William Saroyan, Hangardz’da: ‘Bu Oyun Bir Gün Mutlaka Oynanacaktır’

Pinterest LinkedIn Tumblr +

[Berken Döner’in Gazete Duvar’da yayımlanan ve Tara Demircioğlu, Yeğya Akgün ve Lara Narin ile gerçekleştirdiği söyleşinin bir kısmını okurlarımızla paylaşıyoruz.]

Ermeni toplumunun gençleri tarafından kurulan bağımsız tiyatro topluluğu hangardz, William Saroyan’ın ‘Yüreğim Dağlardadır’ oyunu ile seyirci karşısına çıkıyor. Oyunun yönetmenleri Tara Demircioğlu, Yeğya Akgün ve oyuncularından Lara Narin ile hangardz’ı, Saroyan’ı ve Ermenice tiyatroyu konuştuk. Yönetmen Demircioğlu, “Türkiye’de Ermeni olmanın bir politikliği var! “Ermeni tiyatrosu” da başlı başına bir politik kavram” dedi.

“hangardz”, ismiyle müsemma, İstanbullu bağımsız bir tiyatro topluluğu. Ermenice, “aniden” demek. Onlar da 2018 yılında, Dünya Tiyatro Günü’nde aniden yola çıkıyorlar. İlk oyunları ‘Mer Çunetsadzı İrarmov Kıdnenk'(Bizde Olmayanı Birbirimizde Bulalım) ile Sırbistan, Novi Sad’da düzenlenen Uluslararası Synergy Tiyatro Festivali’nde Dünya prömiyerini gerçekleştiriyorlar. Aynı yıl oyunu, İstanbul’un farklı sahnelerinde oynuyorlar. Hemen ardından, 2021 yılında Zaven Biberyan’ın 100’üncü doğum yılı onuruna, yazarın ‘Kantsı’ (Hazine) öyküsünü, bir dijital tiyatro araştırması olarak ele alıp, web sitelerinde tiyatro seyircisi ile buluşturuyorlar.

Bu yıl ise William Saroyan’ın ‘Yüreğim Dağlardadır’ oyunu ile seyirci karşısındalar. ‘Yüreğim Dağlardadır’, Eugène Ionesco’nun ‘Kel Şarkıcı’sı ve Samuel Beckett’ın ‘Godot’yu Beklerken’inden önce absürt tiyatronun öncülerinden kabul ediliyor. Oyun, 1914 yılının Fresno’sunda (Kaliforniya) yolunu kaybetmiş, kendini tanıdığı, bildiği dünyadan kopmuş hisseden eski bir Shakespeare aktörü Mac Gregor’un, yoksul bir şairin, tek çocuğu ve yaşlı annesinden oluşan ailesiyle karşılaşması üzerine kurulu. William Saroyan’ın 1938 yılında yazdığı oyun, aynı yıl Broadway’de oynanıyor. Kendi döneminde eleştirmenler tarafından çok fazla anlaşılmasa da seyirciden alkış almayı başarıyor. Günümüzde ise hangardz tarafından İstanbul’da sahnelenen oyun, seyircisinden tam not aldı.

Oyunun yönetmenleri Tara Demircioğlu, Yeğya Akgün ve oyuncularından Lara Narin ile Saroyan’ın dağlarını dolaştık.

William Saroyan, dünyada tanınan, Türkiye’de ise hak ettiği ilgiyi görememiş bir yazar. Siz Saroyan’la ne zaman karşılaştınız?

Yeğya Akgün: 2016 yılında Devlet Tiyatrosu’nda oynuyordum. Adana’ya turneye gitmiştik. Yola çıkarken yanıma iki kitap aldım. İkisi de Saroyan’ındı; ‘İnsanlık Komedisi’ ve ‘Yüreğim Dağlardadır’. ‘Yüreğim Dağlardadır’ı okuduktan sonra içimde tuhaf bir his oluştu. Küçükken yayamın anlattığı hikâyelere benziyordu. Çok güçlü bir şey anlatıyor ama o kadar sessiz, derinden, sakin anlatıyor ki! Çarpıldım! Bu duygu, içimde uzun bir süre kaldı. Aradan iki yıl geçti. Kitabı Lara’ya, Tara’ya ve Garine’ye hediye ettim. İlk sayfalarına şunu yazdım: “Bu oyun bir gün mutlaka oynanacaktır”!

Ekibi yavaş yavaş Saroyan’a yönlendirdim. Metne çok inanmıştım. Bir gün ekibimizin diğer üyeleri Antranik Bakırcıoğlu, Diana Çilingaryan, Sevada Haçik Demirci ve Baret Çil ile birlikte Maçka Parkı’na gittik. Çimlere uzandık… Onlara metni okumaya başladım. Benim hissettiğim şeylere yakın şeyler hissettiler. Sonrasında ufak ufak okuma provaları yapmaya başladık. Provalar devam ederken Sibil Arsenyan’a müzikleri yapması için teklifte bulundum. Bu süreç yaşanırken eseri yeniden okuyordum. Birden fark ettim ki, bu Johnny’nin, yani bir çocuğun dünyası! Tara’nın eğitimci yönünü ve çocuklarla birlikte yaptığı çalışmaları da bildiğim için, dümene onu da davet ettim. Onun gözü, bakışı olmasa bu dünyayı yansıtamazdık. O noktada Tara’yı denize attım.

Tara Demircioğlu: Neyse ki yüzme biliyordum ya da bildiğimi zannediyordum! Kasırgalara karşı gelmem gerektiğini düşünmemiştim. On bir farklı sesten bir koro kurmamız gerekiyordu.  O yüzden herkesle tanışmak istedim. Tanışmak da en iyi oyun oynayarak olur. Masa başı çalışmalarını Yeğya ile birlikte yaptık. Benim için çok öğretici bir süreç oldu. Şunu gördüm ki zorluklar hep olacak. Baş edebildiğin zaman varolabiliyorsun. Demek ki hâlâ umut var. Her şeyin ötesinde, geriye dönüp bakınca bunu hissediyorum.

Devamı için tıklayınız.

Gazete Duvar

Paylaş.

Yanıtla