Türkiye’de Yeni bir Kültür Sanat Politikası Mümkün mü?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Ezgi Sivrikaya ve Sibel Oral’ın Gazete Duvar’da yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz}

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 14 Haziran’da 2021 yılına ilişkin “Sinema ve Gösteri Sanatları İstatistikleri” bültenini yayımladı. Yayımlanan bültene göre, Türkiye’de sinema seyirci sayısı Covid-19 salgınının etkili olduğu 2021’de bir önceki yıla göre yüzde 27,9 azalarak 12 milyon 418 bin 777, tiyatro seyirci sayısı da 2020-2021 sezonunda, bir önceki sezona göre yüzde 84,1 azalarak 714 bin 864 oldu.

Bültene göre sinema salonu sayısı 2021’de, 2020’ye göre yüzde 11.1 azalarak 2 bin 398 oldu. Koltuk sayısı yüzde 10.3 azalarak 285 bin 130’a indi. Tiyatro salonu sayısı ise 2020/2021 sezonunda, 2019/2020 sezonuna göre yüzde 44.4, koltuk sayısı yüzde 41.8 azaldı. 2020/2021 sezonunda Opera ve Bale Genel Müdürlüğü’ne bağlı opera ve bale gösterisi yalnızca altı ilde yapılırken seyirci sayısı bir önceki sezona göre yüzde 94.5 azalarak 14 bin 32’ye düştü. Orkestra, koro ve topluluk gösteri sayısı ise yüzde 26.5 azalarak 314 oldu.

Oyun yazarı Ebru Nihan Celkan, Moda Sahnesi Sanat Yönetmeni Kemal Aydoğan, sinema yazarı ve gazeteci Şenay Aydemir, tiyatro yönetmeni Mehmet Birkiye, Antrakt Genel Yönetmeni ve Comscore Movies Turkiye Genel Müdürü Deniz Yavuz ve soprano, oyuncu ve yazar Müjgan Özçay, TÜİK’in yayımladığı rapor kapsamında tiyatro, sinema ve opera dünyasının içinde bulunduğu durumu Gazete Duvar’a anlattı.

SALONLAR VE SEYİRCİ NEDEN AZALDI? BU AZALMA NEYE İŞARET EDİYOR?

Oyun yazarı Ebru Nihan Celkan, Türkiye’nin, dünyanın hal ve gidişine dair olumsuz düşüncelerin öncelikleri şekillendirdiğini belirterek, “Bu soruları sanırım salonları olan ya da prodüksiyon yapan yol arkadaşlarım daha olgulara dayalı cevaplayabilirler. Pandemi öncesi başlayan ekonomik daralma, pandemi ve pandemi ertesi radikalleşen ekonomik koşullar belirleyicidir diye düşünüyorum. Duygular ya da moral motivasyon da sanırım bu daralmada önemli bir yer tutuyor. Türkiye’nin, dünyanın hal ve gidişine dair olumsuz düşünceler öncelikleri de şekillendiriyor. Sanırım azalmasına şaşırmaktansa hala sürdürülüyor olmasına dikkat kesilmek daha önemli. En azından benim için bu daha anlamlı” dedi.

Gazeteci ve sinema yazarı Şenay Aydemir, seyircinin azalmasının bir nedeninin yükselen bilet fiyatları olduğunu vurgulayarak, “Tabii ki akla ilk pandemi nedeniyle salonların uzun süredir kapalı olması ve seyircinin salonlara dönmek konusundaki tedirginliğini henüz atlatamamış olması geliyor. İkinci olarak da, pandeminin ardından yükselen bilet fiyatları. Örneğin 2019’da 15 TL civarında olan sinema bileti fiyatı ortalaması, bugünlerde 30 TL’ye dayanmış durumda. Bu ortalama fiyat tabii. 50 TL’ye bilet satan salonlar var” diye konuştu.

Aydemir, sözlerine şöyle devam etti:

“Bir başka neden, Netflix, Amazon, Disney Plus gibi dijital platformların gelişinin tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de salonlara olan ilgiyi azaltması. Bu pandemi öncesinde başlayan bir süreçti ve salgın sırasında çok hızlandı.

Diğer sanat dallarını takip etmiyorum ama yakından bildiğim sinema özelinde Türkiye’ye özgü bir krize de dikkat çekmek isterim. Türkiye’de pandemi öncesinde box office rakamları sert bir düşüş yaşamıştı. 2018’de 70 milyonun üzerinde olan bilet adeti, 2019 biterken 60 milyonun altına geriledi ve bu kaybın hemen hemen tamamı yerli filmlerden oldu. Yani seyirci yerli sinemaya ufaktan sırtını dönmeye başlamıştı.”

Tiyatro bağlamında TÜİK istatistiklerindeki düşüşü üç temel nedene bağlayan Mehmet Birkiye, “Covid-19 sırasında özel tiyatrolara devlet ve belediyelerden maddi destekler sağlandı. Ancak bu destekler -her zaman olduğu gibi- günü kurtarmak adına acil ve geçici çözümlerdi. Covid süresince, özellikle özel tiyatroların, Covid sonrası yaşanacak zorlukları hesap edip, buna göre idari ve mali tedbirler önerecek bir çalışma grubu kurulmadı. Meslek odası olmayan ve sendikal örgütlenmesi eksikli, değişik derneklerin ve grupların inisiyatif almaya çalıştığı bir sektörde ileriye dönük adım atmak ne yazık ki kolay ve mümkün olmuyor” ifadelerini kullandı.

Birkiye ayrıca, bilet fiyatlarının artmasıyla orta gelirli seyircinin tiyatroyla olan ilişkisine darbe vurulduğunu belirterek, şu ifadeleri kullandı:

“Covid’in hızının yavaşladığı 2021/2022 sezonunda ciddi ekonomik sorunlar Türkiye’yi sarstı. Her sektörde olduğu gibi tiyatroda da bazı girdiler inanılmaz ölçüde artmıştır – kira, elektrik, nakliye, ahşap vb. Bu da bilet fiyatlarının yansımış (ortalama bilet fiyatı: 150 – 90 TL arası) ve böylelikle orta gelirli tiyatro seyircisinin – özelikle 20-40 yaş arası- tiyatroya ile olan ilişkisine büyük bir darbe vurulmuştur. Küçük sahneler ve gruplar iş yapamaz hale gelmiştir. Bu nedenle de önemli sayıda alternatif tiyatro kapanmış, seyirci sayısı düşmüştür.

Genç ve dinamik tiyatro yapan grupların 2012’den başlayan atakları (TÜİK araştırmasında da görülebilir) açılan yeni mekânlar, oyun ve oyunculuk denemeleri özellikle İstanbul’da çok canlı bir tiyatronun yeşermesine neden olmuştur. Öyle ki üst gelir grupları dahil olmak üzere tiyatroya gitmek sosyal bir jest haline gelmiştir. Ancak bu canlılık birçok televizyon yıldızının -özelikle büyük sermayenin desteklediği – salonlarda boy göstermesine de vesile oldu. Ama anlaşılıyor ki, bu seyircinin asıl meselesi dizi şöhretlerini -celebrity- sahnede canlı görme arzusuydu. Yaratıcı ve özgün metinlerin yerini, trüklerle ve sürprizlerle süslü, iş yapabilecek, salonu dolduracak metinler aldı. Bu, bir noktaya kadar doğal sayılabilir hatta bir tiyatro alışkanlığı doğurabilseydi iyi bir şey olarak da kabul edilebilirdi. Ancak öyle olmadı. Üst gelir grupları kadrosunda şöhretli birinin olmadığı oyunları tercih etmediler ve etmiyorlar da. Düşük gelirliler ise, istemelerine rağmen ekonomik imkânsızlıklardan ötürü tiyatroya gidemiyorlar. Böylelikle küçük ama yaratıcı gruplar kapanıyor, nitelikli metinler gün yüzüne çıkamıyor, seyirci düşüyor. Bir paradoks olarak Tiyatro kendi yaratıcılığını baltalıyor.”

Yazının devamı için tıklayın: Gazete  Duvar

Paylaş.

Yanıtla