Her Şey Yolunda!

Pinterest LinkedIn Tumblr +

Ferhan Petek

Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatrosu; enerjisiyle, sinerjisiyle, protokolüyle, protokolün olması gerektiği gibi oluşuyla, teknik ekibinden belediyesinin başkanına kadar herkes için bana “iyi ki varlar” dedirtti. Bu sezon sahneye konan, geçtiğimiz günlerde Yılmaz İçöz Sahnesi’nde prömiyeri yapılan Ray Cooney’in kahkaha garantili oyunu Karmakarışık da bu anlamda bence tam da yerinde bir oyun seçimi olmuş. Oyun karmakarışık ama yolu çok açık…

Aslında içinde olduğum işler hakkında yazmak prensiplerimin dışında kalan bir durum ama bu ekibin standartların çok dışında ve ötesinde olması, benim de prensiplerimin dışına taşmama neden oldu. Ancak ekipten önce konuya topraktan girip oyunun türü ile ilgili altını çizmek istediğim birkaç detay var. Evet oyunun türü komedi ama hangi tür komedi? Ray Cooney’i, fars ve vodvilin usta kalemi olarak bilir, böyle de anarız. Ancak bu iki tür sık sık birbirine karıştırılır. Sadece okurken ya da izlerken değil bazen sahnelerken bile. Özdemir Nutku’nun Dram Sanatı’nda da ifade ettiği gibi en kısa ve hızlı tanımıyla fars; kaba güldürü ögeleri taşıyan, bazen gerçek dışı unsurların bulunduğu, ciddi hiçbir yanı olmayan, yalnızca güldürmeyi hedefleyen, ağırlıklı olarak entrika içeren, hareket güldürüsünün bolca kullanıldığı kısaca kaba güldürü olarak adlandırılan bir türdür. Vodvil ise yine eğlenceli ve çok fazla eylemin, giriş çıkışların, hareketliliğin bulunduğu, şarkılara, müziklere de sıkça yer verilen hafif bir güldürü türüdür. Fars türünde abartı, vodvil türünde ise karışıklık hâkimdir. Vodvilde her karışıklık oyunun sonunda çözülür ve güldürücü özellik de bu noktada ortaya çıkar.

Fars türü ilk ortaya çıktığında tiyatro oyunlarının perde aralarında verilen kısa güldürülerken daha sonra tek başına bir tür olarak öne çıktı ve vodvil türü ile benzer özellikler taşıdığı için iki tür genelde karıştırıldı. Komedinin bir alt türü olan fars “kaba güldürü” olarak tanımlanırken vodvil daha çok entrika ya da dolantı komedisi olarak tanımlandı. Bu iki tür öncelikli olarak güldürü türleridir ve bir diğer ortak noktası da doğaçlamalardan yararlanmalarıdır. Ancak vodvilde müzik, monologlar, pandomim ögeleri de kullanılır. Mutlu son kesindir. Fars ağırlıklı olarak harekete dayalı komedi ögelerine başvurduğu için düşündürmekten öte güldürmeyi hedefler ve bunu da hareket komedisiyle, jestlerle ve mimiklerle, kovalamacalarla, koşturmalarla yapar. Oyun kişileri karikatürize ve olaylar abartılıdır. Fars sadece güldürmeyi hedeflerken vodvil eleştiri de yapar. Toplumun ya da bireyin çeşitli nedenlere bağlı olarak, döneminde yaşanan olaylarla ya da farklı durumlarla ilgili olacak şekilde komik duruma düşüşünün altını çizer. Taşlama içerir. Kelime kökeni “vaudeville”dir ve Türkçe karşılığı “şehrin sesi” olarak kabul edilmiştir.

Gelelim bizim oyuna. Cooney’in kendinin de tanımladığı gibi fars türünün hatırı sayılır örneklerinden biri olan Karmakarışık’ta olaylar oyuna adını verecek kadar karışır. Hem de bir anda ve en olmayacak şekilde. Çevirisi Haldun Dormen ve Kemal Uzun tarafından yapılan oyunun tanıtım metninde yer alan kısa özeti de şöyle:

Thatcher döneminin bakanlarından biri olan Richard Philips, rakip partinin sekreteri Jane ile kaçamak yapmak için bir otel odasında buluşur. Kimliği belirsiz bir cesedin bir anda 648 numaralı bu kaçamak odasında ortaya çıkması ile her şey karmakarışık olur.”  

Oyunun rejisörü Bursa Devlet Tiyatrosu sanatçısı ve rejisörü Ömer Naci Topcu. Yardımcısı ise aynı zamanda George rolünü de oynayan Gökhan Azlağ. Damla Kaya ve Aylin Karaçay reji asistanlığını üstlenmiş. Dekor tasarımını Büşra Eroğlu Doğan, kostüm tasarımını Funda Çebi, ışık tasarımını Mustafa Yıldırım yapmış. Sahne amirinin Nedim Yılmaz olduğu oyunun dramaturgu olarak da ben varım. Oyuncu kadrosunda ise aynı zamanda tiyatronun Genel Sanat Yönetmeni olan Hasan Tanılmış, İsa Can Dinç, Pınar Efe Karabektaş, Pelin Atal, Selcen Ezgi Dinçer, Anıl Kır, Aykut Karatay, Mustafa Merthan Merdoğlu ve Meryem Asil var.

 

Sahnedeki oyun, bildiğimiz Karmakarışık. Oyunun kendi hiç de karışık değil ama. Tabi ki burada size dramaturgisini ve rejiyi uzun uzun övmeyeceğim ama bir Cooney oyunu olduğu düşünüldüğünde bu hali ile takibi ve izlemesi son derece mümkün ve kolay hale getirilmiş. Ömer Naci Topcu; oyundaki her bir an ve eylemi ince ince işlemiş, bolca detay çalışmış, tam yerine oturan güncel dokunuşlar uygulamış, gerektiği kadar budamış ve organik tatlandırıcılar eşliğinde sunum yapmış. Karmakarışık elbette zaten her anı kahkahalarla dolu, hareketli, bir an durmadan akan, gülmekten göz yaşartan karın ağrıtan bir oyun. Hele ki bu türü seven kişiler için bulunmaz nimet. Tamam da bir de bu yorumu ile bu ekipten izlemek gerek. Her şeyden önce kusuru zor bulunur bir rol dağılımı yapılmış. Örneğin ceset! Bana güvenin, daha önce hiçbir ceset bu kadar ölü ve hiçbir ölü bu kadar esnek olmamıştır. Ah kuzum George’ye ne demeli? Oyun boyu düştüğü hallere okurken bile kıyamazken canlı kanlı haline ve Tekirdağ’ın George’sinin performansına duyarsız kalmak mümkün değil. E yalnızca onlar mı? Tabi ki değil. Ronnie’nin minnoş öfkesi, Beybi Jane’nin zarif saflığı, Garson’un sevimli yaban çakallığı, Richard’ın “bakan”lığı, Susan’ın kendinden geçişleri, Gladys Hemşire’nin tatlı sertliği, Müdür’ün istemeden burnunu bir şekilde her olmadık anın içinde buluşu, Maria’nın bozuk ama tatlı Türkçesi… Hiçbiri unutulacak gibi değil. Kısacası oyun; oyuncular dışında teknik ekibin, asistanların emekleri, dekoru, kostümü, ışığı, sesi; her şeyi ile birbiriyle tam bir bütün oluşturmayı başarmış.

“Belediye işi”

Fark ettiyseniz direkt oyun ve ekipten bahsettim. Protokol meselesini de sona bıraktım. Çünkü burada protokol, sanatın önüne geçmemeye imtina ediyor ve hatta geride duruyor. Şöyle açıklamaya çalışayım: Kendimi bildim bileli en ön sıranın “birileri”ne ayrılmasına, o birilerinin daima geç kalmasına, daha da kötüsü onun geç kalması nedeniyle oyunun geç başlatılmasına, bir de oyun başlamadan önce ya da hemen sonrasında belediyedeki “faaliyetleri”n uzun uzun anlatılmasına karşıyım. Belki de bu nedenle dikkatimi çekti. Tekirdağ Büyükşehir Belediye Başkanı, bırakın geç kalmayı birçok seyirciden bile önce geldi yerine oturdu. Oyundan sonra sahneye çağrıldığında ise sanattan, sanatçıdan bahsetti yetmedi ekibin her bir üyesini tek tek selamladı, saygılarını ve sevgilerini sundu. Başkan Kadir Albayrak, göstermelik değil gerçek bir sanat aşığıymış meğer. Sahneye çıkıp mikrofonu eline aldığında bahsettiği tek “belediye işi” Şehir Tiyatrosu ekibi ve sahnelenen oyunlar oldu. Onu da belediye işi olarak değil, sanatın büyüleyiciliği ve çok sevdiği ekibin üyelerine olan sevgisi, inancı, güveni ve bağlılığı üzerinden anlattı. Kadir Başkan, onları tam anlamı ile destekliyor. Ekibi neredeyse hiçbir oyunda yalnız bırakmamış. Öyle ki oyunculardan biri rahatsızlansa onun yerine oynayabilecek kadar ezber yapmış olabilir. (Kendi beyanlarıdır, ben demedim ama duyunca inanması da hiç zor gelmedi.)

Bir belediye işini bu kadar benimseyeceğim, ekibini bu kadar içten bulacağım ve belediye desteğinin bu kadar sözde kalmayanını, bu kadar gerçeğini göreceğim hiç aklıma gelmezdi. Diyar diyar gezip oyun izlenmedik şehir ve hatta ülke bırakmamaya kararlıyım ama bu gerçek ve olması gerektiği gibi yapılan “belediye işi” benim ilk kez yaşadığım bir deneyimdi. Umarım tek değillerdir de daha nicelerini aynı keyifle izleriz. Sonuç olarak; oyunda işler karmakarışık olabilir ama emin olun Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’nde “her şey yolunda!”

Paylaş.

Yazarın bütün yazıları için: Ferhan Petek

Yanıtla