İnsanın Alnındaki Sırrın Peşinde

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Birgün Gazetesi’nden Serpil Çakar’ın Kalabalık Duası oyunun yazarı Volkan Çıkıntoğlu, yönetmeni Güray Dinçol ve oyuncusu Tolga İskit ile yaptığı röportajı okuyucularımızla paylaşıyoruz.]Kalabalık Duası oyunu ‘İnsanın alnındaki sır nedir?’ sorunun peşinden seyirciyi İstanbul’da gezdiriyor. Oyun yazarı Çıkıntıoğlu, “Arama ve peşine düşme durumuyla birlikte oyunun anlatıcı karakteri şekillendi” diyor.

Oyun salonuna giriyorsunuz. Bir adam sahnenin ortasında bekliyor. Seyircilerin içeri girmesini, yerleşmesini, hazırlanmasını, ışıkların sönmesini, kapıların kapanmasını… ‘bekliyor’. Sonra seyirciler beklemeye başlıyor, oyunun başlamasını -ki oyun biz salona girmeden önce başlamış bile- oyuncunun kim olduğunu, kostümünden ışıklardan bir anlam yakalamayı bekliyor… Hep birlikte bekliyoruz. Sonra oyuncu şapkasını (kavuğunu) başına takarak bize Crownesk bir yapıda yolculuğa çıkartıyor ve hep birlikte ‘İnsanın alnındaki sır’ın peşine düşüyoruz.

İnceliklerle döşenmiş bir metin, muhteşem buluşlarla canlandırılmış bir yönetmenlik ve oyuncunun yaratıcı gücünü, performansını ve kuvvetini bir arada izlemenin doyumunu yaşatıyor ‘Kalabalık Duası’. Direklerarası Seyirci Ödülleri-En İyi Oyun Yazarı ve Savaş Dinçel Tiyatro Ödüllerinde En İyi Oyun ve En İyi Yönetmen ödüllerini alan oyun bu sezonun en iyi oyunlarının başında geliyor.

Kaos mu, nizam mı’ sorusunun eşlik eden oyun hakkında konuşmak için oyunun yazarı Volkan Çıkıntoğlu, yönetmeni Güray Dinçol ve oyuncusu Tolga İskit ile bir araya geldik.

Oyun ‘bekleme’ ile başlayıp, ‘arama, peşine düşme’ ile devam etti. Oyun fikri nasıl ortaya çıktı? Ne kadar sürede yazdınız?

Volkan Çıkıntoğlu: İstanbul üzerine tek kişilik bir hikâye kurma maksadıyla yola çıkmıştım. Notlarımı, kafamdaki hikâyeleri ve imgeleri birleştirecek bir tema arıyordum. Beklemek, bu açıdan beni çok heyecanlandırdı.

Neden?

V.Ç.: Çünkü beklemek hem çok doğulu hem de çok batılı bir kavram. Çok kişisel bir yerden, yarattığı paradoksu seviyorum. Hem varoluşsal açıdan beklemek zorunluluğu gibi bir kriz var hem de madem zorundayız bari bir şeyler yapalım diye devamlı bir hareket halimiz var. Arama ve peşine düşme durumuyla birlikte oyunun anlatıcı karakteri böyle şekillendi.

Oyun kısaca neyi mesele etmekte?

V.Ç: Bu şehirle ilişkisini -burada şehri geniş anlamda hayat, birlikte yaşadığı toplum ve ya kendisinin bir iz düşümü olarak kabul edebilirsiniz- bir türlü oturtamamış bir anlatıcının, bununla baş etme yollarını dinliyoruz. Bu, tabi ki, çoğul bir ses olarak; şehirle ilgili birçok anekdotun, fantezinin, imgenin araya karışması demek oluyor.

Kalabalık Duasında sizi yönetmen ve oyuncu olarak sizi cezbeden şey ne oldu?

Güray Dinçol: Yönetmen olarak metinde beni cezbeden Volkan’ın çok sevdiğim dili, mizahı, yazarken hayatı kavrayış ve tanımlama şeklinin yanında sahneleme adına hiçbir veri sunmayışı oldu. Okuduğunuzda bir tiyatro eseri gibi görünmeyen ama sahnelemek için sonsuz ihtimal barındıran bir açıklık ve özgürlük vardı. Bu da bir yönetmen için edebi bir fanteziyi ete kemiğe büründürmek için heyecan verici bir fırsat.

 

Tolga İskit: Doğrusal bir hikâyeye yaslanmadan oyun anında oyuncuyu tutan temel şey ne olabilir fikri beni çok etkiledi. Metnin insan hayatının eylemle olan ilişkisine odaklanması heyecanlandırdı. Tabii Volkan’ın edebiyatının gücüne kapılmamak elde değil, umarım her oyuncunun başına gelir. Onun yanı sıra Clownesk bir üslupla çalışmak çok istiyordum. Güray’ın tekniğe hâkimiyeti oyuncuya müthiş güven veriyor. Yüzde yüz teslimiyetle çalıştım. Bu oyuncu için bir nimet.(Yazının devamı için buraya tıklayınız…)

Paylaş.

Yanıtla