Kültürel Yoksulluk Kanayan Yaramız

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Fotoğraf: Kerim Can Özdal

(Işıl Çalışkan’ın Birgün’de yayımlanan haberini okurlarımızla paylaşıyoruz.)

Ülkede ekonomik krizin yansımaları her alanda derinleşiyor. Yurttaşların kültürel etkinliklere katılım oranlarının düşüşü de bunun bir göstergesi. Temel ihtiyaçlarını karşılamakta bile güçlük çeken yurttaşlar kültürel yoksunluk çekiyor.

Maddi sıkıntılar nedeniyle yurttaşların tiyatro, sinema, konser gibi sanatsal faaliyetlere katılımı günden güne düşüyor.

Bilet fiyatları devlet ve özel etkinlikler arasında büyük değişkenlik gösteriyor. Fiyatlar, sübvansiyondan yararlanan devlet kurumlarında 45-50 lira. Herhangi bir destek alamayan, kaderleriyle baş başa bırakılan özel kurumlarda ise bilet fiyatları 200 ile 2 bin lira arasında değişiyor. Bu farklılığın nedenleri arasında özel kurumların karşı karşıya kaldığı yüksek salon kiraları, ödemek zorunda kaldıkları faturalar, vergiler gibi kalemler yer alıyor.

‘Kültür sanatın başkenti’ olarak tanımlanan İstanbul’da bile sanata erişim oldukça güç. Kadıköy’den yola çıkarak Eminönü’ne oradan da Beyazıt’a gittik. Farklı yaş gruplarından farklı ilçelerde ikamet eden yurttaşlara ne sıklıkta kültürel etkinliklere katılım gösterdiğini sorduk. Çoğunlukla belediyelerin kültürel aktivitelerine katılım gösterdiklerini ifade eden yurttaşlar özel etkinliklerin bilet fiyatları için “kanayan yaramız” ifadesini kullanıyor. Ümraniye’de yaşayan Öğretmen Derya Ebrar (48) daha uygun fiyatlı olduğu için çoğunlukla belediyelerin kültürel aktivitelerini tercih ettiğini ifade ediyor. Etkinliklerin bilet fiyatlarıyla sınırlı olmadığını ifade eden Ebrar, şu ifadeleri kullanıyor: “Oğlum müzik eğitimi alıyor. O nedenle onun gelişimi açısından her hafta bir etkinliğe gitmek için çaba gösteriyoruz. Ama çok zor. Bunun yanında yol ve yeme içme masraflarını da düşünmemiz gerekiyor. Özel aktiviteler 700-800 lirayı buldu. Onların hiçbirine gidemiyoruz. Bilet fiyatları düşük olan etkinliklere gitmek belli bir süre sonra o etkinliğin kalitesini de sorgulatıyor. Bazen gidebilmiş olmak için gidiyoruz ama artık bunu da sorgulamaya başladım. Şehir Tiyatroları’nda güzel oyunlar oluyor ama onlara bilet bulmak zor oluyor talep çok olduğu için” Son 3-4 yıldır etkinliklere katılım göstermekte daha çok güçlük çektiklerini belirten Ebrar, “Eskiden çok daha rahat bilet alabiliyordum, özel etkinlikler için de geçerliydi bu. Bütçelendirme yaparken temel ihtiyaçlarınızı düşünmek zorunda kalıyorsunuz. Ben sanatın da temel ihtiyaç olduğunu biliyorum ama daha az gitmek zorunda kalıyoruz. İstanbul sanatsal açıdan derya deniz ama ulaşamıyoruz” sözlerini kaydediyor.

BU SEZON BİLET FİYATLARI KANAYAN YARAMIZ OLDU

Fabrikalardaki işçilerin çalışma şartlarının iyileştirilmesiyle ilgili denetim yapan Yaşar Erdoğan (40), Kadıköy’de yaşıyor. En son 7 ay önce bir sinema filmine gittiğini belirten Erdoğan, “Bu sezon bilet fiyatları kanayan yaramız oldu. Makul fiyatlı Şehir ve Devlet Tiyatrosu oyunlarına bilet bulamıyoruz. Tiyatrocular hep der ya “Tiyatroya rağbet kalmadı” diye. Gitmek isteyince de bilet bulamıyorsunuz, böyle bir handikap var. O takvimin çok sıkı takipçisi olmanız lazım. ‘Hadi yarın akşam Üsküdar’da Tekel Sahnesi’ne gidelim’ dediğinizde bilet bulamıyorsunuz. Özel tiyatrolara da güç yetmiyor. Toplumda orta sınıf kalmadığı için kültüre sanata değen insanlar için bütçeler zorlayıcı oluyor. Geçen gün Anadolu müziği yapan bir müzisyenin dinletisine gitmek istedim, bilet 800 liraydı. Size ait bir tınıyı duymak istiyorsunuz, bunun bedeli 800 lira olmamalı” siteminde bulunuyor.

ÖZEL ETKİNLİKLERE HİÇ GİDEMİYORUZ

Kadıköy’de yaşayan emekli Murat Duman (64) ise ağırlıklı olarak belediyelerin ücretsiz etkinlikleri tercih ettiğini söylüyor. Özel kurumların etkinliklerine hiç katılmadığını söyleyen Duman, sözlerini şöyle sürdürüyor: “Arada bir Kadıköy’deki Sinematek’e gidiyorum. İnternetten seyrediyorum. İstanbul Şehir Tiyatroları ve Devlet Tiyatroları’na sezon içinde bilet buldukça gidiyoruz. Ama onların repertuvarları sınırlı. Bazen sadece oyun görmek ve dışarıda bir etkinliğe katılmış olmak için katılıyoruz. İçeriğini çok beğenmediğimizi düşündüğümüz halde gittiğimiz oluyor maalesef. Ama özele gittiğimi hiç söyleyemem. Özelde mesela çok güzel oyunlar olduğunu biliyoruz ama hiç gidemiyoruz”

Zeytinburnu’nda yurtta kalan öğrenci Sıla Ceylan (19) ise maddi zorluklar nedeniyle kültür sanat aktivitelerine çok sınırlı katılabildiğini ifade ediyor. Çoğunlukla ücretsiz etkinliklere gittiğini söyleyen Ceylan, “Benim burs aldığım bir dernek var. O dernek aracılığıyla katılabiliyorum bazen. Kendi imkânlarımla iki üç ayda bir katılabiliyorum. Bize çok pahalı geliyor. İnsanın ruhunu besleyen şeylerden sırf maddi nedenlerden dolayı uzak kalmak insanın canını sıkıyor” diyor.

SOSYAL YOKSUNLUK DERİNLEŞİYOR

Derin Yoksulluk Ağı’nın kurucusu Hacer Foggo, kültürel yoksulluğun sonuçlarını şöyle anlatıyor:

“Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Yani derin yoksulluk tam da bu, açlık sınırının altında, temel ihtiyaçlara, beslenme, bakım, barınma, sağlık, ulaşım giderlerini karşılayamama ve dolayısıyla sosyal kültürel yaşamdan da iyice koparak yalnızlaşma durumu. Çünkü açlık sınırının altındaki yaşam koşulları aynı zamanda sosyal dışlanmayı da beraberinde getirir. Bunun en önemli göstergesi de insanların artık sosyal hayattan tamamen geri çekilmesidir.

TÜİK 2022 Çocuk Araştırması’nda; son 12 ayda sinema ve/veya tiyatroya gidemeyen 6-17 yaş grubundaki çocukların oranı yüzde 60.9’du, gidemeyen çocukların yüzde 40,1’inin gidememe nedeni aileleri tarafından maddi olarak bu etkinliğin karşılanamama olması bu gerçeği ortaya koymuştu. Sosyal dışlanma dediğimiz şey de tam da bu sistematik eşitsizlik, dışlanma durumu. Bu dışlanma aslında yoksulluğun görünmeyen boyutu olduğu için önüne geçilmesi gereken temel sorunlardan biri.

Yine geçen ay TÜİK’in çocuklarla ilgili açıkladığı veri de, çocuk işçiliğinin arttığını gösteriyor, çocuk işçiliğinin artması aynı zamanda okul dışında kalan çocuk sayısının da arttığının da bir göstergesi. Bütün bunlar hem ailelerin hem de çocukların sosyo-kültürel hayattan uzakta ve sadece temel ihtiyaçlara odaklanmış bir hayatı devam ettirdiklerinin göstergesi. Oysa sosyalleşme ihtiyacı en temel ihtiyaçlardan biriyken bugün ekonomik kriz ile bu ihtiyacın giderilmesi imkânsız hale geldi. Bu da dediğim gibi o sistematik eşitsizliği de derinleştiriyor ve artık üst gelir grubu ile alt gelir gurubu sosyal alanlarda neredeyse hiçbir araya gelemiyor. Yaşanılan yoksulluk da sosyal ve kültürel yoksunluğu ve dolayısıyla dışlanma gibi yoksulluğun görünmeyen boyutunu da derinleştiriyor.”

Birgün

Paylaş.

Yanıtla