Ataç’ın Tiyatrocu Yanı Üzerine

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Asım Öz’ün Nurullah Ataç’ın tiyatrocu yanı üzerine Ataç’ın tiyatro yazılarını derleyen Müberra Yağcı Tayfur ile yaptığı röpotajı yayınlıyoruz. )

Nurullah Ataç, Türk edebiyatının, şüphesiz ki en ilginç şahsiyetlerindendir. Zekâsı, edebiyat eserlerini tanıması, iyi ile kötüyü ayırabilecek zevke sahip olması ve sözünü sakınmaması temel özelliklerindendir. Ataç’ın gençlik yıllarında ve daha sonra da devam eden tutkusu da tiyatro olmuştur. Hayli ilkel olan Türk tiyatrosunu izlemiş, oynanan eserlerle ilgili değerlendirmeler yapmış, seyrettiği eserleri okumuştur da. Bu yazılar üzerinde kısa bir inceleme yapan Metin And dışında, onları bir araya getirme teşebbüsüne kimse kalkışmamıştır. Bunun sebeplerinden biri şüphesiz ki, çok dağınık olan gazete nüshalarına ulaşma güçlüğüdür. Dergâh’taki arkadaşlarından Tanpınar, ölümü dolayısıyla yazdığı yazıda onu okumanın bir çeşit “ti”yakilik” yarattığına işaret ederken bu tiryakiliğin dayandığı zemini belirtir ve Ataç’ın tok sözlülüğünün “çetin zevki”nden kaynaklandığını hatırlatır. Yahya Kemal onun parıltılı zekâsının etkisini “bir yıldız”a benzetir. Ataç’ın tiyatro yazılarını derleyen Müberra Bağcı Tayfur’la Ataç’ın bu yönünü konuştuk.

Her şeyden önce, tiyatro kitaplarının hemen hemen hiç okunmadığı, okunmak bir yana, yazılmış olmasının bile kimseyi ilgilendirmediği bir dönemde, Nurullah Ataç’ın tiyatro yazılarına odaklanmak nereden aklınıza geldi?

Aslında sadece tiyatro kitaplarının değil akademisyenlerin yazdığı ya da yayına hazırladığı kitapların kaderi okunmamak galiba… Ya da az sayıda kişi tarafından okunmak diyelim… Sorunuza gelince, 2006 yılında üniversitemizde tarih bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Zeki ARIKAN’IN gayretleriyle “Nurullah Ataç’ı Anma” toplantısı düzenlenmişti. Bu toplantı için Ataç’la ilgili orijinal bir konu ararken tiyatro yazılarını keşfettim. Keşfettim diyorum, çünkü çalışmaya başlamadan önce Ataç’ın tiyatroyla ilgili 100’ün üzerinde yazı kaleme aldığından -sanırım pek çok kişi gibi- benim de haberim yoktu. Bu yazılara ulaşıp okuduğumda Ataç’ın tiyatro konusundaki düşüncelerini 10-15 dakikalık bir konuşmada yeterince anlatamayacağımı düşündüm. Bu yazıları okurken o kadar zevk aldım ki edebiyatla, tiyatroyla ilgilenen herkes okuyabilsin istedim. Bu da beni yazıları yayına hazırlama sürecine götürdü. Yeri gelmişken bu çalışmanın yayınlanmasında çok emeği olan Prof. Dr. İnci ENGİNÜN’e, yazıların yayınlanmasına izin veren ve destek olan Ataç’ın kızı Meral ATAÇ’a ve tabii ki kitabın basımını üstlenen Ezel ERVERDİ Beyefendiye ve Dergâh Yayınevi mensuplarına teşekkür etmek isterim.

Bu verilere, malzemelere ulaşmak için nasıl bir yol, yöntem izlediniz? Bu soruyu Türkiye’de ciddi bir arşiv sorunu olduğunu bildiğim için soruyorum.

Önce Ataç’ın yazdığı gazete ve dergileri tespit etmeye çalıştım. Bu aşamada Sami Nihat Özerdim tarafından hazırlanan Nurullah Ataç Bibliyografyası’nın işimi büyük ölçüde kolaylaştırdığını belirtmeliyim. Keşke bu tarz bibliyografyaların sayısı artsa… Üniversitelerde zaman zaman bu tarz çalışmalar tez konusu olarak veriliyor, ancak basılma imkânı olmayınca araştırmacılar bundan haberdar olmayabiliyor. Son zamanlarda tezlerin metnine internet üzerinden ulaşılabiliyor olması güzel bir gelişme.

Gazete ve dergileri tespit ettikten sonra bunları tarama ve Ataç’a ait yazıları toplama aşaması başladı. Bu noktada sizin de belirttiğiniz arşiv sorunuyla pek çok araştırmacı gibi ben de karşılaştım. Gazete ve dergilerin tam bir koleksiyonunu tek bir kütüphanede bulmak mümkün olmuyor. Bu sebeple İzmir Milli Kütüphanesinde başladığım çalışmamın eksiklerini Ankara Milli Kütüphanesinde ve İstanbul’da Beyazıt Devlet Kütüphanesinde tamamladım. Farklı kütüphanelerde de olsa aradığım tüm gazete ve dergileri bulabildiğim için yine de şanslıyım; bazen bu da mümkün olmuyor. Ayrıca kütüphanelerin tadilat gibi sebeplerle uzun süre kapalı kalması ya da okuyucuya günlük belirli sayıda süreli yayını çıkarması gibi durumlar maalesef araştırmacının işini zorlaştırıyor. İlerleyen zamanlarda süreli yayınların dijital ortama aktarılması, bunlara belki internet üzerinden bile ulaşılabilmesi kolaylık sağlayacaktır.

Ataç’ın tiyatro yazılarından seçme yapan Metin And’ın Ataç Tiyatroda adlı eserinin içeriği nedir?

Metin And, kitabında Ataç’ın tiyatro yazılarından bazı kısımları seçerek belli başlıklar altında tasnif etmiş. Bu paragraflar arasında kısa kısa açıklamalarla onun tiyatro konusundaki düşüncelerini ortaya koymaya çalışmış. Bu yazıların tam metnine yer vermemiş, biz bu kitapta Ataç’ın tiyatro ile ilgili yazılarını ilk kez yayımladık. Tabii yıllarını tiyatro konusunda araştırmaya adamış bir isim olarak Metin And’ın yaptığı da, Ataç-tiyatro ilişkisine dikkati çekmek anlamında, çok önemli.

Nurullah Ataç, çok yönlü biri. Önemli bir yanı edebiyatta belki, ama aynı zamanda tiyatro ile de ilgili. Nurullah Ataç için tiyatro sanatının anlamı nedir?

Ataç, özellikle çocukluk ve gençlik yıllarında tiyatroyu çok seviyor. Hatta bir dönem kendisi de oyun yazmayı deniyor, sonra bu konuda yeteneği olmadığını düşünerek izlemeye gittiği oyunlar hakkındaki düşüncelerini yazmaya başlıyor. Onun yazı hayatı da 1921’de Dergâh’ta yayımlanan tiyatro eleştirisi ile başlar. Ataç, tiyatro eserlerini sadece sahnede izlemekten değil, aynı zamanda kitapta okumaktan da zevk alır. Tiyatro sanatını ciddiye alır, sadece güldüren ve hoş vakit geçirten eserlerin sahnelenmesine karşı çıkar. Edebi türler arasında en zor fakat en asil türün tiyatro olduğunu düşünür.

Ataç hakkında hazırlanmış olan çok yararlı kaynakçaya baktığımızda 1920’lerde, 1930’larda yazdığı yazıların çoğunun kitaplarında olmadığını görüyoruz. Edebiyat eleştirmenliğine oranla tiyatroya ilişkin yanının görece örtük kaldığı söylenebilir Ataç’ın. Bunun sebepleri nelerdir sizce?

Maalesef tespitinizde haklısınız, sadece tiyatroyla ilgili değil, diğer konularda da yazdığı yazıların büyük bir kısmı kitaplarına girmemiş. Sürekli aynı kitapların yeni baskıları yapılıyor ve okuyucu Ataç’ı sadece bu yazılarla tanıyor. Dergi ve gazetelerde kalan diğer yazılarının da en kısa zamanda kitaplaşmasını umuyorum. Tiyatroyla ilgili yazılarının daha az bilinmesinin sanırım en büyük sebebi bu yazılardan pek çok kişinin habersiz olması. Bu yazıların tamamının süreli yayınlarda neşredildiği ve bir kısmının da Osmanlıca olduğu düşünülürse bu durum doğaldır. Bir de Ataç gençlik döneminde tiyatro hakkında daha sık yazmış ilerleyen yıllarda bu konudaki yazılarının sayısı azalmıştır. Bir diğer sebep ise öztürkçeci tutumuyla tanınan yazarın bu yazılarının çoğunda Osmanlıca kelimeleri kullanması olabilir.

Güncede yer alan tiyatro odaklı değinileri de eserinize dâhil etme gerekçeniz nedir?

Ataç’ın tiyatro hakkında yazdıklarının bir bütün halinde bulunmasının daha faydalı olacağı düşüncesiyle kitaba bunları da dâhil ettik.

Peki Nurullah Ataç, tiyatro eleştirilerinin çoğunu niçin gazetelerde yayımlamıştır?

Bunun sebeplerinden birisi o tarihlerde gazetelerin kültüre daha çok önem veriyor olması. Bir de ilk dönemdeki yazıları daha çok tiyatro eleştirisi tarzında. İzlediği oyunlar hakkındaki düşüncelerini hemen yazıp yayınlıyor. Dolayısıyla güncel bir konuda yazdığı için yazıların çoğunun günlük yayın organı olan gazetede çıkması da doğal. Bununla birlikte Dergâh, Hayat, Darülbedayi (sonraki adıyla Türk Tiyatrosu), Yeni Adam, Ülkü gibi çeşitli dergilerde de tiyatro hakkında yazıları var.

Tiyatroda, özellikle anlamlandırma bakımından, çok önemsediği konular nelerdir Ataç’ın? Biraz açar mısınız?

Ataç tiyatroda en çok esere değer vermiş, tiyatromuzun iyi eserlerle gelişeceğine inanmıştır. Bu sebeple yazılarının çoğunda vodvil tarzı oyunlar yerine sanatsal eserlerin sahnelenmesi gerektiğini ısrarla söyler. Ataç’a göre tiyatronun belli başlı konuları yoktur, her konu ele alınabilir. O konudan çok sunuş tarzı ile ilgilenir. Eserin inandırıcı olması, tutarlı olması, bir bütünlük arz etmesi, gereksiz sahnelerin olmaması, eserdeki iç dünyalarının ve yaşadıkları çatışmaların iyi yansıtılması gibi unsurlara dikkat eder. Eserin yanı sıra sahneleme ve oyuncular da önemsediği konular.

Peki trajedi ve dramı önemseme nedeni hakkında neler söylersiniz?

Az evvel psikolojik tahlillere ve kişilerin yaşadığı çatışmaların yansıtılmasına önem verdiğini söylemiştim. Dram ve trajedi de bunun için daha uygun türler olduğundan dolayı daha değerli bulduğunu düşünüyorum.

Ataç yazılarında Türk tiyatrosunu, dünya tiyatrosuyla karşılaştırır mı? Onun yazılarında bu bağlamda nasıl bir tabloyla karşılaşıyoruz? Türk tiyatrosunun sorunları nelerdir ona göre?

Aslında tam olarak karşılaştırma denemez. Türk tiyatrosunun henüz gelişmediğini düşündüğü için zaman zaman dünya tiyatrosundan örnekler vererek yapılması gerekenleri sıralar, yanlış uygulamaları eleştirir. Ataç, tiyatromuzun daha iyi duruma gelmesi için Avrupa tiyatrosunun bozulmuş şekilleri yerine, kaynağına gidilmesi gerektiğini, klasik eserlere yönelmek ve onları örnek almak gerektiğini düşünür. O tiyatronun milli olmasından yanadır; bu sebeple Batılı eserleri taklit etmek yerine tuluattan faydalanarak kendi tiyatromuzu geliştirebileceğimize inanır. Türk tiyatrosunun sadece seçkinlere hitap etmesini de eleştirir ve tiyatronun halkın ortak duygu ve zevklerini yansıtması gerektiğini savunur.

Ataç “sivri dilli” bir yazar. Bir yazısında en önemli özelliğini şöyle tanımlar: “Benim önemimin gerçek yanı… Kısacası söyleyeyim onun ne olduğunu: doğruluğum. Edebiyatta, dil işinde yalandan kaçınıp düşündüğümü bezeksiz, donaksız olduğu gibi söyleyişim. Büyük bir şey değil ya, pek de küçümsemeyin.” Bu yargı tiyatro yazıları için de söz konusu mu?

Kesinlikle geçerli. Ataç tiyatro yazılarında da son derece samimi ve açık sözlü. Hatır-gönül gözetmeden düşüncelerini dile getiriyor. Arkadaşı olmasına rağmen R. Nuri’nin tiyatrolarını ya da M. Ertuğrul’un oyunculuğunu eleştirebiliyor. Yazıların değeri biraz da buradan geliyor, inandığı değerleri samimiyetle savunmasından.

Darülbedayi’nin ve yazarların halka tiyatroyu sevdirmek için ucuz, düzeysiz, edebî değeri olmayan vodvilleri seçmesini eleştiren Ataç’ın “edebî bir tiyatro” anlayışına sahip olduğunu görüyoruz. Onun tiyatroda edebîlikten anladığı nedir?

Ataç, tiyatroyu edebi türlerden biri olarak gördüğü için tiyatro eserlerini sadece seyretmiyor, aynı zamanda metinlerini okumayı da tercih ediyor. Dolayısıyla eserin okunabilir olmasını, dil yanlışlarından arınmış olmasını, konuşma dilinden çok yazı diline uygun bir üslubun kullanılmasını önemsiyor.

Kendisi de çeviriler yapmış olan Ataç’ın tiyatroda ele aldığı sorunlardan biri de adaptasyon furyası. Ataç’ın tiyatro çevirisinde önerdiği yöntem o yıllarda dikkate alınmış mıdır?

Ona göre tiyatronun en önemli sorunlarından biri yabancı eserlerden yapılan uyarlamalar. O bir eserin doğrudan tercüme edilmesini ya da telif eser verilmesini daha doğru buluyor. Adaptasyona karşı olmamakla birlikte Türk tiyatrosuna uyarlanacak eserlerin seçiminde yapılan yanlışları eleştiriyor. Maalesef bu yazıların öneminin o yıllarda pek fark edilmediğini düşünüyorum. İnci Hanım, kitabın sunuş yazısında Ataç’ın uyarılarının zamanında dikkate alınmayışının bir kayıp olduğunu vurgulamıştı, ona katılmamak elde değil.

Önemsediği yapıtlar ve oyuncular kimlerdir Ataç’ın?

Klasiklerden Shakespeare, Moliere ve Ibsen’in eserlerini beğeniyor. Tiyatro oyuncusunun kendini değil eseri ön plana çıkarması gerektiği görüşünde. Darülbedayi oyuncularından Şadi [Karagözoğlu], Hazım [Körmükçü], İsmail Galip [Arcan], Behzat [Butak], Nurettin Şefkati ve Vasfi Rıza [Zobu] beyleri, kadın oyunculardan ise özellikle Şaziye (Moral) Hanımı çok beğendiğini görüyoruz.

Peki yazıları dönemin tiyatro kamuoyunda nasıl karşılanıyor? Ataç’ın tiyatro yazılarını yazdığı yılların  tiyatro ortamından kısaca söz edecek olursak  neler söylersiniz?

Ataç’ın yazılarının dönemin edebiyatına ya da tiyatrosuna etkisi ne ölçüde olmuştur, ayrıca incelenmesi gereken bir konu. Ama etkili olduğu şüphesiz, Ataç yaşadığı devirde yazdıkları ses getiren, fikirleri önemsenen bir eleştirmen. Bununla birlikte tiyatro yazılarının çoğunda oyun yazarları ve oyuncularla ilgili eleştirileri olduğu için bu yazılardan rahatsız olanlar da var. Ataç’ın yazılarını derlerken bunlara cevaben yazılmış gazete yazıları da dikkatimi çekmişti.

“Önemli bir kişiyim önemli olmasına, ancak benim önemim Monsieur Gide’inki gibi değil, başka türlü. O, yaşadığı çağın en büyük yazarı, başlıca yazarıydı, değeri günden güne beliriyor, eserinin özü, derin anlamı yavaş yavaş kavranıyor, gelecek yüzyıllarda daha da büyüyecektir o. Ben ona benzemem, öyle derin bir anlamı yoktur benim yazdıklarımın, gelecek yüzyılların kişileri yeni bir acun görüşü, bir yaşama yolu bulamayacaklardır benim yazılarımda” diyordu bir yazısında. Bugünden baktığımızda Ataç’ın tiyatro yazılarının anlamı nedir?

Aktardığınız paragrafta Ataç’ın mütevazılık gösterdiğini düşünüyorum. Çünkü onun tiyatro yazılarındaki tespitleri son derece isabetli. Dolayısıyla yazılarında bahsettiği tiyatromuzla ilgili sorunların çoğu bugün bile çözülememiş durumda. Bu yazılarda tiyatroyla, edebiyatla ilgilenen herkesin bulacağı çok şey var.

Söyleşi için teşekkür ederim..

Asım Öz

Dünya Bülteni

Paylaş.

Yanıtla