Büyüyünce Ne Olacaksın?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İBBŞT Çocuk Biriminin oyununu Ferih Egemen sahnesinde seyrettim. Önce Ferih Egemen hakkında kısa bir bilgi vereyim; 1917 doğumlu, tiyatro ve sinema oyuncusu, yönetmen, yazar, seslendirme sanatçısı Ferih Egemen, Türk tiyatro tarihinde önemli bir yere sahip. Sanatçı 1932 yılında Şehir Tiyatroları kadrosuna girerek, öğretmenlik, yönetmenlik ve çocuk oyunu yazarlığı yapmış. Selim Naşit, Adile Naşit, Suna Pekuysal gibi oyuncuların yetişmesini sağlayan tiyatro ustası, 1978 yılında aramızdan ayrılmış. Çocuk tiyatrosuna emek veren sanatçının adı şimdi yeni açılan bir çocuk tiyatrosu salonunda ölümsüzleşti.

Gaziosmanpaşa Belediyesi tarafından yapılan sanat kompleksi kasım 2009’da İBB Şehir Tiyatrolarına devredilmiş. Ferih Egemen Sahnesi bir kaç açıdan özel bir sahne. Sadece çocuk oyunları oynanması için yapılan sahne, 220 m2 büyüklüğünde ve salonun içinde, her biri 65 kişi kapasiteli dört adet motorlu teleskobik (birbiri içine girerek, uzayıp kısalabilen) seyyar tribün bulunuyor. Yerleri masif parke kaplı salonda, seyirci tribünleri istendiği gibi hareket ettirilerek sahne ortaya, kenara çekilebiliyor. Sahne kolayca meydan sahnesi ya da italyan sahnesi formuna girebiliyor. Portatif tribünler katlanıp kaldırılarak alan açılabiliyor, ya da farklı bir oturma düzeni oluşturulabiliyor. Işıklarda, mekanın bu özellikleri göz önüne alınarak yapılmış. Salondaki ışık ve ses sistemi, salonun özellikleri göz önüne alınarak, tavana asılmış 6×6 metre ebadında, her yöne hareket edebilen trans sistemi üzerinden çalışıyor. Çocuklara oyun oynarken çok olanaklı bir sahne olduğu ortada. Üstelik italyan sahne düzenini kullanmak istemeyen çocuk tiyatrosu yönetmenleri için de ideal bir salon.

İlk oyun: 11 Ekim 2008 Üsküdar Kerem Yılmazer Sahnesi

Gelelim oyunumuza; iki sezondur sahnelerde olan oyun, çocukların en çok duyduğu soruların birinden yola çıkıyor ve skeçlerle çocukların konuya farklı açıdan yaklaşmalarını amaçlıyor. Oyunun konusu İBBŞT sitesinde, “On değişik hikâyede hem çocukların meslek seçimlerini, hem de büyüklerin yönlendirmelerini mizahi bir dille ele alan oyun, mesleklerin farklı yönlerini gösteriyor. (7+ yaş) grubu “ olarak belirtilmiş. Oyun 55 dakika ve arasız oynanıyor.

Konuda da belirtildiği gibi, on değişik hikaye var karşımızda. Hikayelerin hepsi birbirinden bağımsız ve bir araya geldiklerinde bir bütün oluşturmuyorlar. Oyun birbirinden bağımsız on skeçten oluşuyor, her skeç bir diğerinden gong sesi ve oyuncu değişimiyle ayrılıyor. Bu değişik tiyatro mekanında seyir yerlerini oluşturan dört tribün, ikişerli olmak üzere karşılıklı konulmuş. Sahne amacıyla kullanılan ring ise iki tirübün grubunun arasında duvara doğru yaslanmış. Burada konumu tarif etmesi zor olsa da, oyun için en uygun biçim olduğu söylenemez yapılan düzenlemenin. Salon bu biçimde kullanılınca, seyircilerin büyük kısmı oyunu takip etmekte güçlük çekiyor. Üç bölümden seyredilebilen bir alan yaratılmış olsaydı bu sorun ortadan kalkacaktı. Ring olarak kullanılan sahnede, oyuncunun doğal yönü, seyircinin olmadığı boş girişe dönük. Bu yüzden oyuncular nereye dönerlerse dönsünler, seyircinin yarısını arkalarına almış oluyorlar. Oyuncular bu açığı giderebilmek için yönlerini sıklıkla değiştirmek durumunda kalıyor.

Oyun etkileyici ve merak uyandırıcı bir girişle başlıyor. “Life is Life” müziğinin başlangıcı eşliğinde oyuncular ellerinde boks eldivenleriyle girişte beliriveriyorlar; merak uyandırıcı ve güçlü bir oyun başlangıcı. Ringe çıkıp maç başlayınca da tempo düşmüyor. Murat Yalman, aslında doktor olmak isteyen boksör tiplemesini, seyirciyi avucuna alarak sürdürüyor. Bir gong sesiyle skeç bitiyor ve oyuncular değişiyor. Her skeç bitimi gong sesiyle oluyor; oyunun boks ringi sunumuna uygun olarak. skeçler ard arda gelirken, oyuncular tempoyu düşürmüyorlar.

Oyunda doktor olmak isteyen boksörümüz gibi, şarkıcı olmak isteyen öğretmenin hikayesine de yer veriliyor. Bu iki skeç yanlış meslek seçimlerinin hayatımıza etkilerini komik bir dille gösteriyor. Aslan terbiyecisi, futbolcu, tiyatrocu olmak isteyenler çocuklarla skeçler devam ediyor. Tiyatrocu olmak isteyen çocuğumuz yeteneğini, üst üste yığılan testlerden kaçmak için kullanıyor ve bayılma rolü yapıyor. Olumsuz bir örnekleme olan bayılma rolü yerine, farklı bir biçimde çocuk kendini ifade edebilirdi diye düşünüyorum. Bir diğer skeç tümüyle ailelerin çocukları bebekliklerinden beri nasıl yönlendirdiklerini hicvediyor. TDK’nın Türkçe sözlüğünde bulamasam da, benim ailemde sıkça kullanılan “b.kunda boncuk aramak” deyimini, kelime anlamıyla skeçte kullanarak, ailelerin çocuklarının özel olmaları konusundaki hassasiyetini ve abartısını oldukça komik bir dille gözler önüne seriyor. Bir diğer skeçte hırsızlığın bir meslek olmadığı konusu işleniyor. Konu havada kalmış, tam olarak neyin anlatılmak istendiği açık değil. Buraya kadar açıkladığım skeçler konuyla ilgili, ancak diğer skeçler için aynı şeyi söylemek mümkün değil. İğnecinin tavrından korkan çocuğun eline iğneyi alıp iğneciyi kovalarken “iğneci olacağım” diye bağırması, spiderman olmak isteyen çocuğun babasını tutsak alması meslek seçimiyle ilişkili konular değil. Oyunda çevreciliği işleyen bir skecimiz de var; aslında uçak mühendisi olan çevre gönüllüsü ve onu çöpçü sanan ilkokul çocuğu. Üstelik kız çocuğuna “ben çöpçü değilim” diyen bir uçak mühendisi. Mesleği, “geçimi sağlayan uğraş” tanımıyla alırsak, çöpçülük bir meslektir. Bu skeçte meslekler konusuyla ilgili neyin tanımlandığı açık değil, ancak mesaj kaygısı güden tek skecimiz bu. Çevreyi temiz tutmanın gerektiği, birbirimizi bu konuda uyarmamız gerektiği, boş zamanlarımızda çevre gönüllüsü olarak görev yapabileceğimiz skeçle verilen mesajlar arasında. Bu mesajları skecin kendisinden alıyoruz, çoğu çocuk tiyatrosunun yaptığı gibi çocuğa tekrar ettirilerek ya da soru sorarak değil. Oyuncular birlikte şarkı söyleyerek oyunu sonlandırıyorlar. Bu şarkı organik olarak oyuna bağlı ve işlevsel değilse de selama geçiş açısından gerekli. Şarkıda çocuklara büyüyünce ne olacakları soruluyor ve tüm mesleklerin güzel olduğu mesajı veriliyor.

Oyunun yazar ve yönetmeni, Anadolu Çocuk Oyunları Kolu AÇOK deneyiminin dramaturg, yazar ve yönetmeni Turgut Denizer. Kendisi deneyimli bir yönetmen olmasına karşın Ferih Egemen Sahnesi’nin olanaklarını tam olarak oyununa yansıtamamış. Sahneyi ring olarak tasarlamak etkileyici bir biçim sunmuş izleyiciye. Ring, oyunda ilk sahnede boks maçında kullanılmasına karşın, diğer skeçlerde sahne görevini görüyor. Kimi zaman ev, kimi zaman sınıfa, parka dönüşen ringimiz, yetişkin ve çocuk arasındaki çatışmaya gönderme yapması açısından da önemli. Oyun metni yeni değil, bu yüzden bazı yerlerin güncelleştirmeye ihtiyacı olduğu açık. Skeçlerde bu güncelleştirmelere daha çok ihtiyaç duyuluyor. Örneğin, tiyatrocu olmak isteyen çocuk skecinde kullanılan “koleje gitme” yerini, günümüzde anadolu lisesine gitmeye bıraktı. Bu tür güncellemeleri yapmanın en iyi yolu, oyuncularla ekip çalışması yapmak, onların yaratıcılığından faydalanmaktır. Sahnede görünen, oyuncuların kendi aralarında bir ekip olduğu, ancak ne doğaçlama yoluyla ne de metne müdahale yoluyla kendilerini ortaya koyamadıkları. Günümüz oyunlarında yönetmenler, oyuncularla birlikte çalıştıkları oranda, sahneye iyi oyunlar çıkarıyor. Metne bağlı kalan oyuncular ve doğaçlama yoluyla işlenmeyen metinler ne yazık ki sahnede zayıf kalıyor.

Temposu yüksek bir oyunla karşı karşıyayız. Skeçlerde tempo hiç düşmüyor, birbiri ardına akan sahnelerle tansiyon sürekli ayakta tutuluyor ama bu oyunu sarkmalardan koruyamıyor. Skeçler birbiri ardına gelirken seyirciye ara bırakılmamış, oyunun süslemeleri yapılmamış. Temponun başladığı gibi sonuna kadar devam etmesi yorucu oluyor ve dikkati dağıtıyor.

“Büyüyünce Ne Olacaksın”, çocuk tiyatrosu birimi oyunu. Tüm oyuncular birimde çalışıyorlar ve sadece çocuk oyunu oynuyorlar. Bu yüzden yaptıkları işe inanmışlar ve aralarında bir ekip olabildikleri kolayca gözleniyor. Oyun başladığı zaman ekip sekiz kişiden oluşuyormuş, ancak iki oyuncunun birimin diğer oyunlarında görev almasıyla oyuncu kadrosu altıya düşmüş. Bunun sonucu, skeçlerdeki rolleri aralarında bölüşmüşler ve büyük bir çabayla sorunu içlerinde çözmüşler. Bu sorunu çözmüşler çözmesine, seyirciye yansıyan hiç bir sıkıntı yok, ancak oyuncular skeçten skece yetişmek için kostümlerini kan ter içinde değiştirerek oyunu sürdürüyorlar. Bu başarıları için ayrıca tebrik etmek gerek oyuncuları. Oyuncular oyuna sahip çıkmışlar ve rollerinin hakkını vermişler. Özellikle Yağmur Ulusoy ve Murat Yalman çocuklardan alkış alacak kadar başarılılar rollerinde. Yağmur Ulusoy’un öğretmen rolündeki başarısı oyundan akılda kalacak sahnelerden biri.

İzlediğim zaman oyun arasız oynanmıştı ancak ara verildiği zamanda oyuncular seyirciyle iletişimi kesmiyor, hatta daha da güçlendiriyorlar. Hepimizin bildiği tuzluk oyununu seyirciyle oynayarak, çocuklarla iletişime geçip, onların büyüyünce ne olacaklarını esprili bir şekilde söylüyorlar. Ne kadar uzun zaman olmuştu bu oyunu oynamayalı, iyi ki hatırlattınız; en kısa sürede uygun bir zaman bulup oynamalı bu güzel oyunu çocuklarla.

Oyunun kostüm tasarımını Rıfkı Demirelli yapmış. Kostümler oyuna hizmet edecek şekilde hazırlanmış, öğrenci kostümlerinde bire bir gerçeğe bağlı kalınmış. “Benim Arkadaşım Yok” oyunundaki stilize öğrenci kostümünün ne kadar etkileyici olduğunu ve bir yetişkini çocuk rolüne sokarken ne kadar başarılı olduğunu hatırlayınca, acaba bu mavi önlüklerde oynama yapılamaz mıydı sorusu akla geliyor. Oyunda özellikle ayakkabılar dikkatimi çekti. Ayakkabılar için özel bir dikkat gösterilmiş, yeni yapılan ayakkabılar kostümle tam bir uyum içinde, baştan savılmamış özenilerek tasarlanmış. Çocuk rolündeki oyunculara eski spor ayakkabıları giydirilmiş. Spor ayakkabılarını giymeden eskitmek zordur, ama bunun da üstesinden gelmişler. Hepsi en az dört yıldır giyiliyor gibi görünüyordu. Oyunu seyrederken, ayakkabılar acaba oyuncuların kendi eski spor ayakkabıları mı diye düşünmeden edemedim. Kostümlerdeki başarı ne yazık ki seyrettiğim oyunda ışıkta yakalanamıyor. Tavanda asılı ışıkların yönü uygun biçimde ayarlanmadığı için özellikle ring dışına çıkılan sahnelerde oyuncular karanlıkta kalıyorlar. Oyuncular bu açığı kapatmak içinde oyun süresince çaba sarfettiler.

Gaziosmanpaşa Ferih Egemen sahnesinin bir çocuk tiyatrosu olduğunu belirtmiştim. Oyunun duyurusunda 7+ yaş olarak alt limit konulmuş. Ancak oyunu seyrettiğimizde dokuz yaş alt limitinin daha uygun olacağı görülüyor, hem anlatılan konu, hem anlatım biçimi olarak. İçeriye alınan çocuklara baktığımızda ise yaş grubunun 4-11 arasında olduğunu gözledim. Yedi yaş altı için uygun bir oyun olmamasına karşın, biletli seyirci içeriye alınmak durumunda. Daha önce başka bir yazımda belirtmiştim. Çocukları tiyatro seyircisi yapmak amacımız, tiyatrodan soğutmak değil. Espriler, oyunun teması, konuların işleniş biçimleri alt yaş gruplarının ilgisini çekmedi. Küçük yaş izleyicileri oyunu takip etmekte zorlandı, konuşmalar başladı. Sonuç olarak konuştuğu için öğretmenlerinden azar işiten çocuklar çıktı karşımıza. Halbuki çocuk oyunlarında seyirciyi susturmak öğretmenin görevi değildir, oyun seyircinin ilgisini çekmeli ve ilginin dağılmasını önlemelidir. 7+ yaş grubu duyuruda belirtildiği için bu sorun oyuna ait değil, uyarılara rağmen çocukları oyuna getiren yetişkinlerindir. Bu bilinci yetişkinlerde oluşturmak konusunda umutsuzluğa kapılıyorum gittikçe.

“Büyüyünce Ne Olacaksın”, yer yer kahkahalarla izlenen, ama gülümsemenin hiç eksik olmadığı, çocuklar için her zaman güncel olan bir sorundan yola çıkılarak kotarılan güzel bir oyun. Aslında soru bizlere de yöneliyor? Uğraşlarımız değişiklik gösterebiliyor, bambaşka alanlara kayabiliyoruz ya da yeni bir yönümüzü keşfedip yönelimlerimizi değiştirebiliyoruz. Oyunda emeği geçenler belli ki oyuna yüreklerini koymuşlar, sahnede sıcacık oyuncular, seyretmesi keyifli bir oyun var. Gaziosmanpaşa Ferih Egemen Sahnesini henüz görmediyseniz mutlaka görün. Orada kim bilir nice güzel ve deneysel çocuk oyunları seyredeceğiz…

BÜYÜYÜNCE NE OLACAKSIN

Yazan: TURGUT DENİZER

Yöneten: TURGUT DENİER

Müzik: TURGUT DENİZER

Sahne Tasarımı: RIFKI DEMİRELLİ

Işık Tasarımı: MUSTAFA TÜRKOĞLU

Kostüm Tasarımı: RIFKI DEMİRELLİ

Efekt: ERHAN AŞAR

Yönetmen Yardımcısı: NAZAN YATGIN, ZEYNEP GÖKTAY DİLBAZ

Süre: 55 DAKİKA TEK PERDE

OYUNCULAR

AYŞEM YAĞMUR ULUSOY, CAN ALİBEYOĞLU, GÖRKEM ECE ERCAN, MURAT MUSTAFA YATMAN, NAZAN YATGIN, ÖZGÜR ATKIN, ŞEYDA ARSLAN, ZEYNEP GÖKTAY

Ceren Okur

lachayim@hotmail.com

2010

Kaynaklar

http://www.haber34.com/gaziosmanpasada-ferih-egemen-tiyatrosu-15588-haberi.html

http://tr.wikipedia.org/wiki/Ferih_Egemen

http://www.ibb.gov.tr/sites/sehirtiyatrolari/tr-TR/Sayfalar/TiyatroSezonuCocukOyun.aspx?oyunid=312

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Ceren Okur

Yanıtla