Jülide Kural: Politik Bir İnsanım ve Sosyalistim

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Evrensel’den İsmail Afacan’ın oyuncu Jülide Kural ile yaptığı söyleşinin bir bölümünü paylaşıyoruz.]

Oyuncu Jülide Kural bu kez “Ben Rosa Luxemburg” oyunuyla karşımızda. Kadın bir devrimcinin hikayesini sahneye taşıyan Kural; tek kişilik oyunda Rosa Luxemburg’un çocukluğu, gençliği, aşkları, arkadaşlıkları ve eril politik arenada engelli bir kadın olarak var olma sürecini anlatıyor. “Ben Rosa’yı tarihte kalmış bir kadın siyasetçi ve düşünür olarak anlatmıyorum” diyen Kural “Artık tek seçenek var: Sosyalizm. Devrim hâlâ mümkün ve biz bunu mücadele ederek başarabiliriz” ifadelerini kullanıyor.

Rosa Luxemburg ile seyirci karşısındasınız. Bu tercihle başlayalım isterseniz. Neydi sizi Rosa Luxemburg’la buluşturan?

Tiyatroya başladığımdan bu yana kadın mücadelesini çok önemseyen, aktif olarak içinde yer alan biriyim. Sanat hayatım boyunca mücadele eden ve bedel ödeyen birçok kadın kahramanı oynadım. Antigone, Medea, Tanya, Carmen, Anne Frank, Frida Kahlo gibi. Şimdi de Rosa Luxemburg.

Rosa Luxemburg’un diğer isimlerden şöyle bir farkı var. Rosa Luxemburg kapitalizmin nasıl çökeceğini, sosyalizm kurulurken nelere dikkat edilmesi gerektiğini tanımlamış bir düşünce insanı. Bütün bunları 19. yüzyılın sonunda 20. yüzyılın başında söylemiş. Henüz 48 yaşındayken katledilmiş bir isim. En çok bu ilgimi çekti. Ben de buralardan Rosa Luxemburg’a doğru yürümeye başladım.

Rosa Lüksemburg’u bu toplumda insanlar pek tanımıyor. Onun düşüncelerini ve duygularını anlatırken yeni rotaların kapısını açmayı hedefliyorum. Oyunu izledikten sonra, seyirci onun düşüncelerini anlamaya, kitaplarını okumaya başladığında yeni rotalara kapı aralanacak.

Nasıl bir hazırlık süreci geçirdiniz. Role çalışırken en çok hangi noktada zorlandınız?

Kitleler karşısında konuşabilen, hatip gücü yüksek olan ve onca erkek arasından çıkan bir kadını anlatırken çok zorlandım.

“DUYGUYU ANLATMAZSAM AÇIK OTURUM OLUR”

Neden zordu?

Çünkü siyaset didaktiktir. Yani siyaseti sahnede anlatmak tehlikedir. Siyaset sanatla bütünleştiğinde onun başka yanlarının ve katmanlarının olması gerekir. İlk başladığımda vazgeçtim. Sonra tekrar başladım. Sonra, “Bunu ben yapamayacağım, bir yazarla çalışayım” dedim. Hiç olmadı.

Biz sanat üreticisiyiz. Benim duygulara ihtiyacım var. Yani kadının altta yatan duygularını göstermem lazım. Çünkü sanat ne kadar düşünsel olsa da aslında duygudur. Yani duyguyu anlatmazsam sanat değil açık oturum olur.

Rosa Luxemburg’a dair çok fazla kitap okudum. 7 yıl üzerinde çalıştım. Hayatımda hiç oyun yazmamıştım. Oyunu kendim yazmaya karar verdim. Rosa Luxemburg’u yazmak benim için çok büyük sorumluluktu. İlk versiyonu iki buçuk saatti. Sonra kese kese bir saat on dakikaya düşürdüm. Çünkü tek kişilik gösteri uzun olmamalıdır. Güzel de oldu.

“EN BÜYÜK KORKUM…”

Devrimci karakterler sahneye taşındığında içerik ve biçimden bağımsız bir ön yargı oluşuyor. Seyirciler oyunda ajitprop bir üslubun hakim olduğunu düşünüyor… Bu yaklaşımı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Doğru ama böyle olmasının bir nedeni de üretimin kendisi… Geçmişteki oyunların böyle yapılmış olması. Benim en büyük korkum buydu. Bu nedenle tiyatro gerçekliğini göz ardı etmeden, sanatın kendi içindeki olanaklarını kullanmayı hedefledim.

Sonuçta büyük bir sosyalist… Bağıra çağıra öyle olduğunu söylüyor zaten. Bundan vazgeçmedim ama bunu dengeli bir şekilde yaptım. Rosa Luxemburg bazen yalnız kalmak isteyen, bazen de “Kaz çobanı olmak istiyorum” diyen bir kadın. Bunlara da yer verdim.

Oyunda Rosa Luxemburg’un sadece devrimci yanını da görmüyoruz. Mesela aşklarına ve yazdığı yazıya, heyecanına da tanık oluyoruz. Devrimci mücadelenin dışındaki Rosa’ya gelirsek…

Rosa her durumda devrimci ama klişelerin içine dahil olmayan bir kadın. Bir yanı kitleler karşısında güçlü sesiyle kıpkızılsa diğer yanı doğada yalnız başına kalmak isteyen biri. Hayatı merak eden, anlamaya çalışan; önüne gelen her şeyi okuyan, durmaksızın yazan, umudunu her zaman güçlü tutan bir kadın. Bir yandan tutkulu aşklar yaşayan bir kadın… Her şeyi tutkuyla yapıyor aslında. Yani hiçbir şeyi “birazcık” yapmıyor.

Söyleşinin tamamını okumak için tıklayınız.

Paylaş.

Yanıtla