı tarzı bir seçim… Sonunda ise yine orjinal kıyafetlere dönüyorlar…
Geleneklerin bize kazandırdığı tarihsel vizyonun dışına çıkabilmeyi anlatabilmek adına kostüm değişikliği önemli bir nokta. Bu keşişler hala burada yaşıyorlar. Gösteriyi hazırlarken sadece onların eski geleneklerini göstermek değildi amacım. Çünkü birey olarak onların yerine kendimizi koyabilmek ve buna saygı göstermek  önemliydi. Kıyafetler gösterinin sadece bir parçası.. Sonunda sadece uzak bir kültür olamadıklarını ve bizim gibi birer insan olduklarını göreceksiniz.

Metaforlar sizin için çok önemli…

Bence her şey bir metafor; parça basit imgelerle ve evrimlerle gerçek dünyada neler olduğunu yansıtmaya çalışır. Bölünme ve birlik, kaybetmek, bulmak, yalnızlık, mücadele… Hepsi aynı zamanda bir mizah ve oyun.

Müzik, görsel öğeler kadar önemli değil mi?

‘Sutra’nın müziği bence çok duygu dolu; aynı anda farklı duygusal renkleri hissediyorsunuz. Belirgin bir melankoli var ve ben bunu kesinlikle seviyorum. Müzisyenler sahnede Brzoska çalıyor ve kimi zaman dans figürlerine benzeyen hareketleriyle dansçılar kung fu hareketlerini yapıyor.

İstanbul Tiyatro Festivali’nin konuğu olarak buradasınız. Bu ilk gelişiniz değil mi?

Bu gezegene bağlı çok sayıda elementi birleştiren bir şehir İstanbul… Ve bu benim İstanbul’daki ilk performansım. Festivalin davetlisi olarak burada olmaktan ve ‘Sutra’yı sunmaktan çok mutluyum.

Radikal

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.