Ahmed Arif’ten Ape Musa’ya ve Nazım Hikmet’e

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Geçtiğimiz 2 Haziran, Türkiye edebiyatının en önemli şairlerinden Ahmed Arif’in ölüm yıldönümüydü. Diyarbakır doğumlu şairin hayat öyküsünü irdelerken, insan içinde bulunduğu ülke gerçeklerini de düşünmeden kendini alamıyor. Arif, Ankara’da felsefe eğitimi görürken TCK’nın 141. maddesine muhalefet etmekten iki defa hapse düşüyor. Yetiştiği kültüre sırtını çevirmeyen şair, devrimci şiir yazılarına ara vermeksizin devam ederken, 68 ruhunun canlandığı yılda, 1968 yılında ilk şiir kitabını çıkarıyor: ‘Hasretinden Prangalar Eskittim’.

Ahmed Arif’in şiirlerinde yaşanılan acılar, öyküler 33 kurşunun bitmeyen yazgısında Türkiye topraklarında halen devam etmekte. Arif toplumsal kimliğinin bilincinde eserler üretirken, solun çeşitli fraksiyonlarında müzik üreten sanatçılara ilham vermekten kaçınmıyor. Cem Karaca, Fikret Kızılok, Rahmi Saltuk, Zülfü Livaneli, Ahmet Kaya, Kızılırmak, Grup Yorum… vb şu an hatıra gelmeyen kişi ve sanatçılar o’nun baktığı pencerede, aynı çatı altında birleşerek müzik icra etti-ediyorlar. Bir sanatçının toplumuna yönelik sorumlulukları Arif’in eserlerinde ve hayat öyküsünde mevcut. Türkiye sanatının ırksal olarak ayrışmadığı 1960’lı ve 70’li yıllarda yazılan şiirler bugün bile okunurken insanlarda derin izler bırakıyor. Şairi en iyi tanımlayan cümleyi sorsalar herhalde verilecek tek yanıt şu olurdu: Birleştirici sanat!

Türkiye sanatının en önemli eksikliğini oluşturan ‘birleştirici sanat’ son dönem yaşanılan sanatçı kaosu ile unutulmuşa benziyor. Türkiye halklarının birlikteliği konusuna ömrünü adayan ve ‘faili meçhul’ bir cinayete kurban giden Musa Anter’in hayat öyküsünün anlatıldığı Tiyatro Avesta’nın ‘Araf / İki Ülke Arasında’ oyununu izlerken, Apê Musa’nın ‘Dicle Öğrenci Yurdu’nda’ Türk, Kürt, Rum, Ermeni, Yahudi, Alevi, Sünni demeksizin tüm fakir Anadolu çocuklarına yardım edişine şahit olmuştum. Anadolu coğrafyasında yaşayan halkların birlikteliğini savunan devrimci yazarın yazdıkları, çizdikleri hep barıştan yana olmuştu. Ahmed Arif’in şiirleri gibi, Ape Musa’nın eserlerinde de birleştirici ruhu bütün çıplaklığıyla görmek mümkün. Peki toplumun sanatsal değerleri ayrıştırılırken kendisini sanatçı olarak addeden günümüz aydınları neler yapıyor?

1940’lı yıllardan 80 dönemine dek geçen süre içinde örgütlü biçimde halka dönük sanat icra eden yazarlar, şairler, müzisyenler 2010 yılında dünyada eşi benzeri görülmemiş ırkçı şovenist söyleme karşı bir söylem geliştirebiliyor mu? Doğuda-batıda yargısız infazlarla, uydurma bir başlık altında süren tutuklanmalara; Muğla’da, İzmir’de Kürt olduğu gerekçesi ile öldürülen gençlere sahip çıkabiliyorlar mı? Kapitalist gücün verdiği deli cesaretiyle hükümetin sürdürdüğü ayrışma politikalarını görünce, insan çevresinde bunlara ‘dur!’ diyecek aydınlar arıyor. Anadolu’da yaşları daha ilköğretim çağında olan çocuklar tutuklanarak hapislerde çürütülmeye mahkum edilmeleri bu aydın bozmalarını ilgilendiriyor mu? Elbette üzerine düşen sorumluluğun bilincinde sanatçılar mevcut. Elini taşın altına sokan ve Anadolu halklarının sorunlarına eğilen kişileri görüyoruz. Peki ya açılım denilen toplantılara katılarak gündemi boyamaya kalkan aydın(!)lara ne demeli?

3 Haziran’da Nazım Hikmet’i anarken ‘yurt sevgisi dolu bir şair’ tanımlaması yapan kapitalist medya yazarları, 2 Haziran’da Ahmed Arif anılırken ‘Türk edebiyatında kendine özgü şiirleriyle adından söz ettiren’ diye basit söylemler kullanmaktan öteye gidemiyorlar. ‘Aydın olmanın verdiği sorumlulukla, devrimci ruhu kalbinde taşıyan, halkların barışını savunan, Anadolu coğrafyasının acılarını, sevinçlerini din, dil, ırk ayrımı gözetmeksizin anlatan, toplumsal sorunlar için kendini feda edebilen’ sözcükleri belleklerden silinmeye çalışılıyor. İçinden geçtiğimiz karanlık günlerde toplumları, halkları ayrıştırmayan aksine birleştiren; sanatsal dinamizm ile yaşadığımız coğrafyanın gerçeklerine eğilen sanatçılara ihtiyacımız olduğu yadsınamaz bir gerçek. Ahmed Arif’in ‘Anadolu’ şiirinde dediği gibi

‘Beşikler vermişim Nuh’a
Salıncaklar, hamaklar,
Havva Anan dünkü çocuk sayılır,
Anadoluyum ben,
Tanıyor musun? …’

Tanıyan yazarlar var oldukça Ahmed Arif’in, Ape Musa’nın, Nazım Hikmet’in halkları birleştirici gücü yok olmayacak. Anadolu halklarının aradığı barış ortamı, elini taşın altına sokmaktan çekinmeyen aydınların çabası ile sağlanacak.

günlük gazetesi

 

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Yaşam Kaya

Yanıtla