Melih Anık’ın Haldun Taner Savunusu ve Mimesis Tavrı

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Ömer F. Kurhan

fkurhan@gmail.com

Bu yazıyı gecikmeli olarak yazıyorum. Bir bakıma güncelliğini koruması, Mimesis’in “Rosenbergler’in Akıbeti” başlıklı editör yazısının altındaki Melih Anık yorumlarından kaynaklanıyor. Mimesis’in Rosenbergler tartışması ile ilgili “irtifa kaybetme” ve “Türkiye tiyatrosunun zarar görme” uyarısı karşısında Melih Anık sormuş: “Haldun Taner ile ilgili olayda aynı hassasiyeti neden göstermediniz?” Soruya karşılık söylenen şu:

“Haldun Taner’in “Keşanlı Ali Destanı” konusunda açılan tartışmada farklı görüşte yer alan tüm kişilerin yorum ve yazılarına portalde yer verilmiştir. Aynen “Rosenbergler Ölmemeli” adlı oyunla ortaya çıkan tartışmalarda yapıldığı gibi…”

Elbette bu sorunun yanıtı değil. Eleştirmen Yaşam Kaya’nın tetiklediği Haldun Taner’in “Keşanlı Ali” tartışmasında, tartışmanın “irtifa kaybetmesi” ile ilgili bir editör uyarısı yayınlanmadı. Melih Anık da bu tavra tepki olarak bir yazısında Haldun Taner’i saygısızlık içeren ifadelerle değerlendiren Yaşam Kaya ile aynı yayın organında görünmek istemediğini ve Mimesis’te yazılarının yayınlanmasını istemediğini duyurdu. Şu anda yazılarının yayınlandığı sitelerden birisi olan Tiyatro Dünyası’nın bir uyarısı ya da Yaşam Kaya’yı dışlaması gibi bir tavrı oldu mu bilmiyorum.

Söz konusu yazının Mimesis’te yayınlanmamış olması ve Mimesis’in hali hazırda kurumsal yazarlarının (yazarlar kurulu) olmaması durumu tuhaf kılmakla birlikte, Melih Anık’ın editoryal tavırsızlık eleştirisinin doğru olduğunu düşünenlerdenim. Yani kopuş tavrının değil de, eleştirinin doğru olduğunu düşünüyorum. Kopuş tavrı yanlış, çünkü bir yazarın düşünce platformlarından dışlanmasını önermek bu kadar kolay olmamalı.  Eleştiri doğru, çünkü eleştirinin magazinleşmesi, hatta giderek nefret ve küfür söylemine doğru evrimleşmesi tehlikesi tiyatro alanı için de geçerli. Dolayısıyla yayın organlarının hassas olması ve önlem alması gereken durumlar meydana gelebiliyor; elbette dert magazin kulvarında iş görmek değilse.

Mimesis’in yaşadığı ilkesel ve örgütsel yapısını oturtması ile ilgili bir sorun. Bu sorun ayrı bir başlık altında detaylı olarak ele alınabilir. Yukarda belirttiğim gibi, Melih Anık’a verilen editör yanıtı aslında soruyu yanıtlamıyor. Haldun Taner tartışması ile ilgili olarak Mimesis’in yaşadığı sorun net: Editör tavrı ile moderatör tavrı birbirine karıştırılıyor. Haldun Taner tartışması Rosenbergler tartışması gibi bir “irtifa kaybı” yaşamışsa –ki yaşadığı kolaylıkla gösterilebilir– tartışmaya sitesinde yer veren Mimesis’in editoryal uyarısını yapmış olması gerekirdi. Öte yandan ilkesel olarak bir kişi sanal taciz anlamına gelebilecek sistemli bir tavra yönelmiyorsa düşünce platformlarından dışlanmamalıdır. Dönemsel olarak eleştirel kuşatma ile dışlama arasında verilecek bir karar kritiktir ve dikkatle alınması gerekir. Bu anlamda Mimesis’in editoryal değil ama moderatör tavrı doğrudur.

Melih Anık’ın doğru noktalar içeren Haldun Taner savunusunun çeşitli çevrelerde “Yazarlar arası husumet mi var?” sorusunu sordurtması hiç kuşkusuz tiyatromuz adına bir talihsizlik; çünkü Melih Anık eleştirmenlik işini gerçekten özen, istikrar ve tutkuyla yapıyor. Camia hukuku adına birkaç yıl önce gerçekleştirilen Temiz Tiyatro Temiz Yayıncılık kampanyasının ilkesel olarak temel bazı doğruları çarpıcı bir şekilde hatırlattığını, fakat tiyatro yayıncılığı adına örgütsel sonuçlarının eksik kaldığını, nihayetinde kişiselci çerçevenin çok da aşılamadığını belirtmek lazım. Bu aynı zamanda tutarlı bir cemaat hukuku oluşturmak adına öncü yapılara fazlasıyla ihtiyaç duyulduğunu gösteren bir olguydu.

Aslında Mimesis’in editoryal politikasını üretken ve tutarlı kılabilecek, site organizasyonuna aktif katılım gösterebilecek insanlar var. Fakat genelde (Mimesis’i aşan bir şekilde) katılımcı yapıların öncü-kurucu bir yorumunun yapılmadığını, katılmak ile takılmak arasındaki ayrımın gözetilemediğini düşünüyorum. Bir konuya sitede yer verildiği halde ortaya çıkabilen editoryal tavır eksikliğinin öncü misyonun yararına olmadığını, örgütsel dağınıklık ve kararsızlık eğiliminin işareti olduğunu tespit etmek zor olmasa gerek.

Bu arada kısmen tiyatro ve hukuk sorunlarına eğilmişken Tiyatro Dergisi’nin sitesinden okuduğum bir haber tiyatromuzun çarpıcı gündem sıkıntısı yaşamadığını gösteriyor. Bu camia hukuku değil, devlet ile camia arasındaki hukukla ilgili bir mesele.  TEB Başkanı Üstün Akmen “Alın Size Bir Hukuk Skandalı Daha” diyerek bir açıklama yapmış. Bunun da tavır alınması gereken bir mesele olduğuna kuşku yok; yani moderatör tavrı bu konuda da yetmez.

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Ömer F. Kurhan

Yanıtla