Kahkaha Kusmak…

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Volkan Taha Şeker

Gülmek; ruhun, bedeni istemsiz şekilde harekete geçirerek genelde pozitif tepki vermesidir. Genelde komedyalarda güleriz ağlanacak halimize ancak ağlamamız gerketiğini hiç düşünmeden… Nereden gelir bu komedi? Bazıları gibi konservatuvar, felsefe, sosyoloji bölümlerinde kürsüden anlatılan tarihsel bilgileri buraya yazarak, böylesi bir tiyatro yazarlığı yapmayacağım. Buna köşe yazarlığı denmeyeceğini bilenlerdenim. Tiyatro köşesi yazmayı, tiyatro tarihi bilgilerini yazmakla karıştıranlar var. Bunlardan olmayacağım çünkü onlar yazar değil kopyalardır. Sadece konuya bir vurkaç yaparak komedyanın kökenine değinmek istiyorum.

Komedya Geçmişi

Komedya türünün net tarihi hakkında bilgi sahibi olmasak da tarih öncesi dedigimiz 1 senesi öncesi, yani bundan 2013 sene evvelden beri bu türde eserler verildiği, oyunlar oynandığı aşikardır. Eski, orta ve yeni komedya olarak 3’e ayrılmış olsa da, genelde Tanrı Dionysos denen insan yapımı put, biblo adına yapılan şenliklerde oynanan oyunlarda öne çıkar. Hatta burada oynanan oyunlar o kadar sapkınlaşır ki, tarih öncesi insanlar bile bu sapkın ve müstehcen içerikten rahatsız olurlar. Bu yüzden tarih öncesi 400-320 yılları arası komedyanın dili müstehcenlikten arınır ve toplum için sanatlaşır.

Padişahın Güldürücüsü

Gelelim tarih sonrası zamanlara ve Osmanlı Devleti’ne. Haremin abartılı şekilde konuşulduğu bugünlerde basite kaçıp harem konuşacak değilim. Ancak imparatorların motivasyonunun artırılması ya da moralleri bozuk olunca eğlence aracı olarak kullandıkları, kendince profesyonel olan güldürü ustaları soytarılar… Gülen, padişah ve saray halkı.

Dünden Bugüne

Komedyadan Osmanlı’ya, Osmanlı’dan günümüze kadar gülme kültürü ne kadar değişti diye soracak olursanız, benim gibi içinden çıkılamaz bir araştırmaya düşersiniz. Bunu araştırmak için tiyatrolara ve sinemalara gittim, günceli takip ettim. Ne hikmetse komik olan beni üzdü ve hüzünlendirdi. Öncelikle seyirci mutsuz. O kadar mutsuz ki, seneler önce İstanbul’a gelen çok ünlü bir ressam, İstanbul’un resmini hüzün olarak nitelendirmişti. Ne de güzel bir tespitti. İşte o hüzünlü olan insanlar gülmeyi çok istiyor. Onları güldürmek için de belirli bir rant çevresi oluşuyor. Sinema ve tiyatroda komedi unsuru tamamen değişiyor. Sindirilmiş ve ustaca kurgulanmış senaryolara sözüm yok ama salt güldürme parolasıyla yola çıkan tiyatroların hepsi hakaretlik olmuş. Toplumun en büyük sorunlarından biri, alan memnun satan memnun psikolojisinin dayatılmasıdır. Maalesef Türk komedi sanatında da durum bu noktaya gelmiştir. Bire bir eleştirdiğim yönetmenler de aynı sözlerle savunuyor: “Neden eleştiriliyoruz; biz oynuyoruz, seyirci gülüyor. Ne dediğimiz değil ne yaptığımız önemli. Alan memnun satan memnun, sizin eleştirilerinize ne hacet?”

Sonra o yönetmenciğe soruyorum. Lisede kız çocuğun var değil mi? Uyuşturucuya başlasa ve uzun yıllar esrar kullansa, onu bu illet yola düşüren uyuşturucu satıcısını bulsan da sana “Alan memnun satan memnun” derse ne dersin?

Susuyor…

Keşke hep sussa.

Kötü Sanat Yılları

Kötü sanat uyuşturucu gibidir. Zararları saymakla bitmez ama tek bir yararı yoktur. Komedide iyi bir durumda değiliz. Bel altı dediğimiz yani insanın cinsel organları üzerine yapılan esprilerle gülmeyi yeğleyen bir seyirci kitlesi ve güldüren sahne elemanları. Ancak gülen insanlar sahnede uyuşturucuyu alıp yine mutsuz dünyalarına geri dönüyor. “Olsun amacımız onları iki saat de olsa güldürebilmek” savunması da var. Geçmez sanat mahkemesinde bu savunma. Karar lütfen…

Toplumların kültürlerinin en önemli ölçütlerinden biri de gülme düzeyleri ve gülme şeklidir. Ancak bu konuda da sınıfta kalıyoruz. Ya “ben gülmüyorum beni bu espriler güldüremez” edasında kendini sıkan insanlar oluyor o düzeysiz oyunlarda, ya da esprilere gülerken sınırı kaçıran insanlar. Geri kalanlar da normal kişiler. Son günlerde izlediğim filmlerden birinde, ki sonunu getirmek için çok zorlandım, insanların ne kadar vahşice güldüklerine tanık oldum. Tek kelime ile kişneme benzeri seslerle, ortama aldırmadan çevreye rahatsızlık verircesine, vücut dengelerini kaybederek kişnemelerini duydum. İnsanların şu gülme adabını bilmeleri ne kadar da önemlidir. İnsan (seyirci) gülerken ya da üzülürken denge çubuğunu göremiyorsa gerçekten de insanlıktan çıkıyor. Sonrasında yeniden o kılığa girmesi zor oluyor.

Gülen böyle yapıyor da güldüren ne yapıyor? Osmanlı soytarıları kadar bile becerikli olamayan ve insanlara, her birinde olan cinsel organları üzerinden espriler yapan kişiler… Aile ortamına giremeyecek kadar düzeysiz espriler ve bu esprileri sinema, televizyon ve tiyatrodan bizlere sunan zavallılar…

Komedyayı Düşünmek…

Komedya nedir? Bunu hiç düşünmediniz. Asıl amacı nedir ve neye hizmet etmiştir? Şimdi Aristo’nun Poetikası’ndan örneklerle anlatmaya çalışsam… Yahu zaten gülmek isteyen bu yazıyı sonuna kadar okumayacak, souna kadar okumak isteyen kişi de Aristo’yu biliyor olacaktır, ya da bilmek için çaba harcayacaktır.

Kuskunlar…

Aşırı ve biçimsiz gülmek, psikolojik kusuntudur. Bunu yaptıran ise sanatçı değil, esnaftır. Önceki yazım “Psikologların Tiyatro Fırlattıkları” köşesinde bahsettiğim tiyatro kursiyerleri vardı. Şimdi anlıyorum ki psikologlarca sahneye fırlatılan bu kişiler komedyen olmuş, hoca olmuş; içlerinden genel sanat yönetmenleri fırlıyor şimdilerde…

Şimdi komedyanın kökenini anlatsak ne anlar bunlar, Poetika desek küfür sanırlar…

Türkiye’de komedi izlemeyeceğim artık. Cinsel organ şova dönüşüyor. Rezalet! Cinsellik üzerine abartılı şekilde replikleri tekrar edenlerin emin olun ki bu konuda eksikleri, zaafları var. Geçmiş olsun.

Lütfen doktora! Sahneye değil…

Işık ve sevgiyle…

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Volkan Taha Şeker

2 yorum

  1. mehmet harun Tarih:

    Kapak olsun birilerine ve sinema adı altında kendi stand up gösterisini kameraya alıp bize satannlara…..buna sanat diyenler varmıdır bilmiyorum ama bende artık bu tür filimlere gitmcgm

  2. DİLEK TATAR Tarih:

    Farklı bir şeyler bulup okuma adına geçirdiğim bu 10 dakikalık zamanıma kattığınız güzel tebessüm adına çok teşekkürler.

Yanıtla