“Ülkemde Dans Etmek İçin Kalbimi Parçalamıyorum”

Pinterest LinkedIn Tumblr +

(Dünyaca ünlü Cirque du Soleil’in Türk dansçısı İlhan Karabacak ile yapılan ve Posta gazetesinde yer alan söyleşiyi yayınlıyoruz.) Karadenizli bir ailenin 5 çocuğundan biri İlhan Karabacak (34) dansçı. Adını duymadınız, çünkü destek verdiği bir kaç proje dışında Türkiye’de dans etmiyor. O Kanada’da dans ediyor ve ayakta alkışlanıyor. Üstelik, dünyaca ünlü Cirque du Soleil’in ilk ve tek sürekli Türk dansçısı.

Üstelik, başvurmadığı halde Cirque du Soleil’den teklif almış. Delifişek çağlarında gece kulüplerinde başladığı dansı, aldığı eğitimler ve soluksuz çalışmasıyla Amerika’ya taşımış. Adı Cirque du Soleil’le birlikte anılıyor, çünkü hâlâ ekipte. Yeni yılda da ekip içinde gösterileri olacak. İlhan Karabacak’la sadece başarısının sırrını değil, Türkiye’ye dair hayal kırıklıklarını da konuştuk…

Erkekler dans konusuna pek sıcak bakmaz. Onlar baksa, aileleri karşı çıkar. Sizin aile nasıl karşıladı?

Seçtiğim meslek konusunda ailemi ikna etmekte zorlanmadım. Her ailede olduğu gibi annem ve

babam sigortalı bir işim olsun diye bir dönem tutturdular ama bendeki isteği görünce dansa hobi olarak değil, meslek gözüyle bakmaya başladılar.

Nasıl başladı dans hayatınız?

Gençlik yıllarımda çok ciddi bir gece hayatım vardı. Club 2012’yi hatırlarsınız. Orada sürekli dans eder, kendimden geçerdim. Kulübün sahipleri “Bizimle çalışır mısın?” diye teklifte bulununca hiç tereddütsüz kabul ettim. Amatör olarak başlayıp giderek profesyonelliğe doğru ilerleyen dans hayatım orada başladı. Farklı arkadaşlarla tanışıp çalışmaya başladım. Değişik dans stillerine de yönlendirdim kendimi. Öğrenmek için ciddi bir çaba sarf ettim. Dans etme hayalimi akademik bir eğitim almadan gerçeğe dönüştürdüm. Şimdi bakıyorum; çoğu profesyonelden daha üst bir seviyeye taşıdım dansımı, bedenimi. İstiyorsanız her şeyi yapabilirsiniz. Ben bunun iyi bir örneğiyim.

İlk profesyonel işiniz Hürrem Sultan Projesi’ydi yanılmıyorsam.

Evet, onlar çalışmalarımı görmüşler, teklif getirdiler. Orada profesyonel dans hayatım başladı. Bu dans ekibine girerek ciddi bir modern dans eğitimi almaya başladım. Hangi dans benim vücut dilime yakışıyor ayrımını da yapmaya başladım. Bu eğitimle birlikte kendi “dans puzzle”ımı oluşturdum. Kanada ve Montreal’de yaptığım gösterilerde müthiş ilgi gördüm. Balenin resmi çok az değişir. Ama benim yaptığım, her şeyden biraz alıp kendi dansımı yaratmak oldu. Yaptığım dansın koreografisini de kostümlerini de ben hazırladım. Açıkçası kafamda gördüğüm dansçıyı sahneye koydum. Türkiye’de dansımı sunma şansı bulamadım ama Kanada’da ayakta alkışlandım.

Kanada’dan size dans etmeniz konusunda davetler nasıl geldi?

Hürrem Sultan Projesi’nde haremağasını canlandırıyordum. Orada oryantal dans ettiğim solo bir bölümüm vardı. Beni seyreden Montreal Dans Festivali’nden üst düzey bir yetkili, Kanada’da şov yapmam için teklif getirdi. Benden oryantal tarzı değişik yorumlar bekliyordu. Koreografimi hazırlayıp bitirdim. Şova çıkmayı beklerken dizlerimin bağı çözülüyordu. Fakat gördüğüm ilgi karşısında çok şaşırdım. Türkiye’de her şey normal karşılanır. İlgi görmeye alışık değiliz. Bir sonraki yıl dünyanın en büyük bale ekiplerinin solist dansçılarının sahne aldığı bir festivale davet edildim. Kendi stilimde dans ederek böyle bir organizasyona dahil oldum. Alınan başarı şahaneydi. 2006 yılından 2009’a kadar her yıl davet edildim festivale. Aynı yıllar arasında başka festivallere de katıldım. Ardından Montreal’de sayısız kere sahneye koyduğum “Harem de İlhan” isimli bir şov yarattım.

“BEN BAŞVURMADIM ONLAR TEKLİF ETTİ”

Bu arada siz Cirque du Soleil ekibine katılmayı başaran ilk Türk dansçısınız. Bunun hikayesini anlatır mısınız?

2006-2009 yılları arasında Cirque du Soleil’in Amerika-Las Vegas’ta yapılan bir gösterisinde ekibin parçasıydım. Montreal’deki ilk başarının ardından geldi teklif. Cirque du Soleil’in seçmelerine katılmadım, onlar görüşmeye çağırdılar. Zumanity isimli projelerinde yer almamı istediler. Uzun pelerinli, androjen bir karakteri canlandırmam gerekiyordu. Montreal sonrası Türkiye’ye dönmeyi beklerken kendimi Las Vegas’ta buldum. Başlangıçta çok zordu. Sahnede kaldığım sürece kontrol etmem gereken 2.5 metrelik bir çubuk ve dev bir pelerin vardı. Belimde daracık bir korse, ayağımda platformlar ve kadın-erkek arası bir makyaj taşıyordum. Bu karakterin sunumunu çok estetik hatlar ve anlamlı bir vücut dili ile yapmam gerekiyordu. Öğrendiğim tüm dans prensipleri bu androjen karakteri iyi sunmamda etkili oldu. Müthiş anılarım var Cirque du Soleil’de. Sadece Las Vegas’ta şov yaptım. Cirque du Soleil’in yerleşik şovları ve dünyayı dolaşan şovları ayrı. Hepsinde ayrı ekiplerle çalışıyorlar. Türkiye’ye Saltimbanco gösterisi geldi. Bunun dışında dünyayı dolaşan ya da sürekli sundukları 27 ayrı şovları var. Cirque du Soleil’in Türkiye’ye en sadece şovlarını getirmelerinin sebebi Türkiye piyasasını, Türk insanının dansa gösterdiği ilgiyi kontrol etmekti. Daha iyi şovlarla geleceklerine inanıyorum, çünkü Türkiye’de gördükleri ilgiden çok memnun kaldılar. Cirque du Soleil’in en güzel şovları yerleşik düzende olanlar. Bu arada ben Cirque du Soleil’de uzun yıllar çalışmış tek Türk dansçıyım ama turlayan şovlarda ufak rollerle de olsa katılan Türk dansçıları olduğunu biliyorum. Ekiple ilişkim devam ediyor. 2012 yılında yine ekipte olacağım.

O ekipte yer almak size neler kattı?

Cirque du Soleil’in bana öğrettiği en önemli şeyler çalışma saatlerine sıkı sıkıya bağlılık, egolardan arınmak, çalışma arkadaşlarına karşı saygı ve disiplin oldu.

“HERKES TARAFINDAN ALKIŞLANMAK İSTİYORUM”

Türkiye’de siz bir proje üretmeyi düşünmüyor musunuz?

Kendini “Sadece modern dans yapacağım, sadece bale yapabilirim” diye sınırlandırmış dansçılarla bir ekip kuramazsınız. Ki Türkiye’de dansçıların geneli böyle. Çoğuna göre çizgi aşılmayacak, aynı prensip ve kurallarla yıllar boyu mükemmelleştirme çalışmaları yapacaklar. Bu yüzden bir proje üretmeye yeltenmedim bile. Bazen sanatçılarla çalışıyorum. Sertab Erener’le uzun süre çalıştım mesela. Konsepte uygun bir hikaye yazıyorum, arka planda dans ediyorum. Ama Türkiye’ye dair bir hayalim yok. Çünkü Türkiye’de dans izleyicisi az. Önem görmüyoruz. Ülkemde dans etmek istiyorum diye üzülmüyor, kalbimi parçalamıyorum. Şimdiye kadar bu uğurda ömrünü feda eden pek çok Türk dansçısı oldu. Sonuç hep hüsran. Peki hayaliniz ne? Tek hayalim var: Dansımla herkes tarafından ‘anlaşılabilir’ olmak ve alkışlanmak.

“Anadolu Ateşi izleyeni sıkıyor”

Cirque du Soleil’de başınıza gelen ilginç anıları anlatır mısınız?

15 metreden sahneye düşen arkadaşımız oldu örneğin. Seyircilerin üstüne düşmüştü. Bütün sahne ve sahne arkası birbirine karışmıştı. Bu arada Zumanity’de ben sahnede neredeyse çıplaktım. Şovun konsepti erotikti. Seyircilerin algılarıyla, hormonlarıyla, cinsel dürtüleriyle oynuyorduk. Cirque du Soleil’in pek çok oyununun DVD’si satılır, Zumanity’nin DVS’si yoktur. Çünkü 18 yaşından küçükler şova gelemiyordu. Bu arada, şovu Las Vegas’ta yaptığımız için kimi seyirci sarhoş oluyordu. Ben gösterimi yaparken sahnenin ortasında buzlu bir içecek patlayıvermişti. Kendini sahneye atıp “Size dokunmak istiyorum” diye bağıran insanlarla sık karşılaşıyorduk.

Türkiye’de de faal olan dans kumpanyaları var. Onlardan birinde yer aldınız mı?

Almadım, istemedim de. Çünkü bizim şu an en yerleşik, hiç durmadan gösteri yapan tek ekibimiz, Anadolu Ateşi. Anadolu Ateşi’nin kendini sürekli tekrarladığını ve insanların onları izlemekten sıkıldığını düşünüyorum. Sahneye çıkıp saatlerce ayaklarını yere vurmak değildir dans.

Bir ara Kanal D’deki programda yarışmacı olmuştunuz galiba.

O program sayesinde Türkiye’de hiç bir şey olamayacağımızı çok net görmüştüm zaten. Şimdi de Huysuz Virjin’in sunduğu ‘Huysuz’la Dans Eder misin? programında oryantal danışmanıyım. Benden sürekli klasik şeyler görmek istiyorlar. Biraz modernlik getirsem Pandora’nın Kutusu açılmış gibi beni eleştiri yağmuruna tutuyorlar. Oryantal sadece popo sallayarak dans etmek demek değildir. Klasik çemberden çıkamıyorlar. Bu danışmanlık sırasında hiç bir şeyin değişmediğine yakinen şahit oluyorum. Tek başıma hiç bir şeyi değiştiremem. Benim yoğunlaştığım tek şey, dansım. Toplum algısını değiştirmek benim işim değil.

Yasemin Yurtman

Posta

Paylaş.

Yorumlar kapatıldı.