Tiyatronun Cadısı’na Mektup

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Nalan Özübek’in 5.08.2011’de Aydınlık’ta yayımlanan yazısıdır.

Seninle uzun uzun konuşabilmek istedim bu akşam sevgili Macide Tanır, senin konuşmanı daha doğrusu uzun uzun. Yeniden yaşar gibi anlatmanı kadınlarını, oyunlarını, yaşamını. Hiç bitmeyen mücadeleni anlatmanı istedim. Son yıllarda daha da artan, keskinleşen Atatürk sevgini, Cumhuriyet ve demokrasi sevgini; canını sıkan haberleri, köşe yazılarını eleştirmeni. Anlatmanı istedim bana uzun uzun burada ve dünyada olup bitenleri. Akıl, mantık erdirilemeyen Silivri toplama kampını; çocuklarımın çözmesi beklenen eğitim şifrelerini; duyanı, dinleyeni çılgına çeviren İstanbul projelerini; seçim sonuçlarının değerlendirilemeden, hazmedilemeden şike olayının patlak vermesini; 13 erimizin şehit olmasını; “Sen Kürtçe türkü söyledin, in aşağı” “gösteri”lerini; Norveç’teki azılı sağcının onlarca can almasını; askersiz toplanan “Yüksek” Askeri Şura’yı, daha bir bilsen neleri neleri… Çünkü bilirim, sen hayatın boyunca yaptığın gibi yine sadece doğruyu söylersin, sağduyunla. Bir an bile aklından geçmediği gibi seyirciyi aldatmak sahne üstünde, bizleri de hiç aldatmadın. Nice değer verdiğimiz sanat erbabı, bir “hocaefendi hazretleri”nin vakıflarından ve bizzat elinden taltif edilirken sen, yüzün ve yüreğinin Cumhuriyet aydınlığında onu ilk reddeden oldun. Seni sevmenin gururunu, onurunu büyüttün içimizde. Bizleri hiç aldatmadın… Hep doğru bildiğini, inandığını söyledin, savundun. Başka türlüsü yakışmaz sana zaten; ne sana ne sanatçı Macide’ye ne de çocuk Macide’ye, ki sen hepsini, her zaman bir arada taşıdın. Dünyanın en ünlü yazarlarının acılı kadınlarını, annelerini oynadın, şimdi de ülkemin acılı kadını, benim annem ol, bak öldürülüyorum yavaş yavaş. Anlat bana bunları. İçinden nasıl geliyorsa öyle anlat, hangi kadınının ağzından istiyorsan öyle anlat.

“Oynadığım rollerdeki bütün kadınlar benim en çok sevdiğim ve kendimden daha çok tanıdığım dostlarım oldu. Çünkü insan bir olay karşısında nasıl davranacağını her zaman bilemez ama ben oynadığım kadınlarımın nasıl davranacağını, ne yapacağını, nasıl gülecek, nasıl ağlayacak hepsini ölçtüm, biçtim, hepsini bildim. Onlarla var oldum, onlarla yaşadım.”

O kadınlar anlatsın sevgili Macide Tanır, o kadınlar anlatsın. “Ağaçlar Ayakta Ölür”deki İspanyol Babaanne anlatsın, “Cimri”deki Elisa, “Batak”taki Nazan, “Kaçak Şehir”deki Eleni anlatsın, Ibsen’in Nora’sı anlatsın, bilirim ki hepsi sensin. Anlat bana uzun uzun burada ve dünyada olup bitenleri sevgili Macide Tanır, bak öldürülüyorum yavaş yavaş.

Nalan Özübek

Paylaş.

Yanıtla