Sanata ve Sanatçıya Baskı

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Metin Boran

İktidar Gezi Parkı eylemleriyle birlikte baskı ve sindirme politikalarını çeşitlendirerek yoğun bir biçimde devam ettiriyor. Otoritesini sarsmaya yönelik olduğunu düşündüğü her türlü bireysel ve toplumsal tutum ve davranışları en ilkel şiddet yöntemi ile bastırmayı yönetim politikası haline getiren iktidar odakları aynı tutumunu gezi eylemlerinde de pervasızca sürdürüyor. Yanı sıra ayrıştırıcı ve dışlayıcı bir dil kullanarak, yalan ve kara propaganda ile toplumu ‘biz’ ve ‘ötekiler’ olarak kamplara bölerek onarılması güç bir düşmanlığın temellerini atmakta bir sakınca görmüyor. Bu saikle oluşturduğu düşmanca politikasını, Mecliste, sokakta, mitinglerde ve işyerlerinde ve fırsatını bulduğu her yerde devam ettirerek toplum biz ve öteki anlayışında tercih yapmaya zorlanıyor. İktidar sahiplerinin bu düşmanca politikalarının hedefinde ise toplumsal muhalefetin yanında bulunan ve öncü konumunda olduğunu düşündükleri sanatçılar, akademisyen ve aydınlar var.

Başbakan bütün öfkesi ve hıncıyla sanatçıları isim vererek hedef tahtasına koyarak medyanın önüne atıyor ve sonra kendi cephesinde o isimleri işaret ederek tehdit ediyor ve itibarsızlaştırarak baskı ve sindirme politikasına farklı bir boyutla devam ettiriyor. Başbakanın bu dışlayıcı ve ayrıştırıcı, tehdit içeren söylemine medyada ve çoğu köşe yazarı da çanak tutarak düşmanlığın toplum nezdinde yaygınlaşmasına ahlaksızca yardımcı oluyorlar.

Gezi eylemleri başladığından bu yana kendi özgür iradesi ile eyleme destek veren, katılan, olumlu görüş beyan eden ya da en azından yaşanılan polis şiddetine tepki gösteren, içinde senaristler, oyuncular, müzisyenler ve sunucuların da olduğu birçok isim ya işini kaybetti ya da gelen baskılarla susturuldu.

Bu baskı ve sindirme politikalarına (Çoğu belki de korkusundan olacak) yerel yönetimlerde kendi alanlarında katkı sunarak sanatçılarla yapılan konser programlarını iptal ettiler. Mehmet Ali Alabora ile başlayan bu hedef gösterme ve yıldırma politikası oyuncu Oktay Kaynarca ile devam etti. Kaynarca’nın bir özel televizyon ile yaptığı sunuculuk anlaşması Gezi eylemleri sonrasında oyuncunun tavrı gerekçe gösterilerek sözleşme iptal edildi.

Eyleme destek veren, aralarında Aylin Aslım, Sevcan Orhan, Gülben Ergen gibi isimlerin konserleri gerekçesiz olarak iptal edildi. Yıldız Tilbe ve Saba Tümer’in televizyon programları yayından kaldırıldı. 17. Akdeniz Olimpiyatları’nın açılış programına katılan ENBE orkestrasının solisti Berkay Özideş açılışta yaptığı konuşma sonunda kendisine yapılan baskı ile işini bırakmak zorunda kaldı.

Son olarak bir maç sonrası yaptığı basın açıklaması sırasında Gezi eylemlerindeki duyarsız tavırları ile dikkat çeken NTV’nin mikrofonunu yere atarak tavrını ortaya koyan ulusal basketbol takımının başarılı oyuncusu Cenk Akyol takımın kadrosundan çıkarıldığını açıkladı. Oysa bu sanatçılar arasındaki bazı isimler geçmişte AKP’yi desteklemişler ve iktidara yakın olmuş isimlerdi. İktidar sahipleri rüzgar değişince onlara da acımadı ve geçmişi unutarak toptan bir yaklaşımla baskısını onlar üzerinde de göstererek ne kadar demokrat ve ne kadar özgürlük aşığı olduğunu ortaya koydu.

Bu arada Gezi eylemleriyle birlikte medyada işini kaybeden, kovulan, yazıları sansürlenen ve izine gönderilen gazetecileri de unutmamak gerekiyor.

Başbakan jakoben ve otoriter tavrı ile kendisine inanmayan ve iktidarına karşı çıkan herkesi hırçın bir öfkeyle lanetleyerek uyumsuz ve uslanmaz ilan ediyor. Bakalım on yıldır haksızlık ve adaletsizlik üzerine inşa edilen iktidar, bu presleme ile daha ne kadar ayakta kalabilecek.

Evrensel

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Metin Boran

Yanıtla