Kürt Olmak, Müslüman Olmak, Batılı Olmak!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Yaşam Kaya

‘EleştiriYorum’ adlı köşemde geçtiğimiz iki hafta İstanbul dışında tiyatro yapan grupların oyunlarına yer verdim. Teatral gücün sadece belli bir çevre içinde kalmadığını, Anadolu’dan Avrupa’ya Türkiye Tiyatrosu’nun nasıl kök saldığını çarpıcı oyunlarla aktardım. Fransızlarla Türkiyelilerin ortak çalışması, Eskişehir Şehir Tiyatroları derken bu hafta sizleri Hollanda’ya kadar götüreceğim. Türkiye’deki ilk projesi ‘Kuzey Işığı’ adlı oyunla adından söz ettiren Tiyatro Rast (Theatre Rast), Talimhane Tiyatrosu ile ortaklaşa gerçekleştirdiği ‘Europ Now Projesi’ kapsamında yazılan ‘Başka Bir Toprak’ adlı oyunla Şişli Black Out Sahne’de, Türkiyeli tiyatro severlerin karşısındaydı. Oyuncularının tamamının Hollandalı olduğu oyunda, Rast’ın kurucusu Şaban Ol’u yönetmen koltuğunda görüyoruz. Oyunun yapımcısı ise Gert de Boer.

Yaşamlarını Hollanda’da sürdüren Celil Toksöz, Şaban Ol ve Gert de Boer, 2001 yılında Tiyatro Rast’ı kurarak, doğu mistisizminden çıkış yakalayan sıra dışı sanatsal harmanı Avrupa insanına sundular. Teatral kimliğini Türkiyeli isimlerin belirlediği tiyatroda, Avrupa ülkelerindeki tiyatrolarla ortak projeler üretilmeye başlandı. Türkiye, Hollanda, Belçika, Fransa ve Almanya ’da sergilenen oyunlar, kültürel arası diyalog kapılarını olumlu anlamda zorlamış gözüküyor. Türkiye’nin politik sorunlarını asıl kaygısı haline getiren kurucu kadro, işbirliği içinde çalıştığı bir çok tiyatro grubuyla akıl dolu yapımlar ortaya koydu. İşte bunlardan bir tanesi de ‘Başka Bir Toprak’ adlı oyun!

Oyunda Türkiye’nin doğu illerinden Hollanda’ya göç etmiş bir aileyi görürüz. Seneler önce yoksulluktan kaçan Kürt kökenli aile Hollanda’da yaşama tutunmaya çalışır. Fakat ailenin aklı daima kendi topraklarındadır. Birgün doğdukları topraklarına gitme umutlarını hiçbir zaman unutmamışlardır. Başörtülü, dini geleneklere bağlı bir anne; muhafazakâr(!) anlayışla işine dört elle sarılmış bir baba; Hollanda’da doğan ve Avrupalı olduğunu hisseden bir oğul; sanata düşkün bir kız –ilerleyen bölümler asıl kimliğini açıklayacağım- sahnedeki ana karakterler. Konuda evin erkek çocuğu beraber fotoğraf çekimi yaptığı kıza aşık olur. Kız adamın aşkına karşılık veremez. Aslında karşılık vermek ister; ama muhafazakar görünen babanın, Hollandalı bir kadınla kurduğu ilişkiden doğmuş birisidir kendisi. Ortak babadan gelen bu iki kardeş, hem yasak bir aşkı kalplerinde yaşarken, kültür dezenformasyonuna uğramış Türkiyeli aileyi resmeder. Erkek çocuğun tanıdığı baba ile kızın tanıdığı arasında dağlar kadar fark vardır. Kız babasını anlatırken, içki içmeyi seven, jazz müzik tutkunu, dans eden birini tasvir eder. Fakat erkeğin tanıdığı baba; dini kurallarına bağlı, doğu kültürünü birebir yaşayan, Kürt kökenlerini asla yitirmemiştir. Olay, muhafazakâr annenin olanları itiraf etmesiyle ortaya çıkacaktır. Hollanda’ya ilk geldiklerinde kimseden yardım göremeyen anne, kocasının ilişki kurduğu kadından Flemenkçe’yi ve Hollanda’da nasıl yaşaması gerektiğini öğrenir. Kadının yabancı bir ülkede gidecek kapısı olmadığı için kocasının yaptıklarına ister istemez katlanmak zorunda kalır. İnançlarını, kimliğini bir kenara koyan anne, oğlunu yetiştirebilmek adına yaşadıklarını kalbine gömecektir. Ta ki bu gerçek ortaya çıkana kadar…

Hollandalı Eran Ben-Michaël, Marcel Faber, Paulette Smit, Robin Steegman Türkiyeli ailenin dramını anlatırken rollerinin gerektirdiği psikolojik analizleri başarıyla yerine getirmiş. İslami değerler, Türkiye topraklarına duyulan özlem, doğu-batı arasına sıkışmış umut dolu bekleyiş sahnedeki oyuncuların sözcüklerinden kalplerine an be an hissediliyor. Burada tabiki Şaban Ol’un yönetim başarısından bahsetmek gerekli. Sahnenin arkasına yansıttığı görüntülerde Hollanda ile Türkiye’yi resmeden kareler seyirciyi oyunun büyülü dünyası içine yerleştiriyor. Sadece birkaç parçadan oluşan doğu toprakları ve Hollanda’nın ışıl ışıl parlayan karlı görüntüleri… Yönetmen sahnedeki isimlere ne yapması gerektiğini ince ince işlemiş. Konunun şaşırtıcı bölümlerinde oyuncuların başarılı performansı ön plana çıkarken, yönetmen her anlamda istediğini seyirciye aktarabilmiş.

Tiyatro Rast, Namus ve töre cinayetlerini konu alan oyunları ”Dilek”, 1955’te Rumlara karşı yapılan saldırıların gölgesinde iki kadının arkadaşlığını merkeze yerleştiren ”Eleni ve Gül”, varoluşun gizi ve Kuantum fiziği üzerine bir oyun olan ”Kuzey Işığı” oyunlarından sonra “Başka Bir Toprak” oyunuyla yine Türkiye’nin kanayan yarasına parmak basıyor. Zoraki göç, Kürtlerin yaşadığı dram, Müslümanlıkla batılı olmak arasında sıkışan bir aile bizim gerçeklerimizi yüzümüze çarpıyor.

Birgün

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Yaşam Kaya

Yanıtla