‘Juliet ve Romeo’ Baş Aşağı

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Ayşen Güven’in Gazete Duvar‘da yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

“Juliet ve Romeo” artık bulunmayan aşk hakkında, “belki eskiden de yoktu” diye kaşıyor başımızı. Kadının, erkeğin algı dünyasını soyuyor, çıplak bırakıyor onları.

“Juliet ve Romeo’yu nasıl bilirsiniz?” diye sorsam… Ve olası yanıtlarınıza karşılık olarak, “Şimdi, bildiğiniz her şeyi unutun” desem…

“Juliet ve Romeo” oyunu, “Romeo ve Juliet” efsanesine bambaşka bir yerden yaklaşıyor, her şeyi yeniden kuruyor. Oyun sayesinde kahramanlarımız yattığı yerde ters dönmüş olmalı sanıyorum. Neden bu ikilinin ölmüş olduğunu varsaydım şu an acaba? Shakespeare öldüğü için mi, aşk öldüğü için mi, evlendikleri için mi?!

Pastırma yazı çekilmemişken şehirden, 26’ncı İstanbul Tiyatro Festivali’nde “Juliet ve Romeo” izleyecek olmak usul usul romantik bir hava getirmişti akşama. Ya da benim canım öyle koklamak istiyordu. Eminim iyi gelecekti oyun çünkü şurada son romantikler olarak kaç kişi kalmıştık, değil mi? Üstelik oyundan sonra tiyatromuzun altından girip üstünden çıkacağımız, anılarıma “çekilmemiş ama özel bir gecenin fotoğrafı”nı ekleyeceğimi henüz bilmiyordum. Oyun “Romeo ve Juliet” değil “Juliet ve Romeo” olarak metni, aşkı, ilişkiyi tersinden okuyordu. Ya da Shakespeare’in zamanı için ters, bizim için düz? Yok galiba, iki düz bir tersti seyrettiğim oyun.

Juliet’ler hep ayık aslında, Romeo’ların maskesi düşmüş olabilir biraz daha. Romeo gerçek mi, mekanik mi? Juliet canı nasıl isterse öyle mi görüyor, yoksa sevmeye şans mı veriyor? Kim gerçekçi, kim romantik, kim âşık, kim değil? Şimdilerde ilişkiler çetin bir sınanışta; Romeo ve Juliet hiç ölmemiş ve birlikte kaçıp evlenmiş olsalardı ne olurdu?

Sahnede oyuncular bu senaryoyu anlatıyor bize. Kavuşmuş bir Juliet ve Romeo’yu. Ama birbirini tüketen bir döngünün içinde son çare olarak anlatıyorlar yaşadıklarını. Neden olmadığını anlamaya çalışıyor, nedenlerini sorguluyorlar.

“Romeo: Günah dudaklarımdan mı geçti? Tatlı bir dürtüyle işlenen bir günah! Ver bana günahımı geri. (Tekrar öper.)
Juliet: Kitabına uydurup öpüyorsunuz beni.”

Böyle yazmış William Shakespeare ve devam etmiş:

“Romeo: Davetli değildik, Juliet’in ailesinin maskeli balosuna baskın yapıp girdik. Onu gördüm. Tavuk kılığındaydı. O anda…
Juliet: Tavuk değil! Anka kuşu!”

“Hayır, tavuk – Hayır, Anka kuşu – Hayır, tavuk – Tamam, Anka Kuşu olsun…” diye yorumlamış oyunun yazarı, tasarlayanı, yönetmeni Ben Duke. İki metinden, iki örnek arasındaki tezatlık çok tatlı bir cinlik gibi geldi bana.

Devamı için tıklayınız.

Gazete Duvar

Paylaş.

Yanıtla