İsmail’in Hikâyesini İşitmeye Gücünüz Var Mı?

Pinterest LinkedIn Tumblr +

İsmail. Her şeyin sesini duyuyor. Kulakları onun kanatları gibi. Bir yandan da duyulmak istiyor. Mucize mi bu, yoksa bir lanet mi? İbrahim Barulay’ın yazıp oynadığı Strandom Arthouse yapımı “Apsolit”, mutlak kulak adı verilen yeteneğe sahip İsmail’in hikâyesini anlatıyor. Seslerle büyüyen bir çocuğun kentle çarpışmasını sahneye taşıyan oyun, Haziran’da üç farklı sahnede.

Her şeyin sesini duyabildiğinizi düşündünüz mü hiç? Rüzgârın saçlarınızdan geçerken çıkardığı sesi, uzakta bir kapının gıcırtısını, martıların kırık dökük çığlıklarını, ayağınızın altındaki taşın çatlayışını… Her sesi ama her sesi, en ince tınısına kadar. Mucize mi bu, yoksa bir lanet mi?

İbrahim Barulay’ın yazıp sahnede hayat verdiği “Apsolit”, bu soruyu İsmail üzerinden soruyor. Oyun boyunca görüyoruz ki tanrı vergisi olabilecek bu yetenek, İsmail için bir lanete dönüşüyor. Çünkü İsmail’in işitmesi, bizimkinden farklı. O, sesleri sadece duymuyor, onları yaşıyor. Bu yüzden oyunun başrolü belki de sesin kendisi.

İsmail bir Kürt çocuğu. Yaşadığı köydeki her uğultuyu tanıyor. Her taşın, her yaprağın, her kuşun sesine aşina. Hayatta en sevdiği insan, biricik annesi. En korktuğu insan ise öfkesi dillere destan babası. Annesi de öyle söylüyor, “Babanın öfkesi denizleri bile kurutur”.

Günler geçiyor, sesler çoğalıyor, İsmail duymaya devam ediyor. Ama bir gün ailesi, tıpkı binlercesi gibi, göç etmeye karar veriyor. İstikamet İstanbul. Hayaller ortak, biraz daha fazla para kazanmak, daha iyi koşullarda yaşamak, iyi bir gelecek…

Büyük kentin sonsuz sesleri

İsmail hem heyecanlı hem tedirgin. Köyündeki sesleri bırakmak istemiyor. Ama kim sormuş ki İsmail’e? Kısa sürede bambaşka bir dünyada buluyor kendini: Dumanlı bir hava, yabancı sesler, kalabalığın fısıltıları… Ah! Aslında heyecanlı, hiç işitmediği sesler geliyor kulağına. Bu büyük kent yeni sesler kazandırıyor. Bu kez denizle tanışıyor İsmail, onun sesini duyuyor. Bu yeni ses ve görkemli deniz onu mutlu etmeye yetiyor, patlatıyor bir türkü daha. Yanık sesi okulda küçük çaplı bir ün bile kazandırıyor ona. Ama duyduğu seslerin yanı sıra artık “başkalarının” baskı dolu sesi de hayatında. Göçmenlik, kentleşme, sınıf farkları, eğitim eşitsizliği artık İsmail’in hayatının gündelik dili.

Kendi sesini arayan ve bulduğunda da duyurmak isteyen İsmail’in müzik öğretmeni duyuyor onu. Okulun- aslında sistemin- “ayrıkotu” öğretmeni İsmail’in sesleri duyma biçimini fark ediyor, “teşhisi” koyuyor: Apsolit. Yani, mutlak kulak. Yani duyduğu her sesi hiçbir referans olmadan melodiye çevirebilen nadir insanlardan biri.(Yazının devamı için buraya tıklayabilirsiniz…)

Paylaş.

Yanıtla