Kimsenin Soytarısı Değilim

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Akşam Gazetesi’nden Sibel Ateş Yengin’in oyuncu Emre Kınay ile gerçekleştirdiği söyleşiyi okuyucularımızla paylaşıyoruz.]

Oyuncu Emre Kınay, ‘Ustura Kemal’ adlı dizide vatansever, kahraman Kemal’e karşı kötü adamı yani İngiliz işgal komutanı Bennet’ı canlandırıyor. ‘Tiyatrocu olarak kimsenin boranzanlığını yapamam. İnsanlara hikayeler anlatmak için geldim’ diyen Kınay’la yiğitliği, mertliği, Şehir Tiyatroları’ndaki değişen yönetmeliği, muhalefet partilerini, siyasi liderleri konuştuk…

Emre Kınay ile yeni dizisi vesilesiyle buluştuk ve eleştiri dozu yüksek bir sohbet yaptık. Kınay’ın Şehir Tiyatroları’ndaki yönetmelik değişikliği konusunda da, muhalefet partileri ve siyasi liderler hakkında da, demokrasi anlayışının herkese göre olmasına da eleştirileri çok. Ancak bu eleştirileri olumsuz değil, olumlu anlamda yaptığının özellikle altını çiziyor.
Ustura Kemal, ‘Yiğidi bıçak kesmez’ cümlesiyle korkusuz, yiğit, gözü pek biri olarak tanıtılıyor. Günümüzde gözü pek, mert, yiğit tanımına uygun birileri var mı?

Söz konusu vatan olduğunda yiğidi bıçak kesmez, gözünü sakınmaz birçok insan tanıyorum.
GÖRGÜSÜZCE İYİLİK

Haksızlıkların karşısında durabilecek, garibanın, düşmüşün elinden tutabilecek, kahraman niteliğinde figürler var mı peki bu toplumda?

Var tabii. Artık memlekette bu işler reklamla yapılıyor. ‘Sağ elin verdiğini sol el bilmez’den, ‘Sağ elimle veriyorum ey ahali görün’ durumuna gelen bir görgüsüzlük var. Belki de bugün şartlar böyle olduğu içindir. Özgürlük kısıtlanması, yaşam biçimine müdahale ve bir başka manda altına girme söz konusu olduğunda herhalde sağ elin verdiğini -ki verir ve Kurtuluş Savaşı en iyi örnektir buna- sol el yine bilmeyecektir diye tahmin ediyorum. Öyle değilse bu ülkenin çivisi tamamen çıkmış demektir. Ama böyle insanların var olduğunu biliyorum, benim de tanıdıklarım var.
MUHALEFETTEKİLER YETERSİZ

Sizin bu hayattaki kahramanınız kim?

Mustafa Kemal Atatürk. Her geçen gün daha çok hayranlık, daha çok sevgiyle bağlı olduğum, bence geçtiğimiz yüzyılın hatta bu yüzyıla kadar süreçte dünyanın karşılaşmadığı eşsiz bir lider, bir asker, kurucu, önder.

Atatürk’ten sonra kahramanım diyebileceğiniz bir siyasi lider var mı?

Hayır. Hiçbiri benim için Mustafa Kemal’le eşdeğer değildir.
Bugüne kadar gelen liderlerin eksikliği nedir?

Vizyon olabilir. Birilerini yandaş, birilerini karşıt tutmak olabilir. Mustafa Kemal’in sevdası, ülke sevdasıydı. Herkesinki ülke sevdasıdır ama Mustafa Kemal’in ki koşulsuz şartsızdı. Yedi düvele karşı verilmiş bir mücadelenin inisiyatif ve kararlılık timsalidir benim için.
Geçtiğimiz günlerde Mehmet Ali Alabora, CHP’den umutlu olmadığını söyledi. Siz de en kötü sosyal politikaların sol iktidarlar döneminde olduğunu söylemiştiniz. Şu anki CHP’yi nasıl buluyorsunuz?

Beğenmiyorum diyemem ama yetersiz buluyorum. Sadece CHP değil, muhalefetteki diğer partiler de yetersiz. Muhalefet yapamadıklarını düşünüyorum. AK Parti’nin, CHP’nin, MHP’nin temsil edildiği parlamentoda idealleri ve hedefleri doğrultusunda çalışan iki parti var; iyidir, kötüdür, onaylarız, onaylamayız, bunlar AK Parti ve BDP’dir. Ne söylüyorlarsa o doğrultuda icraat yapıyorlar. Diğer iki partinin söylemlerinde karışıklık olduğunu hissediyorum. Özellikle Suriye ve komşular meselesinde yeterli muhalefet yapılmıyor. Bir apartmanda bir komşuyla ya da iki komşuyla kötü olabilirsiniz ama on komşunun onuyla da kötüyseniz durup bir kendinize bakmanız gerekir. Dışarıya çok bağımlı bir politikamız var. Bunu kim yaparsa yapsın, CHP de, MHP de yaparsa yanlış. Sözün, söylemlerin çok da bize ait olmadığını düşünüyorum.
BEN HALKIM

Siyasi görüşünüze yakın hissedebileceğiniz bir siyasi parti var mı?

Sanatçılar zaten hiçbir partiye yakınlık hissedemez. Kendimi azınlık gibi de hissetmiyorum. Ben çoğunluğum; ben halkım. İktidarı da, muhalefeti de biz seçiyoruz. Seçimlerimizden dolayı ikircikli hale düşmemizin bir manası yok. Demokratik bir çizgiye doğru ilerliyoruz ama AK Parti’nin kendine ait bir demokrasi tanımlaması var, ‘Benim dediğim olur’ gibi; CHP’nin bir demokrasi anlayışı var, ‘Senin dediğin olmaz’ gibi; öbürünün başka bir şeyi var ki böyle olmaz.
Hiçbir partinin demokrasi anlayışı da size uymuyor mu?

Hayır, uymuyor. Türkiye siyasi seçimlerinde, demokrasiden yana olmak ya da olmamakla ilgili bir karar verilmesi lazım. Demokrasinin AK Parti’ye, CHP’ye ya da MHP’ye göre değişen bir tanımı yok. Devletin savunma, sağlık, eğitim, sosyal hizmetler ve kültür gibi görevleri var; bunun için vergi topluyor. Ama örneğin ve maalesef devletin bir kültür politikası yok. Hem muhafazakar, hem milliyetçi bir toplum olacaksın ama Karagöz-Hacivat’ı, ortaoyununun derlemesini Fransızlar kendi Cumhurbaşkanlığı fonuyla yapacak ve bütün dünya da Ortaoyunu’nu Fransızlar’a ait sanacak. Çok yaman çelişki! Eğitimde denklik, eşitlik yok; kaos var. Sanatla cebelleşenin işi sonuna kadar muhalefet etmektir. Ben kimseden yana olamam, karşıt da olamam, yandaş da olamam. Ortada durup doğru yapana ‘Doğru’, yanlış yapana da ‘Yanlış’ olduğunu söylemekle mükellefim.
DANIŞMANLAR KOVULMALI

İlk yaptığımız röportajda AK Parti’nin politik oyunlar istemediğini söylemiştiniz… O günden bugüne değişim var mı?

Maalesef bir politika yok. Sıkıntı burada. Başbakan tiyatroyla ilgili birçok şey söyledi ki bence bütün danışmanlarını işten atması gerekir. Çünkü Başbakan’ı yanlış bilgilendiriyorlar; özellikle tiyatro konusunda. Başbakan’ın özünde çok iyi insan olduğuna inanıyorum. Çıkıp milyonlarca yurttaşa ‘Dünyanın hiçbir yerinde ödenekli tiyatro yoktur’ dedi. Yanlış. Gana gibi bir devlette bile var. ‘ABD’de, İtalya’da, İngiltere’de yok’ dedi; var! Dünyanın her ülkesinde var.

Tiyatro, garibanın, mağdurun, zulüm çekenin hikayesini malzeme ediyorsa acaba bu durum birilerinin işine mi gelmiyor?

Sadece bu dönemde değil, 1980’de de, Cumhuriyet Halk Partisi döneminde de, ANAP ve DYP döneminde de tiyatroya müdahaleler yapıldı. Ben Bakırköy Belediye Tiyatroları’ndan CHP belediye seçimini kazandıktan sonra ayrılmak zorunda kalanlardanım… Siz beğendiklerinizi desteklerseniz yarın öbür gün sizi beğenmeyenler iktidara geldiklerinde onlar da kendi beğendiklerini destekler. Ama şu unutuluyor: Ben kimsenin soytarısı değilim. Birilerinin borazanlığını yapmam. İnsanlara hikayeler anlatmak için geldim. Seni de eleştirmem gerekirse eleştiririm; övmem gerekirse överim. Beğenmiyorlarsa seyretmezler. Ya da seyrederler, beğenmezlerse neyi yanlış yaptığımı konuşuruz, buna sonuna kadar varım.
Peki, tiyatrocuların hiç hatası yok mu?
İğneyi kendimize, çuvaldızı da başkalarına batıralım. Tiyatrocuların da hataları var. Başbakan’ın eleştiri yaparken haklı olduğu yerler yok mu? Var. Devlet tiyatrosu 8-10 sahnede birden faaliyet gösterir de neden Ankara’da oynanan oyun Sivas’ta, Erzurum’da olmaz? Oralarda hatalar var. Ama unutmasınlar ki bu hataları, bu mevzuatı yapanlar da devletin yöneticileri. Yok etmek çözüm değil, iyileştirmek çözüm. Ama sosyal politikaların bu halde olmasının sebebi bu ülkenin sosyal demokratlarıdır. Ve onların açtığı yoldan da muhafazakar kesim yıkıp yok etmek üzere geldi.
BÜTÜN SİYASİLER AYNI MI?

Başbakan tiyatrocular için ‘Yarım porsiyon aydın’ demişti, size de mikrofon uzatsalardı bu söyleme nasıl bir karşılık verirdiniz?

O eleştiri Başbakan’a ait değildir. Cem Karaca’nın bir şarkısıdır. ‘Her zamanki köşenizde, her zamanki barınızın, elinizde viski ve havuç ve bir eliniz cebinizde. Başınız hafifçe yukarıda, bakışlarınız o kadar bilgiç hiçbir şey üretmeden sadece eleştirirsiniz’ dediği bir aydın tayfasıdır. Şarkının adı da ‘Yarım Porsiyon Aydın’dır. Sol bir söylemdir. Bu da danışmanlarının ne kadar yetersiz olduğunun ispatıdır. Daha önce de söyledim. Başbakan buna karşıysa ben de sonuna kadar onunla beraberim. Tiyatrocular ‘Şöyledir, böyledir’ demek olmaz. Biz tiyatrocular aynı çorba tenceresine aynı kaşığı sallamıyoruz ki. Hepimiz ayrı ailelerden ve kültürlerden geliyoruz. Hiçbirimiz bir ve tek değiliz. Bizim de içimizde muhafazakarlar, devrimciler, sosyalistler, ateistler var. Siyasi partiler içinde de var. Bu ülkenin insanıyız. Herkes bu ülke için öyle ya da böyle iyi olacağını düşünüyor. ‘Bütün siyasiler hırsız, kendilerine, yandaşlarına ihale açıyorlar’ diye hepsi için bunu söylemek mümkün mü?
GAMMAZ TOPLUM HALİNE GELDİK

Rol arkadaşınız Oktay Kaynarca’nın Başbakan’a yazdığı ‘Şikayet dilekçesi’ için ne düşünüyorsunuz?

Oktay’ın kendi tasarrufudur. Benim 20 yıllık arkadaşım. Belki öfke anında söylemiştir. Çok da haberim yok. Başından beri söylediğimiz bu. Son 5 yıldır bu gammaz toplum haline gelmedik mi? Herkes birbirini gammazlıyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir döneminde bu kadar isimsiz tanık olmadı. Sanıyorum buna İstiklal Mahkemeleri de dahil. Sen birini öldürmüşsen, ben de buna şahitlik etmişsem bunu söylemek insanlık görevimdir. Bunu söyledim diye de adımı saklamak aklımın ucundan geçmez. Çünkü doğru yapıyorum. Sonuçta devlet mekanizması vardır ve beni korur.
TWITTER’DAN PROTESTO OLMAZ

4+4+4 yeni eğitim sistemiyle ilgili ne düşünüyorsunuz?

Kimse neyin ne olduğunu bilmiyor. Belki de iyi bir şey. Bilmiyoruz ki. 66 aylık bebenin henüz çişini, kas ve eklemlerini kontrol edemezken en basit kazaların okulda olduğunu düşündüğümüzde bu çocukların bir arada olması nasıl sonuçlar getirir, bu sene göreceğiz. Belki de iyi bir şey ama kimse anlatmıyor ki. Bilgiye ulaşmanın tek yolu tez, antitez ve sentezdir, bunun adı diyalektiktir. 4+4+4 diye bir tez var, bir taraf bunun neden uygulanması gerektiğini, faydasını anlatır, muhalefet de muhalefet olur bu anlatılanların neden olmayacağına, nasıl olması gerektiğine dair çözüm önerisi sunar. Akil adamlar toplanır tez ve antitezle beraber bir senteze varırlar. Demokrasinin adı budur. Okula soruyorum, onlar da bilmiyor. Kimse bilmiyor. Kitaplar var, kimse o kitapların neden orada olduğunu bilmiyor. İşte her millet layık olduğu sistemle yönetilir. Biz seçtik, hiç şikayet etmeye hakkımız yok. Siyasilerin de suçu yok. Suçlu varsa, o da vatandaştır. Siyasetçi kendi dünya görüşüne göre siyasetini, politikasını uyguluyor toplum üzerinde. Toplum buna reaksiyon göstermezse, kabullenirse kimsenin şikayet edecek bir durumu yoktur o zaman. Kürtaja gösterdiği reaksiyonu 4+4+4’e niye göstermediler? Klavyenin üzerinden olmaz sisteme karşı çıkmak. Twitter’dan da protesto olmaz. Dünyanın hiçbir sistemi, bilgisayar üzerinden -ABD hariç- değiştirilemez.
Akşam

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.