Ayla Algan: Tiyatromuzun Yükseliş Döneminde İmzası Vardır

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Ayşegül Yüksel’in Cumhuriyet’te yayımlanan yazısını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Ayla Algan’ı 4 Ocak’ta yitirdik. 86 yaşındaki sanatçı İstanbul Drama Sanat Akademisi’nde verdiği derslerle hem tiyatro hem de dizi oyuncuları yetiştiriyordu.

Algan, 1960’larda olgunluk dönemine ulaşan Türk tiyatrosu için bir armağan, benzeri zor bulunur bir başrol oyuncusuydu. Paris’te Versay Lisesi’ni okumuş, eşi yönetmen Beklan Algan’la birlikte New York’taki Actors Studio’da eğitim görmüştü. Ülkemize 1960’ta dönüşlerinde Muhsin Ertuğrul genç çifte kollarını açmış, onları İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun vazgeçilmezleri yapmıştı. Alganların, oyuncu ve yönetmen olarak ortaya koydukları yetkinliğin tanığıyım.

ÖNCÜ OYUNLARI TAÇLANDIRAN BAŞROLLER
İstanbul Şehir Tiyatrosu’nun, ülkemizde ilk kez sahneye çıkarılacak yerli ve yabancı oyunlara öncelik tanıdığı bir dönemdi. Ayla, Jean Anouilh’un, Jan Dark öyküsünden esinlenerek uyarladığı ve Beklan’ın yönettiği “Tarla Kuşu”nda başrol oynayarak kuruma adım attı. Kazanılan başarı, başka öncü çalışmaları da gündeme getirecekti. Ertuğrul, kısa bir süre sonra Ayla’ya, trajik bir erkek rolü olan Hamlet’i oynattı. Ardından Jean-Paul Sartre’ın “Sinekler”indeki dişi trajik karakter (Elektra) rolü geliyordu. Ayla, gördüğü eğitimi tam verimle değerlendirmekteydi.

Ayla Algan, ağır rolleri yoğun emekle sırtlayarak Türkiye prömiyerlerinde sunmayı sürdürdü. Katkıda bulunduğu “ilk”lerden yalnızca kendi bildiklerimi sıralayayım. 1963-64’teki ilk profesyonel Brecht oyunu “Sezuan’ın İyi İnsanı” tutucu zorbalar tarafından saldırıya uğramış ve kısa süre sonra kaldırılmıştı. Ayla, Türkiye’de sahneye çıkan ilk Shen-Te/Shui-Ta karakteriydi.

Onu bir yıl sonra, Brecht’in “Üç Kuruşluk Opera”sının Tuncay Çavdar’ın sahnelediği Kent Oyuncuları yapımında Müşfik ve Yıldız Kenter, Şükran Güngör ile birlikte görüyoruz. Gangster Mac’in sevgilisi Polly’deki -Brecht müziğinin gerektirdiği gibi yorumlanmış- şarkılarıyla ve güçlü oyunculuğuyla ustalar karşısına yaman bir “rakip” olarak çıkan sanatçıyı aynı oyunda tam üç kez izlemiş olmanın mutluluğunu şimdi daha çok duyuyorum.

USTALIK DÖNEMİNDE PARLAK YORUMLAR
1965’te İstanbul Şehir Tiyatrosu’nda Türkiye prömiyeri yapılan Dürrenmatt’ın “Fizikçiler” oyunundaki yorumuyla efsaneleşen oyunculuğu Ayla’yı ışıltılı yıldızlar katına yükseltmiştir. Aynı dönemde dünya prömiyeri yapılan Oktay Rifat’ın “Çil Horoz”unda yine öndedir. 1966’da ülkemizdeki ilk özel tiyatro okulu olan LCC’nin kuruluşu için Ayla ve Beklan, Muhsin Hoca ile birliktedir. Artık eğitimcilik, yaşamlarında önemli yer tutacaktır.

1970’te Ayla’yı, Genco Erkal ve arkadaşlarının kurdukları Dostlar Tiyatrosu’nda izliyoruz. Alain Decaux’un “Rosenbergler Ölmemeli” başlıklı yapıtında casusluk suçuyla ABD’de mahkemesi yapılan ve idam edilen Rosenberg çiftini, hayranlık uyandırıcı yorumlarla canlandıran Ayla ve Genco’nun başarısı tiyatro tarihimize kazınmıştır.

Ayla, Paris’in ünlü Olympia’sında sahneye çıkan ilk Türk şarkıcıdır (1971). Yurtdışında yapılan konser ve tiyatro çalışmalarının ardından 1984’te, Arthur Miller’ın oyunlaştırdığı “Orkestra”nın Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu yapımında, Nazi toplama kampı tutsağı, şarkıcı Fania Goldstein’ı canlandıran Ayla Algan’ı izleriz.

Tiyatro eğitimi çalışmaları da ivmelenmiştir. 1984’te Bilsak Tiyatro Atölyesi’nde, 1988’de Tiyatro Araştırma Laboratuvarı’nda (TAL) çalışmalar yapılır. Ayla, 1989’da Uluslararası Tiyatro Enstitüsü’nün (ITI) İstanbul kongresinde, La Mamma’nın kurucusu Ellen Stewart’ın sahnelediği, St. İrene Kilisesi’nde sunulan müzikli “Yunus Emre” gösterisinin yıldızlarındandır. 13. İstanbul Tiyatro Festivali’nin açılışı için Rumeli Hisarı’nda Genco Erkal’ın düzenlediği ve tiyatromuzun “büyük kadınları”nı buluşturduğu “Nâzım’a Armağan” gösterisinde Ayla Algan da vardır.

YAPMACIKSIZ DURUŞU VE İÇTENLİKLİ GÜLÜŞÜ UNUTULMAZ
Ayla Algan’la “Orkestra”nın Ankara turnesinde tanışmıştık. 1993’te Grotowski Merkezi’ne yaptığımız bir Polonya yolculuğunda birlikte olduk. İçtenlikli gülüşü ve yapmacıksız duruşuyla, sınırsız bir doğallık sergilerdi. Bir ODTÜ şenliğinde atölye çalışması yaparken de alabildiğine alçakgönüllüydü.

2005’te Ali Kırca’nın “Siyaset Meydanı” izlencesinde ikimiz de konuşmacıydık. Ayla sık sık söz alarak tiyatromuza ilişkin düşüncelerini dile getirmekteydi. Arada bir eteğimden çekeleyerek ve gülerek “Sen de konuşsana” demekten de vazgeçmiyordu.

Tiyatro, sinema ve dizi sanatçısı, yönetmen, şarkı ustası, tiyatro eğitimcisi, oyuncu koçu, güzel insan Ayla Algan’ı hep o sıcacık anlarda anımsayacağım.

Cumhuriyet

Paylaş.

Yanıtla