Exupéry’nin ‘Küçük Prens’i, disiplinler arası bir görsel şölenle İstanbul’da. Yapımcı Pesek, trajedilerle dolu günümüz dünyasında, gösterinin umut ve güzellik sunmasının mutlu hissettirdiğini söylüyor.
Bir pilot çöle düşer ve hikâye başlar. Antoine de Saint Exupéry’nin evrensel mesajlarıyla dünyayı etkisi altına alan olağanüstü ve hüzünlü kitabı Küçük Prens’ten söz ediyoruz. Kendisi de bir havacı olan yazarın yaşam hikâyesinden derin izler gördüğümüz yapıt, şimdi Broadway Entertainment Group yapımı bir sahne şovuyla İstanbul turnesinde.
Disiplinler arası bir gösteri olarak tasarlanan Küçük Prens; edebiyatın tiyatro, görsel sanatlar, müzik, bale, dans, kabare ve akrobasi gibi birçok dalla işbirliğini gösteren kompleks bir yapıt oluşuyla benzerlerinden ayrılıyor.
Haliç Kongre Merkezi’nin ev sahipliğinde gerçekleştirilen etkinlik 1 Aralık’a kadar sürecek.
Küçük Prens’in hikâyesi herkesçe malum. Dünyayı keşfetmek için asteroidinden ayrılan, aklı ve kalbi hep kendisinden ölene kadar sorumlu olacağı gülünde olan Küçük Prens, büyüklerin kocaman dünyasının aslında ne ölçüde küçük olduğunu minicik kalbiyle duyumsuyor. Karşılaştığı tebaası olmayan hükümdar, verilen emirleri sorgulamadan yerine getiren sokak lambacısı, amaçsızca her şeye sahip olma tutkusuyla iş insanı, kendini beğenmiş sanatçı onun anlam arama yolculuğu içindeki sevgi dolu dünyasında yer bulamayan tipler olarak akıllara kazınıyor. Küçük Prens’in iki saatlik gezegenler arası yolculuğunu Broadway Entertainment Grup Yapımcı ve Organizatörü Pavel Pesek’le konuştuk.
EVRENSEL DEĞERLER
Yapıt, samimiyeti tüm insanlığı aynı çember içerisinde birleştirebilecek güçte; gösteri bu samimiyeti daha da perçinleyen bir etkiye sahip. “Küçük Prens’in evrensel mesajlarını sahneye taşırken, öncelikle hikâyenin sade ama derin anlatımını bozmamaya büyük özen gösterdik. Saint Exupéry’nin verdiği mesajlar hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden evrensel değerlerle şekilleniyor. Bu yüzden metnin özündeki sadelik ve doğallık, bizim için çok değerliydi” diyen Pesek Küçük Prens’in masumiyetini ve dünyayı keşfetme yolculuğundaki saf bakış açısını sahnede doğru bir şekilde yansıtmak istediklerini ifade ediyor. Sevgi, dostluk, kayıplar, sorumluluk ve hayal gücü gibi evrensel temalar herkesin anlayabileceği bir dilde sunulmuş. Her yaştan insanın bu duyguları kendi hayatında hatırlamasını sağlamaya gayret ettikleri oldukça açık.
Yönetmen ve koreograf Anne Tournié liderliğindeki gösteriden, Lionel Zalachas’ın Küçük Prens yorumu, Terry Truck imzalı orijinal müzikleri ile Marie Jumelin’in video tasarımı en çok aklımızda kalan unsurlar. Her gezegeni kendi özgünlüğünde tasarlayan Jumelin’in efektleri oldukça sürrealist. Koreografideki uyum, akrobatik toplar ve iplerin kullanımı oldukça dengeli. Anlatıcının ses tonu ve vurguları duyguyu kalplerimizde hissettirecek kadar etkileyici. Balerinlerin emin adımları güçlü bir zarafetin ışıldamasıydı. Pesek bunlara “Hikâyenin masalsı atmosferini doğru bir şekilde yansıtmak için görsel efektler, dijital mapping ve müzik gibi unsurları ustalıkla kullandık. Ancak bu unsurlar, metnin önüne geçmek yerine ona hizmet etti ve izleyiciyi hikâyenin duygusal derinliğine çekti” diyor.
DERİN BİR SEVGİ
Kitabı derin bir sevgiyle benimsediklerini ve onun güzelliğini okura ve izleyiciye geri kazandırmak için en üst düzeyde saygı gösterdiklerini vurgulayan Pesek, “Modern dans ve akrobasinin uyumu karakterleri sahnede son derece doğru bir şekilde resmetti. Kendilerini etkileyici bir beden dili ile ifade etmelerini ve bir hikâye anlatıcının sesi ile Saint Exupéry’nin sözlerinin sahneye yansıması ile ilgi çeken bir gösteriye dönüştü” diye ekliyor. Biz de izleyici olarak tam da bu sebeple yalnızca görsel olarak değil, duygusal olarak da derinden etkilendiğimizi söyleyebiliriz. Âdeta hikâyenin bir parçası gibi hissettik kendimizi.
Küçük Prens’in, iki kıtayı birleştiren İstanbul gibi etkileyici bir şehre gelmesinden dolayı çok mutlu olduklarını belirten Pesek, birçok coğrafyanın trajedilerle dolu günler yaşadığı günümüzde umut ve iyilik dolu bu hikâyenin etkisini “Bu dünyanın trajedileri karşısında çok küçük olduğumuzu biliyoruz, ancak gösterimizin, tıpkı kitapta olduğu gibi, izleyenlere umut ve güzellik sunduğunu hissettiğimiz an mutlu oluyoruz ve bu güzel işe imza atmanın yeryüzündeki görevimiz olduğunu biliyoruz” sözleriyle değerlendiriyor.