İstanbul Tiyatro Festivali Oyunlarında Sahneleme Çeşitliliği

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Ayşegül Yüksel’in Cumhuriyet’te yayımlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz]

25. İstanbul Tiyatro Festivali noktalanırken sahnelemede farklı yaklaşımlar içeren oyunların birkaçına daha değinmek istiyorum.

Rus klasiklerinin de yer aldığı çevrimiçi çalışmalar içinde Puşkin’in “Boris Godunov” adlı oyununun, Moskova Müzesi’ni “çevre tasarımı” olarak değerlendiren uyarlaması da vardı. Mussorgski’nin aynı adlı ünlü operasına da kaynak olan yapıt, Puşkin’in, Shakespeare’in tarihsel oyunlarından etkilenerek yazdığı bir trajedidir. Rusya’nın politik ayaklanma içeren 1598-1613 döneminde hüküm süren Çar Boris Godunov (1598-1605) özelinde, kişinin iktidarla olan ilişkisine odaklanan sahne metni, yönetmen Dmitry Krymov’un uyarlaması ve rejisiyle “açık biçim” tiyatro anlayışı doğrultusunda sahnelenmiş. “Müze ortamının otantik öğelerini tiyatro ile buluşturan bir tarihsel sorgulama” olarak tanımlanan çalışma, yapıbozucu denebilecek bir yaklaşımın ürünüydü. Oyun, şiir, şarkı, piyano müziği, koro ve gündelik giysileri içindeki oyuncuların yorumlarıyla, yapımın bir parçası olan seyircilerin önünde sunuluyordu.

PUŞKİN’DEN ÇEHOV’A

Çehov’un kısa oyunlarından “Ayı” yine bir Rus yapımı olarak Vladimir Pankov’un rejisiyle yorumlanmıştı. Platform üstünde bir masa, çevresinde, aynı zamanda enstrümanları da çalan hizmetçi/uşak sanatçılar, dahası, dansçılar, şarkıcılar ve oyuncular bulunuyordu. Seyircilerin bulunduğu seyir yeri de yer yer oyuncuların ve şarkıcıların oyun alanı olarak kullanılıyordu..

Oyunda, yedi ay önce ölen kocasının yasını tutmayı sürdüren genç dulun, ölmüş eşinin kendisine borçlu olduğu bir miktar parayı istemeye gelen bir beyefendiyle yaptığı görüşme canlandırılır. Nazikçe başlayan, ama söz konusu borcun ödenemeyeceği anlaşılınca gitgide sertleşen söyleşimler boyunca, kadının ölmüş eşinin, karısını pek çok kez aldattığı, dahası, ona hiç de hoş davranmadığı ortaya çıkar. Adamın yaşamından ise kendi terk ettiği ya da onu terk eden birçok kadın geçmiştir. Aralarındaki tartışma, kadının “yastaki dul” konumundan sıyrılmasını, kadınlardan uzak durmaya çalıştığını söyleyen erkeğin de karşısındaki dişiye âşık olmasıyla sonuçlanır. Yapımda 59 dakika süren çatışma, 60 saniye süren ateşli bir öpüşme sahnesiyle noktalanır.

“Opera komik” biçemiyle sahnelenen oyunda, iki başkişiyi canlandıran oyuncular yanında birer de “şan” sanatçısı vardı. Böylece “operatik” anlatımı da kucaklayan yapımda söz ve şarkı yan yana ilerlemekteydi.

‘ALİCE’ SÖZSÜZ OYUN, ‘AÇIK AİLE’ KULAK TİYATROSU

Bir başka biçem denemesini de Jack Timmermans’ın koreografisiyle sunulan Hollanda yapımı “Alice”te izledik. “Alice Harikalar Diyarında” metninin bu sahne uyarlamasında yazar Lewis Carroll ve üç Alice karakteri yer alıyor; yapıt “sözsüz” olarak, dans, gölge tiyatrosu, pandomim aracılığıyla ve müzik eşliğinde sunuluyordu. Alice’in karşılaştığı “görsel harikalar” hayranlık uyandıracak nitelikteydi..

Dario Fo-Franca Rame’nin “Açık Aile” adlı “kara güldürü”sü festivalin çevrimiçi yerli yapımlarındandı. Görüntüsüz olarak sunulan ve “kulak tiyatrosu” olarak tanımlanan oyun “radyo tiyatrosu” geleneğini canlandırıyor. Evlilik ilişkilerinin hesaplaşmasını yapan karıkocanın, kadın ve erkek hakları üstüne sürdürdükleri, güldürse de trajik biçimde noktalanan oyun, Füsun Demirel’in Türkçesiyle, Alican Yücesoy ve Esra Dermancıoğlu tarafından seslendirildi.

Festival boyunca, pandemi dönemiyle gündeme gelen “çevrimiçi” çalışmaların biçem çeşitliliğini yeterince belgeledik sanırım. İzlediğimiz farklı sahneleme tekniklerinin, “pandemiden sonraki” tiyatroda iz bırakıp bırakmayacağını bekleyip göreceğiz.

Cumhuriyet

Paylaş.

Yanıtla