Kürt Müziğinin Rock Esintisi: Siya Şevê

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Fatih Tan’ın Gazete Duvar’da yayımlanan yazısının bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Siya Şevê’nin Kürt müziğine katkısı, gelecek kuşaklar için hem bir meydan okuyuş hem de modern bir esin kaynağı anlamı taşımaya devam edecektir.

Siya Şevê, Kürtçe rock müzik yapan ve 2000’li yılların başlarından günümüze kadarki kariyerlerine, dört albüm (Zeng 2004, Pûç 2011, Bêyom 2014, Li Pey Siya xwe 2018) ve yanı sıra kendi stüdyolarında yakın dönemde icra ettikleri eski ve yeni ikonik şarkıların coverlarını sığdırmıştır. Rock müziğinin başlıca enstrümanlarının (elektrogitar, basgitar, klavye, bateri) yanına saksafon gibi güçlü bir üflemeli enstrümanı da dâhil ederek müziği genel anlamda hiç boğmadan, aksine tonal akkorların soft uyumuyla müthiş kullanmaya çalışan müstesna bir gruptur. Siya Şevê, aynı zamanda ve bütün bunların yanında birçok tiyatro, belgesel ve film müziğinin prodüksiyonunu da başarıyla üstlenmiştir.

Herkesin bildiği gibi, bir ülkedeki sanatların içinde ilk ortaya çıkan ve en kolay ulaşılan (tüketilen) müziktir. Müzik, doxa ile iç içe hareket eden duyusal bir kanaattir. Müzik, ilkel, spiritual ve halk müziği formundayken insana çok doğal gelir ama işlenmiş haline diğer sanatlara göre daha fazla özen gösterilmesi gerekir. Kendi müzik tarihimizin (Kürt müziğinin) gelişimi ise kesinlikle yavaş olmuştur. Hiç şüphesiz bunun bir nedeni, müziğin uygun bir biçimde gelişmesinden önce, var olması gereken karmaşık-teknik müzikal altyapının az gelişimidir. Bu konuda belli başlı olarak bilinen sansür, rejimin yasakçı baskıları, asimilasyon politikaları ve maddi kaynakların yetersizliği gibi bir dizi nedenlerin olduğu gerçekliği elbette söz konusudur. Ama diğer yandan da kolektif politikliğin ve otantikliğin bilinçdışı istenci, bunun bir şekilde geri kalmasına sebep olmuştur. Bugün daha yeni yeni çok sesli orkestralar, operalar, senfoniler, konçertolar, sonatlar ortaya çıkmaktadır. Kürt müziğinde bunu ilk ve en iyi yapan, yani otantikliğin özünü “modern klasik armoniyle” müthiş birleştiren, bir araya getiren, hatta Althusserci anlamda “soyutlayan” hiç kuşkusuz büyük bir müzisyen olan Nîzamettîn Arîç’tir. Soyutlama, bilinenin aksine Althusser’e göre çok paradoksaldır. Ona göre, farklı düşünce, hayal, imge, metot, teori gibi kavramlar, somut ve maddi bir gerçekliğin montajıdır. Hatta Althusser bir yerde şöyle der: “Soyutlamak, gerçekliğin bir kısmını bütününden ‘ayırmak’ demektir.” (1) Dolayısıyla Batı müziği ile Doğu müziği arasındaki sentezin somutluğu, soyut bir kompozisyonun pozitif gerçekliğidir. Kaldı ki [Ciwan] Haco bunun apayrı bir formunun ikili yönünü gerçekleştirmiştir. Haco, sadece Doğu’nun gerçekliğinden değil, Batı’nın gerçekliğinden de bir kopuş yaratmıştır.

Devamı için tıklayınız.

Paylaş.

Yanıtla