İyi ki Tiyatro Var

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Sonat Bahar’ın Kenan Işık’la yaptığı ve Sabah Gazetesinde yayınlanan sohbetten alıntıları paylaşıyoruz.]

Genç kuşaklar ve tiyatroyla ilgisi olmayan seyirci onu Kim Milyoner Olmak İster adlı yarışma programıyla tanıdı. Oysa Kenan Işık denince akla tiyatro gelir, biz de Kenan Işık’la ağırlıklı olarak tiyatro, ucundan da televizyon konusunda sohbet ettik.

Kenan Işık, 100’e yakın oyunda yazar, yönetmen ya da oyuncu olarak yer aldı, İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda genel sanat yönetmenliği yaptı. Eleştirildi, beğenildi, gündem oluşturdu. Kenan Işık’ın bir televizyon figürü haline gelmesi, hayatını adadığı Devlet Tiyatrosu’nun dışına itilmesinden sonra başladı. Ama o tiyatroyla olan bağını hiç koparmadı. Oyunları da öyle… 24 yıl önce Aziz Nesin’in Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz adlı eserinden uyarladığı oyun hâlâ sahneleniyor. Ahmet Hamdi Tanpınar’dan yaptığı Huzur uyarlaması halen gündemde… Nâzım Hikmet’in İvan İvanoviç’i ve daha onlarcası… Geçen yıl Sophokles’ten uyarladığı Antigone adlı oyun, halen İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda devam ediyor. Bu yıl ise, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda kendi yazdığı Aşk Hastası adlı oyunu yönetti. Her iki oyun da Anadolu’nun çeşitli kentlerine gitti. Antigone, Hindistan ve Güney Kore’de sahnelendi ve ilgiyle karşılandı. Işık’ın Antigone uyarlaması yakında Kore diline çevrilecek. Makedonya Antik Tiyatrolar Festivali’ne de katılan Antigone, en iyi yapım ve en iyi yönetmen ödüllerini aldı. Ödül töreni şubat ayının ilk haftasında İstanbul Devlet Tiyatrosu Cevahir Sahnesi’nde yapılacak.

Konservatuar açmak çözüm değil

Sanatın ve sanatçının konumu üzerine konuşuyoruz. “Sorunlu. Taa konservatuar eğitiminden başlıyor sorun,” diyor Kenan Işık. 20-25 üniversitede tiyatro, sanat eğitimi verildiğinden, ama eğitici kadroların yetersizliğinden bahsediyor. Diyor ki “Tiyatro hocalığı, oyuncu koçluğu çok zor bir iş.”

HİÇBİRİ KONSERVATUAR MEZUNU DEĞİL

“Tarih, hukuk, sosyoloji dersleri verecek hoca bulabilirsiniz, ama tiyatro eğitimi verecek hoca bulamazsınız. Her yıl bu okullardan yüzlerce genç ‘Ben oyuncu oldum,’ diyerek mezun oluyor; oyuncu değil, oyuncu adayı olduğunu bilmeden. Çünkü oyuncu eğitimi en çok 10-12 kişilik sınıflarda verilir. Oysa ben 50 kişilik sınıf biliyorum. 50 kişiye oyuncu eğitimi vermek mümkün değil. Böyle yarım yamalak bir eğitimden sonra mezun oluyorlar. Mezun olduktan sonra da, işini yapacak bir alan bulamıyor. Ödenekli tiyatroların kadroları kısıldı. Yetenekli olanlar televizyon dizilerinde iş buluyor ama bu arada da diploma pek işe yaramıyor. Şu sıralar çok beğenilen, en yüksek ücreti alanlar, oyuncu eğitim almamış olanlar; Kenan İmirzalıoğlu, Kıvanç Tatlıtuğ, Beren Saat, Mehmet Aslantuğ vb…” Bu arada bu saydığı oyuncuları beğenip beğenmediğini soruyoruz. Beğeniyormuş. Oyunculuklarını beğenmenin yanı sıra oyuncu olma çabalarını da beğeniyormuş. Bir de konservatuardan mezun olup da, sevdikleri işi yapmak için yoğun çabalar harcayarak apartman dairelerinde, bodrum katlarında, bilardo salonlarında tiyatro yapan oyuncuları çok beğeniyormuş. Hem tiyatroya olan tutkularını hem de oynadıkları oyunları.

Şeyh Galib devrimcidir

Kenan Işık sohbetin bir yerinde “İyi ki tiyatro var,” diyor. Tiyatroyla yaşamak, tiyatroda çalışmak canlı tutuyor onu. Bu yıl yazıp, sahneye koyduğu Aşk Hastası adlı oyundan bahsederken söz Şeyh Galib’ten açılıyor. “Devrimci biri,” diyor. “Sanatın yeni şeyler söylemesi gerektiğini belirtirken, ‘Yeni bir şey söyleyen sanat erbabına, yeni bir şey öğretene adam derim ben,’ diyen biri.” Işık’a göre, aşk her dönemde yeniden yorumlanan ve aşkın farklı, o güne dek bilinmedik taraflarını anlatan bir kavram olduğunu söylerek, Haneke’nin şu günlerde gösterimde olan Aşk filmine getiriyor sözü ve “Bu film 10 yıl, 20 yıl önce çekilseydi yine bir aşk filmi olurdu, ama böyle olmazdı,” diyor.

TİYATRO MİADINI DOLDURMADI

Aşk Hastası’nın bir anlamda, Batılı değerlerle değil, kendi geçmiş kültürüyle bağlar kuran bir oyun olduğunu söylüyor. Geçmiş kültürle bağlar kurup, bugünü anlatan bir oyun. Tiyatronun miadını doldurduğundan, bir kesimin de halka ters düşen, sırt çeviren oyunlar oynadığı için seyircinin tiyatroya gitmediğinden dem vuranlara, son bir sözü yine “Ben bu kitabı (Hüsn-ü Aşk), kalabalıklar beğensin diye yazmadım, kabalalıkların beğenmesi benim için beladır,” diyen Şeyh Galib’in söylediğini anımsatıyor. Ayrıca diyor ki: “Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz 24 yıldır seyirci rekorunu kırarak oynuyor. Nazım Hikmet’in İvan İvanoviç, Var mıydı Yok muydu? oyunu altı yıl, Turan Selçuk’un Abdülcambaz’ı beş yıl oynadı. Bu yazarlar halka ters düşen, ona sırtını çeviren yazarlar mı?”

Antigone tam da bugünü anlatıyor

Antigone’yi sahneye koymak Başbakan’ın Kürt açılımı için sanatçılarla yaptığı toplantıdan sonra aklına gelmiş. 2 bin 500 yıl önce yazılmış bir antik oyun Antigone. “Oyun sanki bugünü anlatmak için yazılmış,” diyor Kenan Işık ve ekliyor, “Bugünün başına buyruk yöneticilerini; Kaddafi’yi, Saddam Hüseyin’i, Hüsnü Mübarek’i, darbeci generalleri… Faili meçhule kurban gitmiş oğullarının, kocalarının, kardeşlerinin mezarını bilmek ve bir demet çiçekle o mezarı ziyaret edip, bir taş dökmek, iki satır dua okumak isteyen anaları ve bacıları. Gizli iktidar talepleriyle kardeşi kardeşe kırdıran odakları anlatıyor.”

ŞAHANE BİR MİLİTARİZM ELEŞTİRİSİ

“Düşünce suçu bile var,” diyor Işık. “Esasen oyun Sophokles’in demesiyle, iki kardeş denizin birleştiği topraklarda yani bir anlamda Anadolu’da geçiyor.” Bir blog yazarının Kreon’un kostümünü ‘Zeki Müren’in kostümü gibi,’ diyerek eleştirmesini soruyoruz. “Cahillik,” diyor. Avrupa’nın sayılı tasarımcılarından biri yapmış kostümü. “Şahane bir militarizm eleştirisi, şahane ve ironik. Tıpkı Kaddafi’nin giydikleri gibi,” diyor ve ekliyor “Ya da generallerin şapkasından başlayarak bütün üniformalarını kuşatan altın renkli çelenkler, sırmalar, yıldızlar, nişanlar, madalyalar gibi. Kreon’un giydiği de böyle bir şey. Sadece bir badanacı gibi orası, burası altın varakla sıvanmış. Hitler de badanacıydı,” diye gönderme yapmayı da ihmal etmiyor Işık ve “Hangi birine yanayım?” diyor ve “Tiyatro eleştirmeniyim, diyerek bu ironik vurguyu anlamayan, üstüne üstlük Zeki Müren gibi değerli bir sanatçının cinsel tercihine bilerek ya da bilinçaltı bir göndermeyle onu ötekileştirip, itibarsızlaştırmasına mı yanayım, yoksa cehaletine mi?”

Sabah

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.