Sanatta Hak İhlalleri / Şubat 2022

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Sanat Meclisi’nin hazırladığı, Şubat 2022 Sanatta Hak İhlalleri Raporu’nu okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Uzun yıllardır sanat üzerinde iktidarın yaptığı baskılara bu ay ekonomik kriz de eklendi. Sanat kurumları öldürücü bir ekonomik cendereye düştüler. İşte Şubat 2022’de sanat alanımızın başına gelenler: 

  • Tiyatro Kooperatifi, pandemi ve ekonomik kriz dolayısıyla yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan özel tiyatrolarla ilgili olarak, “Pek yakında, ödenemeyen faturalar, karşılanamayan giderler ve büyük vergi yükü sebebiyle, başta sahnelerimiz olmak üzere özel tiyatroların da yok oluşuna şahitlik edeceğiz” denilen bir açıklama yaptı. Anayasanın 64. Maddesinde belirtilen “sanatın ve sanatçının korunması” hususunda devletin adım atmasını isteyen açıklamada, Kamusal bir faaliyet yürüten özel tiyatroların, kendi alanında yarattığı değerin yanı sıra kültür sanat ekosistemindeki diğer sektörleri de besleyip binlerce kişiye istihdam sağladığı vurgulandı. 
  • Nusaybin’de 15 Kasım 2021’de Mezopotamya Kültür Sanat Derneği tarafından düzenlenen palyaço gösterisi, tiyatro ve Kürtçe şarkılar etkinliği nedeniyle, dernek üyelerinden Abdullah Ayav, Vesile Yüksel ve Ruken Aslan gözaltına alındı, dört gün gözaltında tutulduktan serbest bırakıldı. Yürütülen soruşturma sonucunda haklarında “örgüt propagandası yaptıkları” gerekçesiyle dava açıldı, iddianamede, “Rojava” parçasının bir bölümü Türkçeye çevrildi ve “örgüt propagandası” suçuna gerekçe gösterildi. Parçanın çevrilen bölümü şöyle: “Bir ezgi geliyor Rojava’dan, Kürdistan devrimidir/ Görünüşleri asildir, cenkleri günün aşığıdır/ Gün Rojava’dan yükseldi, buğday ve sümbül kalktı artık/ Halkı başkaldırdı, egemenlerin engelini tanımıyor, özgürlüğe doğru akıyor/ İşte bu gün yenileniyor, asil Kürdistan tarihi / Ya ölüm göreceğiz ya da Kürt yaşamı/ Ah Kürt milleti, ah Kürt milleti/ Yaşam ülkesinin cenneti/ İnsan düşüncesi aşılıyor, günün aşkıyla ısısıyla/ Varlığın egemenliği örgütleniyor, Kürdistan’ın kalbine veriyor/ Bu amacın kahramanları, adım adım büyüyor/ Kudretin devrimine akıyor.”
  • Yönetmen, oyuncu, senarist, şair Selamo (Abdülselam Kılgı), 48. Antalya Film Festivali’nde dört ödül alan Meş (Yürüyüş) filminin senaristlerinden ve başrol oyuncularından biri. Asasız Musa filminde de rol aldı. Kürt gazeteciler ile ilgili uzun metrajlı bir filmin senaryosu yazdı, filmin çekim çalışmalarına önümüzdeki günlerde başlamayı düşünüyordu. Almanya’dan Mardin’e aktarmalı uçuşu sırasında İzmir Havaalanı’na ulaşan Selamo, İstanbul’da yürütülen bir soruşturma kapsamında 8 Şubat’ta İzmir’de gözaltına alındı, dosyasına gizlilik kararı getirildi. Sanatçı, “örgüt üyesi olmak” iddiasıyla gözaltında tutuluyor.
  • Bakırköy’ün hafızası niteliğindeki Sanat Konağında bulunan Bakırköylü Sanatçılar Derneği, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Vakıflar Genel Müdürlüğünden gelen görevlilerle polis eşliğinde boşaltıldı. “Devlet mülkiyetinde çekim yapamazsınız” denilerek basının görüntü almasına ve binanın içine girmesine izin verilmedi. Çevik Kuvvet nakliye kamyonlarının da bulunduğu sokağı kapadı, Bakırköylü sanatseverler, binanın önünde “BASAD’ı geri alacağız” diyerek slogan ve ıslıklarla yapılan tahliyeyi protesto ettiler.  “Erken saatlerde geldiler, kolileri ve ellerinde iplerle aceleyle toplamaya çalışıyorlar. Bizim yer tespiti yapılması, sayılması, burada bulanan değerli eşyaların bilirkişi ile taşınması gerektiğiyle ilgili talebimiz var ama getirdikleri hamalların işi bildiklerini ve onların taşıyacaklarını söyleyen görevliler duvarlardaki tabloları bile gelişigüzel sökmeye, indirmeye başladılar. Kolilere hızla koyuyorlar. Antika piyonalar var, nasıl taşıyacaksınız derken ‘İplerle taşıyacağız’ cahilliğinde cevaplar veriyorlar. Tespit yok, tutanak yok, hiçbir şey yapmadan kolilere koyuyorlar” diyor BASAD Başkanı İlhan Gülek. BASAD Yönetim Kurulu’nda bulunan heykeltıraş Dilşad Aksöz ise, “Binanın kira borcu olmamasına rağmen Milli Emlak binayı hızla boşaltıyor ve Hazine ile davalık. Onlara mı ait ki bu bina, resmi bir evrak var mı? Bugün burada olana tüm Türkiye’deki vatandaşlar sessiz kalmamalı” diyor, Vatandaşlar ise, kime ait olduğu bile belli değilken sanatın yapıldığı bu binanın boşaltılmak istenmesinin akla bir sürü soru getirdiğini söyleyip burada nöbet tutmanın gerekliliğine vurgu yapıyorlar. 
  • Devlet Tiyatrosu Genel Müdürlüğü bir karar aldı, kadrolu 65 yaş üstü hiçbir sanatçı konuk oyuncu olarak bile sahneye çıkmayacak. Bu karar sanatçılar için kırmızı kart gibi… “Sen artık işe yaramazsın, evde otur” demek gibi. Yakın zamanda İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda “Kontrbas” adlı tek kişilik oyunda rol alan Metin Belgin, hiçbir resmi açıklama yapılmadığını, sadece sözlü olarak artık sahneye çıkamayacağının söylendiğini belirterek, “Bir kere başka mesleklerle karıştırılmamalı, usta-çırak ilişkisi bu. Bizler ustalar sayesinde bugüne geldik… Ama ben artık çıraklarla bir ilişki kuramayacağım. Dünyada da bunun bir örneği yok. Pandemi sürecinde çalışmama durumu vardı. Ama sonrasında bu kararı neden aldı yöneticiler, bunun sebebi nedir? Şunu merak ediyorum: Bundan sonra genç rollerden oluşan oyunlar mı sahnelenecek? Yaşlandıracaklar mı genç oyuncuları?” diyor ve devam ediyor: Hatırlayalım, yine yakın zamanda Josef Bieder’ın ‘Yıldızının Parladığı An (Aksesuarcı)’ adlı oyunda rol alan Ali İpin 65 yaşını doldurdu ve artık sahneye çıkamazsın denildi. Peki, ne oldu? Oynadığı oyunun yönetmeni oldu. Şimdi onun canlandırdığı karakteri de Murat Karasu oynuyor. Karasu 65 yaşına gelince, o da oyunun yönetmeni mi olacak sorusu da akla gelmiyor değil. Oyuncu olamazsın ama yönetmen olabilirsin.” Bir dönem İstanbul Devlet Tiyatrosu Müdürlüğü de yapan yazar, çevirmen, yönetmen ve oyuncu Nesrin Kazankaya ise şunu söylüyor: “Tiyatro sanatını çölleştirecek bir uygulama. Yaşı büyük, deneyim isteyen rolleri makyajla gençlere mi oynatacaklar? Yıllarca sanatçının emeklisi olmaz diye mücadele etmiştik. Her alanda olduğu gibi tiyatroda da büyük bir çöküş yaşanıyor. Haydi, emekli ettiniz, bırakın hiç değilse sözleşmeli çalışabilsinler. Sanatçılara ve seyirciye büyük saygısızlık!” Kısa bir dönem Devlet Tiyatroları’nda genel müdürlük ve başrejisörlük yapan yazar, çevirmen, yönetmen ve oyuncu Yücel Erten ise, “Olgunluk dönemindeki oyuncuları sahnelerden uzak tutmak, akıldan, mantıktan, kamu yararını, toplumun ruh zenginliğini gözetmekten uzak, saçma bir iş. Mevcut iktidarın uzun süredir sanat alanlarına ve kurumlarına savaş açmış gibi davranışının bir başka fotoğrafı… Üzülerek şunu da eklemeliyim: Sanatçılarımız da bu tür konularda ortak akıl geliştirmeyi, topluca tepki gösterip çözüm üretmeyi bir türlü öğrenemedikleri için şimdi 65 yaşına gelince tek tek avlanmış oluyorlar” diyor.
  • Restorasyon nedeniyle ziyarete kapalı olan UNESCO Dünya Miras Geçici Listesi’nde yer alan Trabzon’un Maçka ilçesindeki Sümela manastırında, Kültür ve Turizm Bakanlığının bilgisi dışında klip çekimine izin verildi. Konunun duyulmasının ardından harekete geçen bakanlık, izni olmadan gerçekleşen olayla ilgili sorumlular hakkında soruşturma başlattı. DJ Ahmet Şenterzi’nin, ziyarete kapalı Sümela Manastırı’nda 30 kişilik ekiple “tanıtım klibi” çektiği iddia edilmiş, çekim için valilik ile İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nden özel izin alındığı öne sürülmüş, tarihi alanda ses ve müzik sistemleri kurularak gerçekleştirilen çekimlerde ekibin, elektronik müzik eşliğinde dans ettiği görüntüler ortaya çıkmıştı.
  • CHP Halkla İlişkiler, Sağlık, Kültür ve Sanattan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Gamze Akkuş İlgezdi, yayıncılık sektörüyle birlikte kültürel geleceğimizin de büyük bir krizle karşı karşıya olduğunu ifade ederek Ocak ayında, aralık ayına göre basılan kitap sayısı yüzde 20, basılan ilk kitap sayısı ise yüzde 54,6 azaldığını söyledi… Ve Kültür Bakanlığının acil önlem almaması durumunda kültürel çöküşün kaçınılmaz olduğunu, kültür hayatımızdaki yangını söndürmek için ise, Kültür Bakanlığının yayınevlerine kâğıdı sübvanse ederek sağlaması gerektiğini ifade etti. Akkuş İlgezdi, alınmasını istedikleri acil önlemleri şöyle sıraladı: “Meclis’te bütün partilerin üzerinde görüş birliğine vardığı, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’ndaki değişiklik derhal gerçekleştirilerek, ikincil kullanım ve benzeri gelirler tanımlanmalıdır. Devletin yıllardır topladığı özel kopyalama harçları vakit geçirmeksizin hak sahiplerine ödenmelidir. İnternet siteleri üzerinden satılan kitaplarda rekabet adına yapılan yıkıcı indirimlere son vermek için sabit fiyat uygulamasına ilişkin yasa taslağı ivedilikle TBMM’den geçirilmelidir. Kâğıt ithalinde uygulanan, kitap kâğıdında % 8, Bristol’de %18 KDV uygulanması acilen sıfırlanmalıdır. Kâğıt ithalinde Gümrük Birliği’nden kaynaklanan imtiyazlar, AB dışındaki ülkelerden yapılan ithalata da uygulanmalıdır” dedi.
  • Fahiş düzeydeki zamlara tepki gösteren Moda Sahne, elektrik faturasını ödemeyeceğini, “Elektrik faturasının son ödeme tarihi geldi çattı. Aralık ayında 7 bin TL olan tutar Ocakta 20 bin TL oldu. Bu fahiş artış bir tiyatronun ödeme kapasitesinin sınırlarını aşıyor. Fatura neden ödenmez? Öncelikle ödeyecek olanın parası yoktur. Yani kazancımız bu harcamayı karşılamaya yetmiyor. 1 ay önceki tutar 3 katına çıkmış ama kazanç sabit hatta enflasyonla birlikte düşmüşse o faturayı ödeyecek para hiç yok demektir” diyerek duyurdu.
  • Cihangir Atölye Sahnesinden Muhammet Uzuner, “Pandemi sürecinde ve sonrasında Kültür Bakanlığının görmezden geldiği tiyatrolar kapanma ile karşı karşıya iken bir de elektriğe gelen yüksek zamlar endişelerimizi daha da arttırdı. Birçok tiyatro pandemiye direndi ve hâlâ mücadeleye devam ediyor ancak herhangi bir düzenleme yapılmaz ise bu pek uzun sürmeyecek maalesef. Devlet, tiyatroları vazgeçilmez unsur olarak kabul etmelidir” değerlendirmesinde bulundu. 
  • Susma Platformu, Ocak 2021- Aralık 2021 arası Türkiye’de sansür ve otosansüre dair raporunu yayınladı. Rapora göre: “2021 medya kuruluşları ve gazeteciler üzerindeki baskının her koldan derinleştiği bir yıl oldu. Tutuklu gazeteci sayısı azalsa da bir yandan gazetecilere yönelik yargılamalar hız kesmeden devam etti, diğer yandan basın özgürlüğü alanı siyasi, idari ve mali mekanizmalarla daha da daraltıldı. Gazeteciler üzerindeki baskı sadece yargılama ya da tutuklamayla sınırlı kalmadı, fiziksel engellemeler ve saldırılar da yaşandı. Yıl boyunca çok sayıda gazeteci haber takibi esnasında sivil vatandaşların ya da polisin saldırı ve müdahalelerine maruz kaldı.” 
  • “Terör örgütü propagandası” suçlamasıyla yargılanan “Bakur” filminin yönetmenleri Çayan Demirel ve Ertuğrul Mavioğlu hakkında Temmuz 2019’da hapis cezası hükmü verilmişti. Bakur Davası’nda, Ocak 2020’den beri beklenen İstinaf Mahkemesi verilen hükmü bozdu. Dava, Batman 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülecek. 
  • İBB, Süleymaniye Camii’nin önünde yükselen yurt binasındaki uygulamaların durdurulması için Koruma Bölge Kurulu’na başvurdu. Projesi yerel seçimlerin hemen ardından 1 Nisan 2019’da iletilen, ‘Yenileme Alanları Ada Avan Projeleri’ ile ilgili mevzuatın gerektirdiği İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı onayı bulunmayan ve Dünya Miras Alanı Süleymaniye’nin siluetini perdeleyen projenin yeniden ele alınmasını istedi. İBB, Dünya Miras Alanı Süleymaniye’nin siluetini etkilenmemesi ve gelecek nesillere aktarılması için çalışmalarına devam ediyor. Bu kapsamda devam eden çalışmalar neticesinde önceki yıllarda oluşmuş uygulamaları belirleyen İBB; kaçak kat, teras vb. bulunan yapılarla ilgili önümüzdeki günlerde gerekli yıkım işlemlerine de başlayacak.
  • Pandemi süresince kapalı kalan sinema salonları çok kan kaybetti. Sinema salonları şimdi de yeni bir tehditle karşı karşıya: Döviz kurundaki önlenemeyen yükseliş! “Ayrıcalıklı sinema” olarak adlandırılan salonlarda sunulan filmlerin, diğer salonlara göre izlenebilirliğinin daha yüksek olması da şikâyetler arasında. Ancak belirtilen “ayrıcalıklı” salonların sadece metropollerde ve belirli bölgelerde bulunması, ayrıca ücretlerinin neredeyse iki kat daha fazla olması, seyirciyi karanlık gösterimlere mahkûm ediyor. İzmir’de 1970’ten bu yana faaliyet gösteren tarihi Karaca Sineması’nın işletmecisi Serdar Arslan, “Salonlarımızda kullanılan projeksiyonlarda çift lamba kullanıyoruz. Ancak lambalar dolar üzerinden temin edildiği için birçok yerde ömrü bitmiş lambalar ile sinema gösterimi gerçekleşiyor ve bu da seyir zevkini bir hayli aşağıya çekiyor” diyor.
  • İdil Kültür Merkezi’ne yönelik polis baskınında gözaltına alınıp tutuklanan Grup Yorum üyelerinin duruşması Çağlayan’da 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Mahkemede konuşan Sultan Gökçek, “Biz konser turnesine çıkardık, şimdi mahkeme turnesine çıkarıyorsunuz. Biz mahkeme salonları dâhil her yeri konser salonuna çeviririz” dedi. Yapılan savunmaların ardından mahkeme heyeti Gökçek ve Varan’a ayrı ayrı 10 yıl 7 ay hapis cezası verdi. Grup Yorum verilen cezalarla ilgili yaptığı açıklamada “Biz bütün bu cezaları kabul etmiyoruz. Söylenen sözler, verilen cezalar hükümsüzdür” dedi.  Sanat Meclisi ise, Grup Yorum müzisyenlerine istenen haksız cezalara karşı bir bildiri yayınladı. Bildiride, Ülkenin sanat insanları olarak Grup Yorum’un yanında olduğumuzu ve onlarla saf tuttuğumuzu açıkça beyan ederiz” denildi. 
  • Sanat çalışmalarını Ege’de Didim’de yapan sanatçı Yakup Akdemir çalışmalarından ötürü yargılanıyor. Kuru yapraklar üzerine değişik figürler çizen Akdemir’in çalışmalarını “örgüt propagandası” olarak değerlendiren mahkeme, Akdemir için hapis cezası istiyor. Akdemir başına gelenleri şöyle açıkladı: “Yaklaşık 6 yıldır Aydın/ Didim’de yaşıyorum. Emeklilik günlerimde zamanımı dolu geçirmek için yaklaşık 4 yıldır ülkemizde nadir rastlanan bir tarz olan kuru yaprak oyma sanatında elimden geldiğince üretimlerde bulunuyorum. Dervişin fikri neyse zikri odur düsturundan yola çıkarak, siyasal düşüncelerimi yapraklarla ifade etmeye çalışıyorum. Bu anlamda, ‘Yaprağın Dili Olsa’ isimli bir sergimi de 2019 yılında Kırklareli DİSK Emekli-sen kongresinde sergileme imkânı buldum. Bundan 2 Hafta kadar önce Didim’de yeni açılan Türkiye İşçi Partisi Didim İlçe başkanlığına Didim’de yaşayan TAYAD’lı aileler olarak nezaket ziyaretinde bulunduk. Ziyaret sırasında Duvarda bulunan Mahir Çayan portresi doğal olarak ilgimi çekti. İlçe başkanına bu sefer elimiz boş geldim ama bir dahakinde duvardaki resmin güzel bir yaprak çalışmasını hediye edebileceğimi söyledim, 2 gün sonra da ettim. Günün anısı olarak da bir fotoğraf çektirdik, TİP Aydın teşkilatı bu çekilen fotoğrafı kendi twitter hesabından yayınladı, ben de retweet yaparak yayınladım. Çekilen fotoğraf baz alınarak, benim geriye dönük paylaşımlarından birkaç fotoğraf ve paylaşımımı kendilerince uygun görmeyen Didim Emniyeti ifade vermem için beni telefonla arayarak emniyete çağırdı.” Akdemir’e ilk duruşmada “Yurt dışı yasağı” konularak tutuksuz yargılanmasına karar verildi. 

Faturalar, yasaklarla ve baskılarla birlikte sanat alanının sırtına çöküverdi. Sanat kurumları önlerine gelen ağır faturalar karşısında etkinliklerini nasıl sürdüreceklerini kara kara düşünüyorlar. Yıllar önce İtalyan yazar, oyuncu Dario Fo’nun emperyalist tekellere karşı bir oyununda yükselttiği “Ödemiyoruz, Ödenmeyecek!” şiarı bugün sanat kurumu yöneticilerinin sesiyle bir kez daha gündemde. Yasaklar ve hapishaneler sanat alanını bu ay da kuşattı. Yaprakları işleyen sanat insanından devrimci müzisyenlere dek cezalar üst üste yağdı durdu. Sanat alanı bu kez hem ekonomik alandan hem de politik alandan gelen darbelerin altında. Bu ayla birlikte kış ardımızda kalıyor. Ozanın dediği gibi, “kışın ardı bahardır”. Bizler de baharla yeni umutların peşindeyiz. 

Paylaş.

Yanıtla