Tevhid’le Türkiye’yi Keşfetmek

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Metin Göksel

Şule Ateş tarafından tasarlanarak, yönetilen Tevhid/Oneness, 6 Kasım akşamı Enka Kültür Merkezi’nde seyirci ile ilk kez buluşarak bir öngösterim yaptı.

Tevhid, Türkiye’de çağdaş dans/sanat alanında şimdiye kadar örneklerine az rastladığımız politik bir dile ve yoruma sahip. Günümüzün değişen dinamiklerine bağlı olarak tekkültürlü bir anlayıştan çokkültürlü bir evrene adım atmakta olan Türkiyeli bireylerin kimliklerini arayışı, geçmişe ve köklerine ait olanı bulma çabası Tevhid’i şekillendiren en önemli öge olmuş. Şule Ateş kendi Aleviliğini ararken, ailesini, geçmişini, Alevi inanç ve geleneklerini araştırarak, sonuçlarını dans, belgesel görüntüler, müzik ve animasyon biçimlerini birlikte kullandığı gösteriye dönüştürmüş.

Gösteri Şule Ateş’in gösterinin amacını özetlediği anlatının ardından Erzincan’a ailesinin geçmişini araştırmak için yaptığı yolculukla ve orada ailenin büyüklerinin kim olduğunu, nasıl yaşadığını, devletin Dersim’in ardından Erzincan köylerinde yaptığı katliamların tanıklarını bize sunan video belgesel sahnesiyle başlıyor. Bir aile büyüğünün devletin köyden 90 canı almasına atıf yaptığı “ben bunu unutmam” cümlesine yapılan vurgu ile dans sahnesine geçiliyor. Bu bölümde yer alan dansların az önce bahsi geçen bu yok edici pratiğe yaptığı göndermeli yorum ardından belgesel bölüm yeniden başlıyor. Bu kez Aleviliğin inanç anlayışını açmaya başlayan söyleşilere yer veren görüntüleri yine bir dans sahnesi izliyor. Söyleşi-görüntü ardından dans formatı tüm gösterinin ana yapısını oluşturarak finale kadar devam ediyor. Alevi inancının Dedeler ve Bektaşi Babaları tarafından detaylandırılmasıyla bu geleneğe yabancı olan, tek gerçekliği Türk-Sünni ve Erkek olan çoğunluğun Türkiyesinde yaşamadığımız gerçeği de yavaş yavaş vücut buluyor. Alevilik inancının çeşitli yönleriyle görünür kılınmasını sağlayan gösterinin sonraki bölümü günümüz şehirli sanatçılarının bu gelenekleri nasıl yorumladığı üzerine yoğunlaşırken semaha yaklaşım tartışılıyor. Bu bölümlerde Şule Ateş’in kuantum fiziği ile Alevi inancının temelleri arasında kurduğu paralellik önce anlatı formatında daha sonra ise Mertcan Mertbilek ile Çağıl Bocut’un animasyon filmi ile yorumlanıyor. Gösteri, semah ayininin de finalini oluşturan Tevhid bölümünün birliğe çağıran yorumuyla barışa ve buluşmaya özlemle noktalanıyor.

Gösteride yer alan danslar semah ayinlerinden alıntılanan figürlerin “serbest” bir üslupta bir araya getirilmesiyle oluşturulmuş. Semahın bir ibadet olduğu göz önüne alınırsa buradaki “serbest” yorumun tartışılması da kaçınılmaz hale geliyor. Semahın ortaya koyduğu inanç aksiyonu kişinin kendi bedeninden uzaklaşmasını öngörür. Hatta beden ayin esnasında genel estetik anlayışın güzel kabulünden uzaklaşır ve “çirkinleşir” bile. Kişinin tek hedefi ayinde kendinden vazgeçmek, kendi içindeki yaratıcıya ulaşmaktır. Şehirleşen ve günümüze kurumlarla taşınan Alevi pratikleri ise semahı bir tür folklorik çalışma olarak ele alırken belli hareketlerin stilizasyonuna gitmekte, yeniden düzenleyerek öğretmekte veya sunmakta bu da ayinsel kendinden vazgeçme ögesini zayıflatmaktadır. Tevhid’de izlediğimiz stilizasyon ise bu semah figürlerinin yeniden stilizasyonuna dayanmakta ve ibadette yer alan aşkın duruma figürlerin daha şiddetli yorumuyla ulaşmaya çalışmaktaydı. Stilize edilmiş figürler koreograf Bedirhan Dehmen’in yorumuyla çağdaş dans adımları ile buluşuyordu. Ancak gösterinin belki de en sorunlu noktasını dans performansları oluşturmaktaydı. Bu tür geleneksel dansların ciddi bir birikim ve hakimiyet gerektirmesi, basit görünmesine rağmen semah gibi çok incelikli el-kol ve ayak kullanımlarına dayalı bir dansın, semah bilgisi bedenine geçmemiş dansçılarla icra edilmeye çalışılması üstelik koregrafinin geleneksel olanın stilize yorumlarına yaslanması dansçıları başa çıkamayacakları bir durumla karşı karşıya bırakmış. Bunda Türkiye’deki kurumsal dans eğitiminin yetersizlikleri ve boyutsuzluğu önemli bir etken olabilir. Dans etmek üzere yetiştirilen gençlere aktarılan bilgilerin yeniden sorgulanmasına vesile olan gösteride ne yapılmaya çalışıldığını anlasak da maalesef bu niyetler sahne üzerinde somuta dönüşemiyor. Dans kadrosunda gözlemlediğimiz ama sadece Tevhid kadrosu ile sınırlı olmadığını düşündüğüm beden kullanımı sorunu da mutlaka bir tartışma konusu olarak ele alınmalı. Son dönemde Türkiye’de izlediğim birçok gösteride bedenleri sürekli yer çekimine yenik düşmüş dansçıları izlemek bunun artık bir yorum olmadığını anlamama neden oldu. Herhalde bu durumun farkında olan dans eğitmenleri konuya dair belirli tartışmaları yürütüyorlardır.

Toplu dansların yanı sıra gösteride semah figürlerini tamamen serbest bir şekilde yorumlayan iki solo performans ise bence gösterinin dans bölümlerinin en iyi icra edilen bölümleriydi. Bir doğaçlama anlayışı ile icra edilen bu bölümlerde yer alan dansçıların toplu ve stilize bölümlerde aynı performansı yakalayamaması bedensel zekaya sahip olduğunu gördüğümüz bu dansçıların az önce belirttiğimiz birikim eksiğinin de ciddi bir kanıtını sunuyordu.

Her şeye karşın Tevhid çokkültürlü Türkiye’ye yaptığı vurgu ile Aleviliği görünür kılması ve daha da önemlisi bilgi aktarımıyla saygın bir çalışma olmuş. 23-26 Kasım arasında Garajistanbul’da, 7 Aralık’ta Kozyatağı Kozzy Kültür Merkezi’nde, 13 Aralık’ta Üsküdar Tekel Sahnesi’nde sergilenecek gösteriyi izleyerek kendimize yeniden bakma şansını yakalayabilirsiniz.

(Semah konusundaki bilgi paylaşımından dolayı Levent Soy’a teşekkürler)

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Göksel

Yanıtla